Cem Evlerine İbadethane Statüsü verilmesi hakkında.

81

Son söyleneceği yine başta söyleyeyim.

Cem Evlerine ” Resmi olarak” ibadethane statüsü
hakları verilsin ve ya verilmesin, bu durum Cem Evlerinin İbadethane olduğu
gerçeğini değiştirmez.

Bundan sonra yazacağım her şey
işin edebiyat kısmı.

***

Öncelikle İbadet ne demektir ona
bakalım.

İbadet, kelime anlamı ile
Tanrı’ya “Allah’a” yönelen saygı
davranışı, din buyruklarını yerine getirme demektir.

İbadet nerede yapılır derseniz, Tüm
yeryüzü insanlara ibadethane “MESCİT”
kılındığına ve Cem Evleri de yeryüzünde olduğuna göre aslında başka bir yoruma
gerek kalmaz.

***

Cem Evinde yapılan bir ibadete
katıldınız mı bilemem,

Katılırsanız zaten o günden sonra
başka yerlerde yapacağınız “topluca ibadetlerde”
 Aşk ile yapılan O lezzeti ve huşuyu arayacağınız
için, Cem evinde yaptığınız ibadetlere özleminiz daha da artacaktır
#diyedüşünüyorum

Cem evinde yapılan ibadetlerde
dualar “Türkçe ve herkesin anlayacağı
dilde”
okunur.

Cem evinde yapılan ibadetlerde,

Kur’an, var.

Meal, var.

Tefsir, var.

Siyer, var.

Kıyam, var.

Rüku, var.

Secde, var.

Tekbir, var.

Dua, var.

Salat, var.

Selam, var.

Zikir, var.

Selavat, var.

Tövbe, var.

İkrar, var.

Helalleşme, var.

Yardımlaşma, var.

Güncel sorunların konuşulması ve
çözümü için fikir birliği, var.

Ehlibeyt, var.

Farz, var.

Sünnet, var.

Vacip, var.

Öğüt, var.

Yapılan bir ibadet içerisinde başka
ne aramak gerekir bilemem ama,  Hacı
Bektaşi Velinin dediği gibi, aslında Daha fazla Ne arayacaksak kendimizde aramalıyız!

***

Camilerimizde yapılan ibadet
şeklinden farklılıklar var mı? Elbette
var,

Var da!

Mesele ibadet etmek ise, farklılıkların
hiçbir önemi yok.

Yaradan nezdinde hangi ibadetin
makbul hangi duanın kabul olduğunu bilemeyeceğimize göre, Yüce Allah herkesin
ibadetini, hayrını, duasını ayrı ayrı kabul etsin inşallah.

***

Ve her şeyden önce!

Cem Evlerinin ibadethane statüsü
kazanmamasının KUL HAKKINA GİRECEĞİNİ bilmemiz
gerekir.

Bu konuda haktan hakikatten yana kim
taraf olmaz ise, çözümü için kim gayret etmez ise ister siyasetçi ister  olsun, ister diyanetçi olsun isterse de sade
vatandaş, bence çok büyük vebal alır.

Bu sebeptendir ki artık bu geciken
hakkın verilmesi talebinin, alevi
olmayanlar tarafından dillendirilmesi, yazılması, talep edilmesi
ve
mücadelesi yapılmalıdır.

Bu mesele sadece Alevi canların
hak arama meselesi olmamalıdır.

Ayrıca bir önemli husus ta, Cem
evleri konusu görüşülürken bu konuyu tekke
ve zaviyelerin kapatılması konusu ile karıştırmamak, bağdaştırmamak
ve çok
farklı bir konu olduğunu bilerek bağımsız düşünmek lazım.

Ez cümle;

Cem Evleri İbadethane statüsü
hakkını kazanırsa bundan Alevi-Sünni-Caferi
fark etmeksizin  hepimiz kazançlı çıkarız
,
çok önemli ve hassas bir mesele daha çözüme kavuşmuş başörtü meselesi gibi
yıllardır süregelen bir mağduriyet daha hallolmuş olur.

Olmazsa da olmaz, dünyanın sonu
değil ama,

Şayet mesele hakkın teslimi ise, artık daha fazla geciktirmemek,
belediyelerin meclislerinde konuyu yıpratmamak lazım, bir an evvel Türkiye
Büyük Millet Meclisimizde görüşülüp karara bağlanması en doğru karar olur
inşallah.

Ayrıca bu sorunun çözümü yine
dönem itibariyle her inanç ve görüşten hakkaniyetli akli selim insanı da mutlu
edecek, toplumsal barışa katkı sağlayacaktır.

Çünkü; Devletin Dini Adalettir.

Devlet dediğimiz büyük yapı, çatısı
altında yaşayan herkese, her dine ve her inanca eşit haklar tanımalıdır.

Topladığı vergileri, eşit
dağıtmalıdır.

Bu minvalde, şayet Camilerimiz
sadece muhitinde yaşayanlar, ibadet edenler ve onların kurduğu yaptırma ve
yaşatma dernekleri ile imar edilmesi dışında verilen resmi statü ile Devletimiz
nezdinde de tanınarak Diyanet işleri aracılığı ile bazı haklar veriliyor ise!

Cem Evlerimizin geciken bu
haklarının verilmesi “talep olsun ve ya
olmasın”
kısa bir zamanda çözüme kavuşturulması doğru bir iş olacaktır.

Bende bu vesile ile
sözlerimi  NİYAZİ YILDIRIM
GENÇOSMANOĞLU’nun şiiri ile tamamlıyorum.

 

Ta ezelden hür milletiz, Soyu-sopu gür milletiz,

Kandan, candan bir milletiz, Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Aynı mayadan yoğrulan, Türk, Türkmen diye çağrılan,

Aynı kıbleye doğrulan, Secdeye konulan bir baş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Dedemiz bir, torunlarız, Dün, bugün ve yarınlarız,

Yüceleriz, derinleriz Yunus Emre, Hacı Bektaş,

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Oğuz’un yirmidört boyu, Yüce Türk’ün şanlı soyu,

Dede, baba, amca, dayı, Bibi, teyze, bacı, kardaş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Selam ve dua ile.