Ecdadımızın Altaylarda yaşadığı tarihlerden günümüze intikal eden halk kültürümüze göre cemre; ‘Şubat ayı sonu ile Mart ayı başında, birer hafta ara ile havaya, suya ve toprağa düşerek sıcaklığın yükselmesine sebep olduğu kabul edilen ısıtıcı kuvvettir.’ Üçüncü cemrenin düşüşü ile bahar mevsiminin geldiğine inanılır. Kelimenin başka anlamları da vardır.
Elif Sönmezışık Hanımefendi’nin deneme türündeki yazılarını topladığı kitaba adını veren cemreler ise insanların gönüllerine düşmektedir. ‘Onların düşüşü, uyanışlara yol açar. Her uyanıştan sonra ferahlık ve gönül aydınlığı hissedilir.’
Yazar, şöyle devam ediyor: ‘İçindeki âlemi ve varoluş sebebini sık sık unutan insan, her unutuşunda yaratılmışların en üstünü olma sıfatından sıyrılıp, mahlûkatın en aşağısı olmaya dönüştüren vahşetler yaşatıyor.’
Bu cümlenin mefhum-ı muhalifinden çıkarılacak mana şu olsa gerek: ‘Gönüllere düşen cemreler insana, içindeki âlemi ve varoluş sebebini hatırlatır.’
Havaya, suya, toprağa ve gönüllere düşen cemreleri gözle görmek mümkün değil. Gönül gözüyle… Belki!
Elif Sönmezışık’n cemreleri; duru fakat parlak, iddiasız gibi görünmekle birlikte inançlı, ısrarlı olmamasına rağmen kararlı. Yalın olmakla birlikte haşmetli. İfadeler; fısıldar gibi fakat etkili, Sâkin fakat güçlü. Dibini gösteren temiz-duru sular gibi ve fakat derin mi derin. Şeffaf olmakla birlikte rengârenk…
Okuyucu, 198 sayfalık kitapta; Habil’den Hz. Musa’ya, Hz. Hatice’den Hz. Sâre’ye, Hz. Meryem’den Hz. İsa’ya, doruklardan diplere, hıçkırıktan tebessüme savrulmasına rağmen hiç yorulmaz. Kendisini gökyüzünün ulaşılamayacak yüksekliğine asılı bir salıncakta hisseder. Bir eliyle güneşin altın, diğer eliyle ayın gümüş huzmelerine tutunmuş olarak, güven ve huzur içerisinde doğudan batıya, kuzeyden güneye yolculuk eder. Her gecenin sabaha ulaşacağından emin olduğu gibi, Her gidişin dönüşünden emin olarak… Gidişler de dönüşler de İslamî, aynı zamanda insanî ve millî değerlere doğrudur. Satır arkalarına gizlenmiş cemreler, ihtiyaç sâhipleri için; iyiye, güzele, doğruya ve ‘bizden‘ olan ‘bize yakışan‘ hasletlere doğru ufuk açmaktadır. Nasibi olanlar elbette hisseyâb olacaklardır. Ne mutlu onlara, ne mutlu vesile olanlara…
‘Ömürler çoğumuzun ehlileşmesine yetemiyor. Geride kalan her kuşak bir sonrakine yaşanmışlıkların yanında tecrübesizliği de emanet ediyor. Çözemediği, karmakarışık kördüğümlerini de… Yüzümüze vuran ölüm karşısında giderek daha fazla bilgisiz ve telaşlıyız. Ait olduğumuzla avunduğumuz bu dünyaya tutunduğumuz iplerimizin elimizden kayması düşüncesi, garantilerimizin tehlikeye girmesi bir tutam huzurumuzu da hebâ ediyor.’ Cümlelerinde olduğu gibi nadiren de olsa, ümitsizlik mekânlarına ulaşacak yollarda yürünüyor. Fakat daha mekânın kapısından içeri adım atmadan, ümitler sağanak olup yağıyor. Bilinmektedir ki, inançlı insanlara ümitsizlik haramdır.
* * *
Kitapta edebî sanatların bir türü olan ‘teşbih sanatı‘nın parlak örnekleri ile sık sık karşılaşılıyor.
Tadımlık birkaç örnek:
*Duvarlarda yamyassı bir sükûnet vardı.
*Akşamlar, yıkanmış uykuya hazırdı.
*Kum saatindeki kumlarla sınırlanmış vakitler…
*Zamanlar henüz eskimemişken…
*Her damla öylesine hafifti ki, uçuşarak düşecekleri yeri arıyorlardı.
*Dermanını kendi elleriyle görüş alanından kovalayan, derdi arttıkça bakışını daha da kısıtlayan insana…
* * *
Deneme türü yazılar yazmak kolay gibi görünürse de; baştan sona okunabilen, sonra tekrar okunma ihtiyacını diri tutabilen deneme yazıları yazmak çok zordur. Engin ve derin kültür gerektirir. Bu sebeple de çok okumayı… Deneme yazarı aynı zamanda iyi bir gözlemci olmalıdır. O da yetmez. Gözlemlediklerini çok iyi tahlil edebilmelidir.
Deneme yazarı hiçbir şeyi ispat etmekle mükellef değilse de okuyucuyu kendisi gibi düşünmeye yönlendirir. Buna rağmen yazar, okuyucunun kendisine hak vermesi beklentisinde değildir.
Her yıl tabiata 3 defa düşen cemrelerin yüzlercesini, binlercesini Elif Sönmezışık, kendi küçük, işlevi büyük kitabıyla gönüllere düşürmeyi başarıyor. Yazar, inancından kaynaklanan destekle elde ettiği entelektüel derinliğe sahip olduğu intibaını uyandırıyor. O’nu, kelimelerle güzellikler fetheden kültür ve zarafet kahramanı olarak da alkışlamak mümkün.
Kitabın ana gayesi şöyle özetlenebilir: ‘İçimizde yaşattığımız dünya ile içerisinde yaşadığımız dünya arasında denge kurabilenler huzur ve mutluluğa erişirler. Erişenler, hayatta iken dünya cennetinde yaşarlar.’
Gür sesli bu çağrıya koşarak icâbet edenler çok olacaktır.
Cemreler; ikinci okuyuşta daha iyi anlaşılabilecek ve daha fazla haz verecek kitap özelliğine sâhip.
ÇAĞRI YAYINLARI:
Binbirdirek Mahallesi, Klodfarer Caddesi, Binbirdirek Meydanı Sokağı Nu: 3 İletişim Han Kat: 1 Daire: 8
Sultanahmet, Fatih – İstanbul. Telefon: 0.212-516 20 80 Belgegeçer: 0.212-516 20 82
e-posta: cagri@cagri.com.tr / www.cagri.com.tr
ELİF SÖNMEZIŞIK:
1978 yılında İstanbul’da doğdu. Konya Selçuk Üniversitesi’nden el sanatları öğretmeni olarak mezun olduktan sonra desen tasarımcısı, mesleki eğitmenlik, dış ticaret sorumlusu ve yöneticilik gibi birçok alanda görev yaptı. Yazı hayatı deneme ve hikâye çalışmaları ile başladı. Deneme türündeki yazıları, muhtelif dergilerde ve internet sitelerinde yayımlandı.
2008 yılı itibariyle birçok yayınevi ve yazara edebiyat editörlüğü konusunda katkı sundu ve bu alandaki çalışmalarına devam ediyor.
2010 yılında Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’ne (ESKADER) bağlı yayın yapan kültür sanat sitesi Sanat alemi. net’te köşe yazısı yazmaya başladı. Aynı yıl sitenin Yazı İşleri Müdürü oldu ve halen Genel Yayın Yönetmenliğine devam ediyor. 2012 yılından bu yana ESKADER Yönetim Kurulu Üyesi ve Sekreteri’dir.