Çok Kültürlülük Tuzağı

100

Bazıları yine milletvekili yeminine takıldı. İçlerine sinmeyen bu yeminde “Türk Milleti” mi, yoksa “Türk” mü onları rahatsız ediyor? Nasıl olsa genel seçimler geçti; bakan olma ihtimali de yok; o zaman bazıları içini dışa vurmakta sakınca görmüyor.

İdeoloji kelimesini de yanlış kullanıyoruz. Birkaç sözlük veya ansiklopediye baksak iyi olacak. Yeminde ideoloji varmış. Acaba milli kimlik ve milletimizin adı ideoloji mi oluyor? Dün sorun andımızdı kaldırıldı. Şimdi milletvekili yemini, yarın da İstiklal Marşı mı sorun olacak? Dikkatten kaçmış olabilir ama Diyarbakırspor’un ismini Amedspor yaptılar. Bunda da gaflet mi, yoksa ideoloji mi arayacağız?

Eğer hedefiniz Türksüz, Türk Milletinin olmadığı bir milletvekili yemini ve anayasa ise; terörle mücadelenin esprisini anlamak mümkün değildir. Zaten bölücü ve ırkçı terör örgütü bu ve benzerlerinin gerçekleşmesini istemektedir.

Önümüzdeki dönem ülke ihtiyaçlarına göre bir anayasa değişikliği yapılmayacaktır; yapılacak olan, Anayasa’nın toptan rafa kaldırılmasıdır. Yukarıda belirttiğimiz milletvekili yemini ve yeni anayasada anlaşılan çokkültürlülük tuzağı öne çıkacaktır.

Çokkültürlülük farklı etnik çevrelerden veya milliyetten fertlerin meydana getirdiği bir toplum yapısıdır. Ülkenize uysa da, uymasa da kültürel çeşitliliğin ve ortakların resmen tanınmasıdır. Çokkültürlülük milletleşmeyi ufalayan bir süreçtir. Milli devletle ve milli kimlikle çatışır. Farklılıklara hoşgörü ile bakmak yeterli değildir. Siyasi olarak onları tanımaktır.

Genelde eritme (asimilasyon) politikası uygulamış olan Batılı ülkeler bundan dönüş olarak çokkültürlülüğe sarılmışlardır. Çokkültürlülüğün kaynakları arasında; Batı Avrupa ülkelerinin sömürgeciliği dolayısıyla farklı toplulukların bu ülkelerde vatandaş yapılmaları, II. Dünya Harbinin sınırları değiştirmesi, milyonlarca insanın ölümü, ailelerin dağılması ve farklı milli sınırlar içinde yer alma, harp sonrası özellikle ticaret sektörünün yarattığı coğrafi hareketlilik, 1960 sonrası işgücü açığı dolayısıyla Batı Avrupa ülkelerine doğru ortaya çıkan işgücü göçü, göç edenlerin vatandaşlık almaları, misafir işçilerin yerleşik hale gelmesi ve etnik grup özelliği kazanmaları. Ayrıca gelişmiş ülkelerin çekim gücü dolayısıyla gönüllü göçlere uğramaları da bir gerçektir.

Karmaşık (heterojen)yapılarda çokkültürlülük güç kaynağı olurken yeknesak (homojen) olanlarda çatışma kaynağı olmaktadır. Çok uluslu şirketlerin ideolojisi küreselleşmedir ve bundan beslenirler. Küreselleşmenin ideolojisi ise çokkültürlülüktür.

Dikkat çeken nokta, küreselleşmenin doğurduğu ortamda milli devletlere karşı kullanılabilecek unsur ve grup farklılıkları çokkültürlülük şemsiyesi altında korunmakta ve desteklenmektedir. Birçok Batı Avrupa ülkesi ve Avustralya milli güvenlikleri bakımından zararlı gördüklerinden çokkültürlülük politikalarının yerine toplumu daha çok bütünleştirici politikalar uygular olmuşlardır. Şikayetler arasında milli kimlik kaybı, etnik gettoların oluşması, yabancı düşmanlığı ve İslamifobi, farklılıkların kutsallaştırılması, ortak değer ve mutabakatların zayıflaması, hâkim kültüre sadakatsizlik yer almaktadır.

 

 

Önceki İçerikTaht Oyunlarını Sevenler, Küresel Akıl Oyunlarında Figüran Olur
Sonraki İçerikKendini Bir Şey Sanan Çimene, Fil Ayağıyla Muamele Eder
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)