Önce Türkiye’yi düşünmek ve ülke çıkarlarına sahip çıkmak bir vatandaşlık görevidir. Kısır siyasi rekabeti ve çıkar hesaplarını aşarak biz olabilmenin ortak paydalarını bulabilmeliyiz. İki kimlikli, onun bunun taşeronu olan bazılarının tuzağına düşmemeliyiz. Duygusallığı aşabilmeliyiz. Ayrıştırıcı, çatıştırıcı, farklılığı kutsallaştırıcı, Türk Milletini kalabalık ve sürü yapacak projeleri demokratikleşme olarak görme yanlışından uzaklaşmalıyız.
Marjinal ve küçük bazı grupların etnik yanı tahrik edilmiş olabilir. Ama ayrımcı ve etnik taassupla hareket ederek Anadolu ‘da hilale karşı haçın malzemesi olunmamalıdır. Bu satırlarımız Kafkas ve Laz diye ortaya çıkmış bazılarına da belki iyi bir düşünme imkânı verebilir. Dün sosyalizmin bayrağını açanlar, bugün Türkiye’ye karşı etnik ırkçılığa sarılmışlardır.
Kurumlar arasındaki çatışmanın hızlandığı, önemli hayati konuların ve belgelerin birbirine karşı kullanıldığı, malzeme yapıldığı bir kargaşa dönemi yaşıyoruz. Askerin vesayetinden sık sık şikayet edenler, sivil yerli ve hatta yabancı vesayet altına girmemeye dikkat etmelidirler. Yabancıların bu dönemde olduğu kadar iç işlerimize burunlarını soktukları bir dönem olmuş mudur? Çeşitli kuruluşlarımızın birbirine düşürülmesi neyin hazırlığıdır? İhanete karşı direnç zayıflatılmaya çalışılmaktadır.
Devlet yetkilileri silah bırakmamış bir terör örgütü ile görüşüyorlarsa; bu başlı başına bir tavizdir. Hele internette dolaşan Oslo görüşmeleri çok üzücü ve düşündürücüdür. Oslo’da yapılan protokol anayasa değişikliklerinde esas alınmaktadır. Aslında Anayasa kullanılarak Türkiye etnik ırkçılıkla ve insanlar birbirine ötekileştirilerek tanınmayacak şekle dönüştürülüyor.
Deniz Feneri davasında ve son MİT olayında olmadık sebeplerle savcı değişikliğine gitmek hukuk devletinin bir gereği midir? Savcıları, hakimleri, kaymakam ve Vali gibi kamu görevlilerini rahat bırakalım. Onlar iktidar ve partilerin değil; devletin görevlileridir. Hukuk devletini parti devletine dönüştürmeyelim. Bugün Türkiye’de ne ölçüde kuvvetler ayrılığı prensibinin işlediği söylenebilir? KCK’da MİT izinin bulunup bulunmadığı tartışmaları üzüntü vericidir. NATO Genel Sekreteri ve Türkiye karşıtı tavrıyla tanınan Rasmussen’in Malatya’nın Kürecik ilçesinde NATO füze sistemi kurma teklifinin Ankara’dan geldiğini söylemesi, ortalığı biraz daha karıştırmıştır.
Son yıllarda iletişim teknolojisinde dev adımlar, Dünyayı küçülttüğü gibi, bilgi ve haber dolaşımını da son derece hızlandırmıştır. Bu olumlu gelişmelerin bir de arka planı vardır. Bu kanallar kullanılarak istihbari bilgi rahatlıkla ve maliyeti çok düşük olarak elde edilmektedir. Dünya çapında yapılan bazı faaliyetler farklı ülkelerde ortak bir kamuoyu yaratmakta; duygu, düşünce ve davranış birliği sağlamaktadır. Bu faaliyetlerin önemli bir bölümü müzik alanındadır. Eurovizyon yarışmaları Türk Cumhuriyetlerinde Batıcı yabancılaştırma yolunda mesafe alınmasına yardımcı olmaktadır. Avrasya coğrafyası bu yönden de kuşatılmaktadır. Ülkeleri ile kavgalı ve batı çıkarlarına hizmet edebilecek konumda olan sanatçı ve yazarlar öne çıkarılmakta ve ödüllendirilmektedir. Salman Rüşdi ve bizdeki örnekler unutulmamıştır.
Son dönemde yalnızlaşan, rehbersizleşen, moral tatminsizlik içinde kıvranan, tek başlarına bırakılan, sosyal bağları zayıflayan aile çevresinden kopan, inancı zayıf ve arayış içinde olanlar gençler hedef alınmaktadır. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı artmaktadır. Hedef varlıklı aile çocuklarıdır. Her üç semavi dine de karşı protestocu hareketler görülmektedir. Gençlerin dinamizmi protesto ve başkaldırı eylemlerinde kullanılmaktadır. Mesela satanizm isimli grupta bu başkaldırı ve protesto şeytan adına yapılmakta ve şeytana tapılmaktadır. Daha ziyade Yahudi ve Hıristiyan geleneğine tepki olarak ortaya çıkan bu hareketlerin İslam’a tepki göstermesi de anlaşılır ve mantıki değildir.
TV ve internet bağımlılığı, değişik semboller vasıtasıyla kullanılmakta ve adeta cemaatleşmeye gidilmektedir. Büyük şehirlerimizde iyi eğitim görmüş çevrelerde bile muska, büyü ve fal gibi araçlara artan ilgi dikkat çekmektedir.