Size 18 senelik hayatımda bugüne kadar öğrendiğim en önemli dersten söz edeyim…
İlk ve ortaokulu okuduğum semt sosyal demokrat seçmenin ezici çoğunlukta olduğu nadir yerlerden biriydi. Bireyler arasında farklar olsa da ortamı bir bütün olarak ele aldığımızda üç aşağı beş yukarı aynı değerler etrafında toplanıyorduk. Bugün parçası olmaktan büyük memnuniyet duyduğum okulumda ilk günler benim için tuhaf geçti. Çünkü şahsi düşüncelerimden ayrı düşünen bütünde kendime yer açmam gerekti. Biraz deli dolu bir tipim, bunu kabul ediyorum. Ama kendimi bildim bileli biraz kaçık, biraz farklıydım. Yeni okulumda bu durumun kabullenilmesi kolay olmadı. Çünkü ben düşüncelerimle genele aykırı kaçıyordum insan psikolojisinin gereği olarak da benden farklı düşünen büyük kısım iş kaynaşmaya gelince bana uzaylı gibi davranabiliyordu. Hatta öyle zamanlar geldi ki kendimi anlatmayı başaramayacağımı düşündüm. Biraz zor olsa da kendimi kabul ettirebilmeyi, hakikaten pırlanta gibi insanlarla dolu bir çevre inşa etmeyi başardım. Bu başarım bana, düşün dünyama, fikirlerime katkılar sağladı. Evvela ülkemizdeki genel sosyolojik durumu kavrama imkanına eriştim. Daha sonra hakikaten zıt düşünen arkadaşlarla paylaşacak ortak noktalar bulmayı başardım. Aydın olduğunu kocaman özgüveniyle iddia eden bir kümenin de ”Sağcı oğlum işte” diye geçiştirip etkileşime girmeyi dahi denemediği insanlarla dost olmayı başardım. Sağ cenahın da hakikaten takdir edilmesi gereken meziyetleri olduğunu gördüm, öğrendim.
İnandığım prensipler ışığında her kim yaparsa yapsın doğru olana doğru, yanlış olana yanlış demeyi önemsiyorum. Bunu önemsemiyor olsaydım hali hazırda içinde bulunduğum partiye bundan önceki yazılarımda en ağır eleştiri oklarını yöneltenlerden biri olmazdım. Bir hatayı söyleyip söylememek, yapana göre değişiyorsa bu döngü doğru yerlere gitmiyordur. Sosyal bilimler ailesinin bir ferdi olmakla gözlemini yapma şansına eriştiğim önemli durumlardan biri hiç şüphesiz CHP’dir. CHP’nin Toplumun genelindeki yeridir. Cumhuriyetimizin kurucu partisi, bekçisi CHP’de değişim rüzgarları olmadığı kadar güçlü esiyor. Bu değişikliğin yaşanmasını en çok arzu edenlerden biriyim. Bu değişimin arifesinde çorbada tuzum olmasını can-ı gönülden dileyerek başarı yolunda yardımcı olacağına inandığım kanaatlerimi yazmak boynumun borcu…
Öncelikle muhalifler olarak kabul edip sindirmemiz icap eden gerçek var. O da bugün içinde bulunduğumuz şartlar içinde seçmene en başarılı şekilde uzanan partinin AKP olduğu. Çok kıymet verdiğim sosyalist bir büyüğümle sohbet ederken bana küçüklüğünde şahit olduğu olayı anlattı. Kısaca atkarmak gerekirse çocukluğu CHP’nin kalesi olan solcu köylerin birinde geçmiş. Adalet Partisine köyden sadece bir hane oy veriyormuş o hanede de epeyce yaşlı koyu Atatürkçü bir dede yaşıyormuş. Köyün gençleri olarak merak edip bunun nedenini sorduklarında ise şu cevabı almışlar:
”Demirel kente seçimden seçime gelir. Ben de onu görmeye giderim, her gittiğimde elimi öper halimi hatırımı sorar köyün vaziyeti hakkında malumat alır. “
Süleyman Demirel Türk siyasetinin ustalarından biriydi. En önemli iki özelliği keskin zekası ve insan odaklı siyaseti hakkıyla yapmasıydı. Doğu Perinçek’i tanıyoruz. Bugün 80 yaşına yaklaşmış bir siyasi. Peki Demirel’in gençliğinde daha yerel çapta ufak faaliyetlerde bulunurken onu ısrarla partisine davet ettiğini biliyor muydunuz ? Demirel çok güzel gözlemler yapar, insanların önünü açardı. En önemlisi de insanlara kendilerini önemli hissettirirdi. Onu siyasetin ”babası” yapan buydu.
Bu geleneği bugün AKP devam ettiriyor. Doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında olmasa da teşkilatları bu işi hakkıyla başarıyor. Hiçbir partinin uzanamadığı seçmene uzanmayı ellerini tutmayı ve dertlerine ortak olmayı başarıyorlar. Ama öyle ama şöyle bu işi başarıyorlar. Onları özel hissettiriyorlar.
CHP Bunu başarabiliyor mu ? Asla !
Halbuki aslında bakarsanız AKP buna mecbur değilken CHP mecbur. Çünkü tek parti döneminden bugüne kadar süregelen dargınlığı sona erdirmek zorunda. Fakat meseleyi ilk önce kendi seçmeninin içinde aşmak zorunda. Bırakın toplumun geneliyle bir olma denemelerini, yıl 2018 oldu, Türkiye’ye başkanlık geldi, dolar 5 lira olmak üzere, arka sokaklar ‘da Suat öldü halen başörtü meselesini geride bırakamayan CHP’li seçmen var. Samimi söylüyorum akıllara zarar durumlar bunlar.
Halen Atatürk’ün yolunda ilerlediğini, medeniyetin elçiliğini yaptığını iddia eden ama başörtülü kadınlara ikinci sınıf birey muamelesi yapan CHP’liler var. Çok okuduğunu, araştırdığını, entelektüel doygunluğa ulaştığını iddia eden bu fikriyattakilere sormak istiyorum elinizi vicdanınıza koyup yanıt verin. Birkaç kumaş parçası yüzünden insanları hor görmek hangi medeniyetin gereğidir ? Sizin mini eteği hor görenden ne farkınız vardır ? Gerçek bir aydına yakışan mini eteğin hakkını koruduğu gibi başörtünün de hakkını korumaktır. Eğer hakikaten bu toplumu kucaklamak istiyorsanız çifte standartı artık bırakın. Tam bu noktada sağcı ilan edilmeme ramak kala söylediklerimi anlamaya davet ediyorum,
Bir hakkı savunmak demek o hakkı talep edenlerle aynı düşünceleri paylaşmak demek değildir. LGBT Haklarını savunan her birey nasıl eşcinsel değilse, başörtüyü savunan her birey şeriatçı, Atatürk düşmanı, gerici falan değildir. Aklımıza sokalım efendim. Ve duymak istemediğimiz gerçekler yüzümüze çarpınca hemen yaftalamayalım.
Muhafazakar seçmen bu başörtü meselesi yüzünden halen CHP’ye çok kırgın. CHP Bunu neden aşmasın, aşamasın ? CHP’nin ideolojilerine sadık başı örtülü hiç mi kadın siyasetçimiz yok memlekette yahu ? Muharrem İnce’nin annesin, kız kardeşinin başörtülü olduğunu yaklaşık 20 kez vurgulaması ne kadar emanet durdu hep birlikte gördük. CHP Başörtülü bir üst düzey yetkiliye veya milletvekiline neden sahip olamasın ? Bunun önündeki engel nedir bilemiyorum ve anlamlandıramıyorum. Cumhuriyetin kadını olmak için başörtü neden bir engel olsun ? Cumhuriyet kadını olmak bir fikir devrimidir. Üreten, düşünen, uygulayan, bilim yapan, hayatta ben varım diyebilen bütün kadınların devrimidir. Görünüşle alakası yoktur. Evet doğrudur, bugün cumhuriyet değerleriyle kavgalı olan kadınların ciddi kısmı başörtülüdür. O duruma icap eden tavrı göstermek hiç kuşkusuz gerekir ama CHP kutuplaştıran zihniyet karşısındadır. CHP’de bu mantığa uyup yaşı kuruyla yakıyorsa, ne farkı kalır ? Yanlışa yanlışla cevap vererek gerçek doğruları bulamayız ancak öfkemizi dindiririz.
Öncelikle CHP bu söylediklerimi kendi kemik kitlesiyle çözmek zorunda. Daha sonra CHP bugün söylemleriyle elitist bir parti konumunda. ”Halk Partisi’ ‘günlerine yeniden süratle dönebilmek için toplumun genelinde önemsenen değerlerle gerekli saygıyı tahsis etmek gerekiyor. Ecevit’e Karaoğlan adını veren ve onu %42 ile iktidara taşıyan kadın başörtülü köylü bir nineydi. Bu toplumun sessiz çoğunluğuydu. Starbucks’ta beyaz çikolatalı mokasını yudumlarken oğlan kesen tiki kızlar değildi. Ecevit’e 1970’lerde başarıyı getiren modern dünyanın gereklerinin arkasında kalmış, umut vermeyi başaramayan CHP’yi tutup olması gereken yere çekmesiyle birlikte toplumda o dönem hassasiyeti yükselen milliyetçiliğe sol pencereden bir yaklaşım geliştirmesiydi. CHP Bugün hemen hemen aynı sorunları yaşıyor. Toplumun önemsediği meselelere yeni söylemler geliştirmeye çalışmak yerine artık bugüne ait olmayan meseleleri oradan evirip buradan döndürüp ortaya servis ediliyor. Nadiren yeni söylemler geliştirse de bu toplumun genelinden kopuk kalıyor, kucaklaşma sağlanamadığı için anlatılamıyor.
Muharrem İnce’nin En büyük iki hatasından biri belki de içinde üniversite mezunu sayısı 500’ü geçmeyecek binlere hitap ederken yanlış dil kullanmasıydı. Oradaki amcaya, teyzeye ”Kuantum fiziği” anlatmaya çalışırsa bir sonuç alamaz, zorlama durur ama oradaki amcaya, teyzeye ”Bu Avrupa’da nasıl makinalar var biliyorsunuz bunları yapanlar bunu ilimle, bilimle yapıyorlar ben de bu memleketi onlardan aşağı yana kalır bırakmadan çocuklarımızı okutacağım, ilim yaptıracağım.” Diye konuşursa netice alır.
CHP’nin HDP ile Yakın durduğu herkesin malumu. Zaten terör sevicilikle seçmene yönlendirme yapılırken, askere saygının arşta olduğu bir toplumda PKK ile çarpışmış paşaya ”Apoletlerini sökeceğim” derseniz netice alacağınıza oy kaybedersiniz ”Komutanın siyasi konuşmayı alkışladığı nerede görülmüş ?” derseniz dönüt alırsınız.
CHP Yavaş yavaş uzaklaştığı milliyetçilik ilkesine yeniden göz kırpmak, HDP ile dostluğuna da bir dur demek zorunda. CHP Üzerine düşeni yaparak barış sürecinin meşru ayağı olması herkes tarafından umut edilen HDP’ye yapması gerekenden fazla bile iyilik yaptı ama HDP terör örgütünün sözcülüğünü yapmaktan başka ne yapabildi ? Silah bırakma çağrısını yapmaktan, PKK’nın saldırısıyla yaşamını yitiren gencecik çocuğa huzurlu uykular dilemekten aciz olan HDP’nin samimiyetsizliğini hep birlikte gördük. Keşke kalıcı barış konusunda Kürt kardeşlerimizin meclisimizdeki sesi olmayı başarabilselerdi ama Kandil’in sözcüsü olmayı tercih ettiler. CHP Yapması gerekeni fazlasıyla yaptı, bundan sonra daha fazla paye vermesi iyi niyetle açıklanamaz.
Sözün özüne gelirsek,
CHP’nin sadece kemik seçmeninin heyecanını yansıtan söylemleri geride bırakıp bu toplumun genelini siyasetinin merkezine koyacak dili geliştirebilmesi gerekiyor. Sessiz yığınların yeniden elini tutabilmesi ve o kitleyle iyi günde kötü günde birlikte durabilmeyi başarabilmesi gerekiyor. Bunun için biraz daha ılımlı, biraz daha olgun olmak, olaylara geniş geniş açılarla yaklaşabilmek gerekiyor. Ve arkasına saklanıp kalınan Atatürk’ün adı dışında topluma özellikle de gençlere pozitif enerji verecek yepyeni bir fikirleri Atatürk’ün emanet ettiği değerler ve evrensel değerlerle harmanlayıp yaşadığımız çağın gerekleri ışığında inşa edebilmek gerekiyor.
Ya arkadaşlar yoksa ben istemez miyim Atatürk deyip durmakla iktidar olunsun, HDP ile flört edilerek seçmenin sempatisi kazanılsın, yürümekle yollar aşınsın, böyle bir şey olabilir mi ya diyerek sandık güvenliği sağlansın, cumhurbaşkanı adayı olup camiye koşunca muhafazakar seçmen ile buzlar erisin ama olmuyor, olmaz…
Bu yazdıklarım değişmez, aynı devam ederse olmayacak da…