Emperyalist güçlerin ve karanlık odakların sebep olduğu bir saldırı en önemli ve büyük sanayi kuruluşlarımızdan TUSAŞ’a yapılmış, PKK’lı iki militan öldürülmüştür. Savunma sanayiinde önemli üretimler yapan ve rakiplerini sollayan bu kuruluşumuz hedef alınmıştır. Beş şehit ve 22 yaralı vardır. Hedef ülkenin dışa bağımlı kalmasını sürdürebilmektir. Kaybettiğimiz kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara da şifalar dileriz.
Görüldüğü kadarıyla gelecekte çekinilen Türkiye birçok sorunla karşı karşıya bırakılıyor. Adeta 15 Temmuz 2016 yenilgisinin rövanşı alınmak isteniyor. 2014 tarihli İstanbul Sözleşmesinin arka yüzü yeni fark edilmeye başlandı. Bizi çok seven sözde dostlarımız LGBT’yi kurarak ve finanse ederek devşirilecek çocuk arayışına çıktılar. Türkiye’ye sığınanların çocukları da malzeme olarak kullanılmaktadır. Eşcinsel evlilikler, demokratikleşme ve özgürlüklerin yaygınlaştırılması olarak pompalandı. Milli ve manevi değerlerimiz, aile yapımız sistemli bir şekilde saldırıyla karşı karşıya bırakıldı. Kadınlarımıza yönelik saldırılar bazılarınca malzeme yapıldı. Türkiye’ye karşı yoğun bir soğuk harp sürdürülmektedir. Genç çocuklarımıza yönelik zararlı ve onları aileden koparıcı, suça itici oyun ve programlar tanıtıldı ve bunlara yönlendirme yapıldı. Maalesef biraz da ilgisizlik dolayısıyla çocuklarını neredeyse kaybeden aileler görüldü. Uyuşturucu terörü de gerekli mücadeleye rağmen, devam etmektedir. Batı’da yapıyı perişan eden yanlışlar ve sapıklıklar terk edilerek artık normal aileye dönülmek zorunda kalındı. Buna rağmen, onların da şikâyetçi olduğu yapı bozuklukları Türkiye’ye özgürleşme ve demokratikleşme diye yutturulmaya çalışılmaktadır. Geçici sığınmacı dediklerimizi para karşılığı vatandaş yapmaya başladık. Menfaatçilik ve ben merkezli düşünme yanlışı, insana, hayvana ve çevreye düşmanlık görünür hale geldi. Yabancı sığınmacı ülke hastalarına yapılan çeşitli yardımlar kendi vatandaşımızdan esirgendi. Mahkeme kararına rağmen, andımızın okullarda adeta depoya kaldırıldı. Şimdi de demokrasimiz ve coğrafyamız bazı çevrelerce teröre yenik düşürülmeye çalışılıyor. 15 Temmuz yenilgisini bir türlü hazmedemeyen sözde dost eli kanlı ABD yeni oyunlar peşinde… Türkiye federal yapıya geçmeye zorlanıyor. Eyalet sistemiyle ülkemiz parsellere bölünerek sözde demokrasiye geçirilecek ve önü açılmış milli devletlerin karşılaştığı çok kültürlülük tuzağına çekilecek. Egemenliğimiz paylaştırılmaya çalışılıyor.
Bazı şeyleri de vatandaş olarak hisseder olduk. Eli kanlı İsrail’in ortağı ve hocası ABD’nin “Türkiye artık çok oluyor” sözünü hiç unutmuyoruz. Bizim gönlümüzde daima Türkiye’nin Ankara’dan yönetilmesi vardır. NATO üyesi olmak bunu değiştirmemelidir.
Şartlar her yönden uygun olsa da iç cepheyi güçlendirmek, safları sıklaştırmak en başta gelen tedbirdir. Bunun için iktidar ve muhalefet belirli konularda uzlaşabilmeli ve dışarıya karşı Türkiye caydırıcı olabilmelidir. Maalesef taraflar arasında yoktan yaratılan sorunlar, çekişmeler zaman kaybına sebep olmakta ve iç uzlaşmayı engellemektedir. Dışarıdan yöneltilen, birliği ve beraberliği bozan maksatlı müdahaleler de Türkiye’nin gelişmesini engellemektedir. İç cephe bir ve bütün olmadıkça etnik bölünmeler yaratıldıkça başarılı olunamaz. Ülkemizde önce ideolojik kışkırtmalar daha sonra etnik ve mezhep mücadeleleri, AB üyeliği yolunda Türkiye’ye uygulanan haksız muameleler, AB üyeliğini tam üyelikten ikinci sınıf üyeliğe indirmiştir. Ülkemizin ne olmasını, ne de ölmesini isteyen sözde dost ve müttefik ülkelerin kabul edilemez çifte standartları malumdur. Buna rağmen, içeride güçlü olup pazarlık gücümüzü artırmak yönünde TBMM gibi itibarlı Gazi Meclise terörist başını çağırıp konuşturmak yerine, başka bir seçenek daha isabetli olabilirdi. Devamlı yazıp çiziyoruz ve konuşuyoruz. Bizim Kürt vatandaşlarımızla bir sorunumuz yoktur. Sorun, Kürtleri temsil ettiğini iddia eden dıştan kumandalı karanlık odakların Türkiye üzerine olan oyunlarıdır. Türkiye içeride kimse ile savaşmıyor ki barışa gidilsin. Bizim mahalli dillerle de sorunumuz yoktur. Ancak dış kışkırtmalarla bazı vatandaşlarımız ayrılığa zorlanmaktadırlar. Birtakım eşit şartlar ve imkânlar herkes için vardır. Bunu engelleyen herhangi bir yasa da yoktur. Ancak olmayan sorunlar yaratılarak Anadolu coğrafyası ufalanmaya çalışılmaktadır. Adeta Milli Mücadele ile kovduğumuz Batı’lı ülkelere tekrar davetiye çıkarılma peşine düşülmüştür.
Gerçekleri fark edememek, milli kimliği dışlayan etnisite öncelikli TC ile rakip bir devletleşme eğilimi ister istemez çatışma yaratmaktadır. Terör örgütü PKK’yı kullananlar acaba terörist başının sözünü dinleyecek mi? Silah bırakabilecek mi? Kimseye güvenilebilecek gibi değildir. PKK’nın yerine ABD’nin kullandığı YPG Türkiye ile mücadele ediyor. YPG ABD’nin oyuncağı haline gelmiştir. Türkiye bir vekâlet çatışmasıyla karşı karşıyadır. Durum açıklığa çıkmadan, tam anlaşılmadan taraflar arasında istenen sonuç alınamayabilir. Türkiye itibar kaybına sebep olabilecek teşebbüslerden de kaçınmalıdır. Bu yönüyle de 22 Ekim 2024 önemli bir kırılma noktasıdır. Sonuç olumlu da olabilir, olumsuz da… Türkiye’nin başta ABD’ye karşı sürdürdüğü direnç korunmalıdır. ABD’nin Ortadoğu projesine göre ikinci İsrail, sınırımızın güneyinde kurulmak istenmektedir. Bir ara Condoliza Rice isimli ABD’li dışişleri bakanı Ortadoğu’da sınırların değiştirileceğinden bahsetmişti. Ana muhalefet milli meselelerde iktidarla beraber olmalı; yabancı ülkelerle garip pazarlığa girişmemelidir. Askerimiz öldürülmezse biz de teşebbüse evet diyebiliriz şeklinde bir pazarlık doğrudan muhatap olanların elini zayıflatır. Türkiye’nin sorunu sadece AB üyeliği değildir. AB üyeliği ileri sürülerek Türkiye’den birçok taviz istenmektedir. Bir ve beraber olunursa çeşitli dayatmalar aşılabilir. Bunun için sadece seçimlerde değil, milli meselelerde ittifaka ihtiyaç vardır. Anayasa düzenlenmesinde çok dikkatli olunmalı, sadece ilk dört madde ve 66’da değil, ülkemizi arkadan dolanıp zora sokacak tuzak maddelere karşı uyanık olunmalıdır. Hiçbir ciddi devletin kabul edemeyeceği demokratikleşme adı altında ufalanma örnekleri ve egemenliği paylaştırma çabalarına karşı oyuna gelinmemelidir. Kardeş Türk Cumhuriyetleri karşısında anti-Türk maskaraların dayatmalarıyla utanılacak duruma düşülmemelidir.