“Çağa Bak; İnsan Mutlak Bir Hüsranda!

100

Ancak
güvenilir bir inanca sahip olanlar ile toplumsal fayda için koşturanlar hariç; tabii
ki hakk ve sabır yani doğruluk ve direnç için tavsiyeleşenler de..”
(Asr)

            Nefesler tutulmuş, doların yükselişi izleniyor.
Meteorolojide nefes kesen zamlar gözleniyor. Ortaöğrenim öğrencileri bile
ekonomik verilerden panikliyor.

            Ne demiş ‘Kulun Piyasayla İmtihanı’ şiirinde Şairin Biri:

                        “Dövize endeksli ilişkilerin akibeti

                         Kalpteki kayıtdışı cep miktarına denktir

                         Artık ecel yapacaktır sismik daveti

 Gayri göz
kırpman bile deprem demektir”

            Güç = mutlak ilâh, piyasa = peygamber, para
da kutsal kitap
olunca ‘din elden gidiyor’. Buna bir çare?! “Ey Musa, biz tek çeşit yiyecekten bıktık!
Rabbine yalvar da bize yeryüzünün değişik ürünlerinden; sebzesinden,
salatasından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından versin.”
(Bakara 61)

            2 P, 2 de D: Para/Piyasa & Dini/Düzeni. Bunun
karesini alarak ne demiş Anonimus: “Binlerce
sivil Müslümanı öldür; hiçbir Müslüman patiklemez. Bir karikatür çiz, hepsinin
aklı gidiyor.
” Yağmur duası yerine akıl duasına çıksak yeri var.

            Rüzgâr ve yağmur tenimize değse ne gam; amma velâkin cebimize değerse yaşayamam. Yok, hukuk
hükümferma değilmiş; yok, adalet yoğimiş; yok, kamu malını
talanda yarış varmış; yok, kayırmanın kralı mevcutmuş; yalana bir
gram doğru katmıyorlarmış; arsızlıkta rekora doymuyorlarmış: Görmüyorum, duymuyorum, bilmiyorum. (3M)

            Kitapsız bir Müslümanlığın, ‘Oku’ diye başlayan bir
Din’in inatla ve ısrarla okumayan mensuplarının; Vatan-Millet-Devlet’i gün aşırı 3’ü 1 arada olarak içenlerin rant-müşteri-firma kutsamalı
konumundan, dışarıya tüymek için içerde kapı gıcırtısı bekleyenlerin ve
birbirlerine rahatsızlık vermede okeye dönenlerin diyarından bildiriyorum.

            Maskeni tak, aşını ol; sana oyun kuranların kurallarıyla
ve onlardan medet/merhamet umarak hayatta kal. Sende ne kadar vardı ki?!
Kendinden gayri kime ne faydan oldu da senin varlığından bile haberdar
olmayanların sana hayretmesini beklersin?!

            Sabah – akşam soruyorsun, ‘Ekonomi düzelir mi?’ diye; sen
düzelmezsen senin ekonomin niye düzelsin
. Ahlâkın neyse ekonomin odur,
algın neyse yaşayacağın odur, karakterin neyse kaderin odur. ‘Herkesin sevgisi parası kadar’, olmadı havası kadar..

75 yıldır Amerikan yardımını para destesini
kâğıda sardırır gibi ezana, başörtüsüne sardırıyorsun
ya siyasetçiye ve sonra buna siyaset diyorsun. Onun
payına fazla fazla, senin payına az düşmeye başlayınca da feryadı basıyorsun.
Sıkıldım, yenisi gelsin!

Müslümcüye sormuşlar; yazılarını neyle yazıyorsun diye: Jiletle
demiş. Bedri Rahmi’ye (Eyüboğlu) sormuşlar;
ne edelim, nasıl yapalım? Şöyle söylemiş:

                        “En
azından üç dil bileceksin

  En azından üç dilde

  Ana – avrat dümdüz gideceksin

  En azından üç dil

  Çünkü sen ne tarih ne coğrafya

  Ne şu ne busun

  Oğlum Mernuş

  Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun”