Çağdaşlaşma

78

Muasırlaşma olarak Türkçe karşılığı bulunan çağdaşlaşma,
üzerinde farklı değerlendirme ve yorumlar yapılan kavramlardan biridir.
Özellikle bazı dönemlerde Laiklik, çağdaşlık, irtica, dindarlık ve
milliyetçilik gibi kavramlar ilmi bir görüşle değil de siyasi ve ideolojik bir
açıdan değerlendirmeye alınmakta ve üzerinde farklı spekülasyonlar
yapılmaktadır. Bu spekülasyonlar bazen çok ciddi sıkıntılara ve toplumsal
ayrımcılığa da sebep olmaktadır. Nitekim 20 yıl öncesinde bazı kadınlarımızın
kullandığı başörtüsünün çağdaşlıkla uymadığı iddiası bunlardan biriydi. Fakat
yönetimin yasakçı bakış açısını bırakıp, konuyu bir özgürlük alanı olarak
kabulü, gerek eğitim gerek iş hayatında birçok insanın başörtülü olarak eğitim ve
iş hayatını sürdürmesine imkân vermiştir. Bu durum, bu kıyafet farklılığının
çağdaşlığımıza bir zenginlik kattığının göstergesidir.

Çağdaş olabilmek, çağa hâkim olabilmek, kendi damgamızı ve
katkımızı yaşadığımız döneme vurabilmektir. Çağdaşlaşma, zannedildiği gibi,
yenidünya düzeni ve globalleşme için yumuşama, dışa bağımlılık ve
teslimiyetçilik olarak kabul edilmemelidir. Kendi milli-dini-örfi değerlerini
reddetmeden, hor görmeden bu değerleri bir aşağılanma unsuru gibi görmeden
benimsemek, özümsemek ve çağdaş bir bilgi süzgecinin verdiği imkânlarla da
güncelleştirerek günlük hayatımızda devam ettirmesini bilmektir. Gelişmiş,
modernleşmiş toplumlar, gelenekselliği dışlamamışlardır. Bu ülkeler kendi milli
kültürlerini modernleşme adına terk ederek veya ona yabancılaşarak bu noktaya
gelmiş değillerdir. Modernleşme süreci eski ve yeninin anlamlı bir sentezidir.
Çağdaş olmanın birinci şartı, korumamız gereken değer ve haklarımızı
reddetmemek, gerekli ve faydalı gelişmelere açık olmak, araştırmayı peşin
hükümlere tercih etmek, israfçı ve gösterişçi tutumlardan vazgeçmek, din ile
bilimi çatışır gibi görmemek, okuma alışkanlığını sürdürmek gibi hususları
gerektirir. Edebiyat, spor, tiyatro, müzik ve müze çalışmalarını günlük hayatımızda
daha çok bulundurmak demektir.

Çağdaşlaşma, Türk-İslam kültürünün bir antitezi gibi de takdim
edilmektedir. Bu durum, alternatifsiz kalan az gelişmiş ülke aydınlarını batılılaşma
ile çağdaşlaşmayı özdeş olarak düşünmektedir. Çağdaşlaşmanın bazı evrensel
göstergeleri de vardır. Ekonomik katılım, milletleşme, boy, aşiret, kabile,
asabiyetini aşma, gösteriş tüketiminden uzaklaşma, kültürel bütünleşme, bağımsız
sivil toplum kuruluşlarının (STK) varlığı ve verimliliği, okuma alışkanlığı ve
araştırma zevki, kuralları zorlamamak, zaman mefhumuna uymak, çevreyi korumak
ve kirletmemek, fert ve toplum menfaatlerini paralel kabul etmek…

Çağdaşlık, geleneklere karşı savaş açmak olmadığı gibi, bir
“entelektüel aksesuarı” da hiç değildir. Halka tepeden bakmak, aileyi
dışlamak, boşanmayı özgürlük saymak, kadına toplumda gerçek yerini vermek
yerine kadın haklarını savunmanın ötesinde “kadın militanlığı” yapmak
hiç de çağdaşlık olarak kabullenilmemelidir.

Kavramları kendi sosyolojik kriterleri içinde yorumlarsak bunlar
ayrıştırıcı değil birleştirici rol oynarlar. Çağdaşlığın da gereği budur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “ilelebet payidar olması” ve “muasır
medeniyet seviyesinde” yaşaması böyle bir anlayışın güçlenmesi ile mümkün
olacaktır.

 

Saygılarımla.