“Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Yavrucuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürek yarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim
İşte bu sana ilk gelişim”
(İbrahim Sadri)
Mayıs`ın ikinci pazarı.. Bâtıl yani Batılı.. Lakin bidat-ı hasene.. Neticede Batı`da annelik, belgesellerindeki hayvanlar arası şefkatten ibarettir. Neticede anacı bir toplumuz biz. Dünyanın anası bellenirken hiç olmazsa birgün kendi anamızı hatırlayabiliyoruz çok şükür. Ve halen annemize sövgü vuruşma sebebidir.
Ne yiğit ne fedakâr analar diyarıdır şu bizim Anadolu. Fatherland değil yani Anavatan. Zira inşirah kervanıdır analar. Dualarla yıkarlar, yunarlar feleğin kirli esvaplarını. Paratonerdir avuçları ve avuçlarındaki nasırdır duygu uçları.
‘Senin annen bir melekti yavrum.’ Biliyorum; kanatsız.. Ve biliyorum ki rahmet kuşu. Yer çökmüyorsa, gök kopmuyorsa, günahlar tüy dökmüyorsa; bu huzur, bu sekinet, bu itminan gitmiyorsa; felaketler defterde birikmiyorsa ve yaşıyorsak hayatı kundağa sarılmış gibi, ana kucağının sıcağında ve taşıyabiliyorsak sevgiyi kuşaktan kuşağa; anaların merhametinin yüzü suyu hürmetinedir.
“Diline genç anılarından bir türkü seç
Beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
Yürü sokakta çocukların düşü aksın
Yürü ki saksıda çiçekler sana baksın
Islanırsa anıların güneşte kurut
Senin günün bugün unutma beni unut
Annem yıldız kayıyor içinden dilek tut”
(Nevzat Çelik)
Gün ve hediye işleri iyi, güzelde ya Irak’taki analar? Acıyı yokluğa katık ederek yaşamın bir kenarına tutunmaya çalışanlar.. Kana ve ölüme uykusuzluktan daha çok alışanlar.. Annesinin cesedini bile görmekten bile nasipsiz milyonlarca yavru. Ve kendi çocuklarının cenazesini kaldırma telaşından ağlamayı unutmuş yüzbinlerce ana.
Bu dünya öbüründen çok farklı bir dünya. İnsanın pergelleri kendisinden başka bir kimseye kolay kolay açılmıyor. Bari annesinin siluetinde kendisini hatırlasa. Doğurandan, doyurandan Yaratan’a yol bulup varsa. Ne ki ‘Bunca varlık içinde bitmez gönül darlığı’.
Anneler; gününüz kutlu, gönlünüz umutlu olsun. Acılar size ırak olsun ama Irak’ın acıları da böyle bir gün son bulsun.
“Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim,
İşte bu sana son gelişim”