Bazıları yine milletvekili yeminine takıldı. İçlerine sinmeyen bu yeminde “Türk Milleti” mi, yoksa “Türk” mü onları rahatsız ediyor? Nasıl olsa genel seçimler geçti; bakan olma ihtimali de yok; o zaman bazıları içini dışa vurmakta sakınca görmüyor.
İdeoloji kelimesini de yanlış kullanıyoruz. Birkaç sözlük veya ansiklopediye baksak iyi olacak. Yeminde ideoloji varmış. Acaba milli kimlik ve milletimizin adı ideoloji mi oluyor? Dün sorun andımızdı kaldırıldı. Şimdi milletvekili yemini, yarın da İstiklal Marşı mı sorun olacak? Dikkatten kaçmış olabilir ama Diyarbakırspor’un ismini Amedspor yaptılar. Bunda da gaflet mi, yoksa ideoloji mi arayacağız?
Eğer hedefiniz Türksüz, Türk Milletinin olmadığı bir milletvekili yemini ve anayasa ise; terörle mücadelenin esprisini anlamak mümkün değildir. Zaten bölücü ve ırkçı terör örgütü bu ve benzerlerinin gerçekleşmesini istemektedir.
Önümüzdeki dönem ülke ihtiyaçlarına göre bir anayasa değişikliği yapılmayacaktır; yapılacak olan, Anayasa’nın toptan rafa kaldırılmasıdır. Yukarıda belirttiğimiz milletvekili yemini ve yeni anayasada anlaşılan çokkültürlülük tuzağı öne çıkacaktır.
Çokkültürlülük farklı etnik çevrelerden veya milliyetten fertlerin meydana getirdiği bir toplum yapısıdır. Ülkenize uysa da, uymasa da kültürel çeşitliliğin ve ortakların resmen tanınmasıdır. Çokkültürlülük milletleşmeyi ufalayan bir süreçtir. Milli devletle ve milli kimlikle çatışır. Farklılıklara hoşgörü ile bakmak yeterli değildir. Siyasi olarak onları tanımaktır.
Genelde eritme (asimilasyon) politikası uygulamış olan Batılı ülkeler bundan dönüş olarak çokkültürlülüğe sarılmışlardır. Çokkültürlülüğün kaynakları arasında; Batı Avrupa ülkelerinin sömürgeciliği dolayısıyla farklı toplulukların bu ülkelerde vatandaş yapılmaları, II. Dünya Harbinin sınırları değiştirmesi, milyonlarca insanın ölümü, ailelerin dağılması ve farklı milli sınırlar içinde yer alma, harp sonrası özellikle ticaret sektörünün yarattığı coğrafi hareketlilik, 1960 sonrası işgücü açığı dolayısıyla Batı Avrupa ülkelerine doğru ortaya çıkan işgücü göçü, göç edenlerin vatandaşlık almaları, misafir işçilerin yerleşik hale gelmesi ve etnik grup özelliği kazanmaları. Ayrıca gelişmiş ülkelerin çekim gücü dolayısıyla gönüllü göçlere uğramaları da bir gerçektir.
Karmaşık (heterojen)yapılarda çokkültürlülük güç kaynağı olurken yeknesak (homojen) olanlarda çatışma kaynağı olmaktadır. Çok uluslu şirketlerin ideolojisi küreselleşmedir ve bundan beslenirler. Küreselleşmenin ideolojisi ise çokkültürlülüktür.
Dikkat çeken nokta, küreselleşmenin doğurduğu ortamda milli devletlere karşı kullanılabilecek unsur ve grup farklılıkları çokkültürlülük şemsiyesi altında korunmakta ve desteklenmektedir. Birçok Batı Avrupa ülkesi ve Avustralya milli güvenlikleri bakımından zararlı gördüklerinden çokkültürlülük politikalarının yerine toplumu daha çok bütünleştirici politikalar uygular olmuşlardır. Şikayetler arasında milli kimlik kaybı, etnik gettoların oluşması, yabancı düşmanlığı ve İslamifobi, farklılıkların kutsallaştırılması, ortak değer ve mutabakatların zayıflaması, hâkim kültüre sadakatsizlik yer almaktadır.