Cenine Kalkıp Biri Dese

92

“Ana rahmindeki cenine kalkıp biri dese:

Dışarıda, çok muhteşem bir dünya var,

Hoş, uzun ve geniş, zevkler, tatlar,

Yiyecek şeylerle dopdolu,

Dağlar, denizler, ovalar,

Binbir kokulu meyvelikler,

Bahçeler ve ekili tarlalar,

Çok yüksek ve ışıkla donanmış bir gök,

Güneş, ay ve yüzlerce yıldızın parıltıları,

Güney rüzgârı, kuzey rüzgârı, batı rüzgârı

Bahçelere düğün ve bayram şölenleri vermede.

Bu harikulâde güzellikler,

Her türlü tasvirin de ötesinde…

Öyleyse, bu karanlıkta niçin kalasın sersefil?

Hapishane, pislik ve ıstırap içindeki

Bu dar yerde neden kan içesin böyle?

Cenin, hâlen içinde bulunduğu durumdan ötürü,

Umursamaz görünecek, bu haberi bir yana atacak

Ve ona inanmayacaktır. ‘Saçma bu, aldatmaca.

Ve de bir kuruntu senin söylediklerin!’ diyecektir.

Körlerin düşünme gücü, hayalden yoksundur çünkü.

Cenin böyle şeylerin farkında olmadığı için,

Kulak verip dinlemeyecektir (hakikati),

Aynı şekilde bu dünyada, Veli de alelâde insanlara,

Öte âlemden bahseder.

‘Bu dünya, son derece loş ve dar bir hendekten ibarettir;

Dışarıda korkudan ve renkten uzak bir âlem var!’ der.

Onun sözlerinden hiçbiri,

İnsanlardan birinin bile kulağına girmez,

Çünkü şehvet arzusu kocaman

Ve sarsılmaz bir engel oluşturur.

Arzu, kulağı tıkar, duymasına mâni olur;

Bencillik duygusu gözünü kapatır,

Görmesine set çeker.

Tıpkı ceninin, o değersiz barınaktaki

Besini olan kan arzusu ve hevesi,

Onun bu dünyanın haberlerine

Kulak vermesini engellediği gibi.

Öbür dünya sevincinden, öte âlemin mutluluğundan Mevlâna habire söz eder durur. O saadet onun için varılacak sonuçtur. Zaten bizler bir gün o âlemi tanımak üzere yaratılmış bulunuyoruz. Sürekli hayranlık içredir ve onun bu husustaki derin düşünceleri kendisini zaman zaman alışılmadık yollara sürükleyip götürür.”

(Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch, İslâm’ın Güleryüzü, Çeviren: Cemal Aydın, İstanbul – 2017, s: 90 – 91)

Hakikaten, anne karnındaki bir çocukla konuşmak kabil olsa da, ona, dışarıda; bulunduğu âlemden had ve hesaba gelmeyecek kadar büyük ve geniş bir dünya var desek; acaba onu inandırabilir miyiz buna? Dış dünyanın büyüklüğü yanında rahmin o denli küçüklüğünden söz edebilir miyiz ona? İşte Dünyanın büyüklüğü karşısında Rahim ne ise; Ahiretin büyüklüğü karşısında da; Dünya odur.

 

 

Önceki İçerikTarihimizi Aydınlatan Belgeler
Sonraki İçerikKıbrıs’a Dikkat!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.