Bu Savaş Bitmez

108

Bazen, “Kime, neyi, nasıl anlatacaksın?” diyerek çaresizliğimizi ifade ederiz. Atalarımız, “Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.” demiş. Bir kişiye söz geçiremiyorsak o insanı neyinden tutabiliriz? Kendisine hiçbir madde veya mana ile sahip olamadığımız varlığın türü ne olabilir? Bakar mısınız, İsrail devleti, teolojideki adıyla Yahudiler, “Ben yaptım, oldu. Bana kimse karışamaz.” efelenmesiyle günlerdir savunmasız Filistin halkını katlediyor, akan kanı, gözyaşını görmüyor, feryatları işitmiyor, dünyayı ciddiye almıyor.

“Bir gün gelecek, bütün Yahudileri niçin yok etmedim diye bana kızacaksınız.” dediği rivayet edilen Hitler’in haklı olduğunu söylemek istemiyorum. Ama adamın bir bildiği varmış, demekten de kendimi alamıyorum. Irk düşmanlığı yaparak, antisemitist olmak de istemem. Önyargıdan, vebadan kaçar gibi uzaklaşmak isterim. Fakat tarihi hakikatlerle bugün yaşananlar arasında büyük paralellik bulunduğunu görmezden gelemem. Siz ister bir ırk olarak değerlendirin ister bir düşünce sistemi olarak değerlendirin, bakınız, Kuran-ı Kerimde Yahudiler için ne deniyor: “Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirir, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) “İşittik ve karşı geldik”, “Dinle, dinlemez olası”, “râinâ” der. Eğer onlar “İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.” (Nisa / 46) Bu ayetten sonra onlar hakkında söylenecek ne kaldı? Lanetlenmek, ne kadar aşağılık bir durum. Ötesi yok.

Yahudiler, tarihin her döneminde herkesle savaş halinde olmuşlar. Onların savaşları yalnız Filistin halkıyla değil, onlar peygamberlerle savaşmışlar hatta Allah’la savaşa kalkışmışlar. Allah’a iftira atmışlar. Maide suresinin 64. ayetinin bir bölümünde “Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir…” denmektedir. Allah’a iftira atmak, bir Yahudi ahlakı, karakteri olsa gerek. Yahudilerin hiçbir sözünde dürüst olmadığını bilen Allah, onlara Cuma suresi 6. ayetinde, “De ki: Ey Yahudiler! Bütün insanlar değil de yalnız, kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)!” diyerek meydan okumakta ve samimi olmaya davet etmektedir.

İsrail’in şu an yaptığı, kokuşmuş bir ahlakın tezahürüdür. Niçin kokuyor diye pisliğe kızamayız. O koku, pisliğin karakterinde vardır. Her varlık, orijinindeki rayiha ile kendinden söz ettirir. Gülü yücelten de bu niteliği değil midir? Yahudiler, bırakın başkalarına saygılı olmayı, kendi dinlerine bile saygılı değiller. Yahudi inancına göre cuma akşamından cumartesi akşamına kadar geçen süreye Şabat (Sebt) günü denir. Şabat, Tanrı’nın dünyayı altı günde yaratıp yedinci günde dinlenmesini hatırlamak ve o günü kutsamak içindir. Şabat günü Yahudiler için dinlenme günü olduğundan ateş yakmak, paraya dokunmak, arabaya binmek gibi her türlü dünya işi yasaktır. Ancak son katliam, bir Şabat günü başlatıldı.

Şu an, dünya siyasetinin, maliyesinin, medyasının Yahudi egemenliğinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu egemenlik, yüzyıllardır yapılan mücadele ile elde edildi. Bunun için localar, örgütler, lobiler kuruldu, savaşlar yapıldı. Peki, Yahudileri buna zorlayan nedir, onlar hangi hesaba göre hareket ediyorlar? Her büyük buhranın temelinde bir Yahudi ile karşılaşıyoruz. Bunun izahı var mı? İzahı; ahlaktır, fıtrattır, karakterdir.

Lafı uzatmaya, gevelemeye gerek yok. Yahudi ahlakı olduğu sürece dünyada, İsrail yaşadığı sürece Ortadoğu’da huzur olmaz. Herkes kendine bir rol biçsin.