Bu Günün Ulusalcıları

110

Son zamanlarda bir ulusalcılık kavramı entel kesim arasında esip duruyor. Eski tüfeklerin hepsi şimdi ulusalcı oldu. Aslında bu kavramla milliyetçilik arasında bir fark yok. Sadece maksat farkı var.


Eski bir kesim var ki onlar milliyetçilik deyimini asla kullanamazlar. Çünkü onlar milliyetçi olamazlar. Yıllardır savundukları ideoloji ile milliyetçilik taban tabana zıttır. Geriye dönüp baktıklarında o gün söyledikleri ile milliyetçilik asla bağdaşmaz. Çünkü onlar o zaman sosyalist geçinirlerdi. Aslında komünisttiler. O gün onlar bu  Ülkenin sahip olduğu demokratik rejim yerine sosyalist (komünist) düzeni getirmek istiyorlardı. Onlar Mao, Lenin, Troçki, Çe hayranı idiler. Komün düzenini öve öve bitiremiyorlardı. O gün ağızlarında sosyalist enternasyonal marşı, ellerinde ise orak çekiçli bayraklar vardı. Atatürk’ü kalpak giymiş Lenin’e benzetirlerdi. Çok sevgili şairleri Nazım’ın ülkesini sık sık ziyaret ederlerdi. Oradaki yoldaşlarından talimatlar alırlardı. Rusya’nın hegemonyası onlar için özgürlüğün ta kendisi idi. Sürekli çiğnedikleri sakız ise yoksulluk edebiyatıydı. Aslında tabandaki zavallı garibanlar hariç bu işin üst kadrosu zengindi. Onlar büyük paralarla uğraşır. Zenginlere mal satarlar. Hiç bir yoksula da yardım etmezlerdi. Onlara göre yoksul asla yoksulluğunu değiştirmemelidir. Şayet ortada yoksul olmazsa kimin yoksulluğu sömürülecek. Devrim adına her türlü kirli iş onlar için mubahtır. Devrimci olmayan haindir.


İşte bu kadar geçmişi karanlık olan insanların yaşayanları şimdi ulusalcı oldular. Laik ve demokratik düzenin savunucusu oldular. Atatürk’e sıkı sıkı sarıldılar. Kendilerini rejime bağlı, başkalarını ise takiyyeci ilan ettiler. Dini motiflerle uzaktan yakından alakaları yoktur. Camileri sadece sanat eserleri olarak görürler. Türkiye sözünü sevmezler. Türkiye yerine bir zamanlar Anadolu halkları demiyorlar mı idi. Ülkenin yaşlı ulusalcılarının çoğu eski komünistlerdir. Zira onların ilahları ölmüştür. Gıpta ettikleri Ülke çökmüştür. Ortada kalmışlardır. Son limanları Atatürkçülük, laiklik, demokratlık ve ulusalcılıktır. Aslında Onlar Atatürk’ü hiç sevmezler. Çünkü Atatürk “Komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir.” demiştir. Çünkü Atatürk milliyetçiliği savunmuştur. Ülkenin çıkarlarını Türk milletinin özünde görmüştür.


Bu zamanda yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor. Nerde eski komünist, eski siyasi Kürtçü varsa şimdi devletin önemli yerlerindeler. Sivil toplum örgütleri içinde cirit atıyorlar. Azıcık fırsat bulsalar yeniden eski kimliklerini ilan edecekler. Bazıları ise bu yandaşlıktan servet kazanmıştır. Onlar kolay kolay komünizmi istemez. Çünkü onlar artık üst düzey kapitalisttir. Anadolu’dan gelmiş kandırılmış gençler can vermiştir. Uyanıklar malı götürmüştür. Kendi düşüncelerine göre Ülkeye onlar yön vermelidirler. Başka türlü sömürü düzeni hayatiyetini devam ettiremez. Ülkenin imkanları ile beslenen vampirler kan emmekten vazgeçemez. Kan emdikleri damardan koparılmayı da hazmedemezler.


Ne Mehmet Akif’i severler. Nede İstiklal marşını. “Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal” sözcüğünden hiç hoşlanmazlar. Şimdi eskisi kadar sesleri çıkmıyor. Geçmişe iç çekerek yaşıyorlar.   Ümit içindedirler. “Rusya’nın bozkırlarından Pekin’nin steplerinden size selam getirdim.” diyecekleri günü hasretle bekliyorlar.


İşte bunlar dünün “ ulusal düttürücüleri”,bu günün “ulusalcıları” dır.


Kendilerini sokağa itmeye devam eden bu sabıkalı çakalların devam eden ezilmiş halklar edebiyatına gençlerimiz kanmamalıdırlar. Tuzları kuru semirmiş çakallar fırsat kollamaktadır.


Zira alışmış kudurmuştan beterdir. Bunlar asla iflah olmaz. Ta ki öldükleri güne kadar.


Bunların dirisi kadar ölüsü de baş belasıdır. Dinle alakaları yoktur. Sağken Camiye gidenlere tahammül edemezler. Ama ölünce dini tören isterler. Cami avlusundan kaldırılmayı beklerler.


Bu günün gençliği bunları iyi tanımalıdır. 68 kuşağının solcularının da masum olmadığını iyi bilmelidirler. Kaç milliyetçi öldürdüklerini iyi öğrenmelidirler. O günün gazete sayfalarında yazılan makaleleri iyi okumalıdırlar. Bu gün kuzu postuna bürünmüş dünün çakallarının maskelerini iyi aralamalıdırlar. Bu çakallar o günün gözü kara gençlerini ölüme sürüklemekten çekinmemişlerdir. Bu gün onların ölümüne timsah göz yaşları dökmektedirler.


Çünkü onlar ölmeseydi bunlar semiremezdi. Medyanın anlı şanlı yazarlarından bazıları, devletin kan emici müteahhitlerinden bir kısmı, her dönemin siyasetçilerinden bir kaçı olamazlardı. Aralarında kalan çulsuzlarda bu tatlı su solcularını hiç sevmemektedir. Çünkü onların hayalinin gerçekleşmemesinin müsebbibi bu uyanıklardır. Onlara göre bunlar haindir.


Sonuçta bunlarda  “kol kırılır yen içinde kalır.” derler. Dışarıya sır vermezler.


Şükürler olsun ki halkımızın kahir ekseriyeti sakin ve bilinçli. Memleketini seviyor. Bizim yaşta olanlar bunları tanıyor. Meydanlardakiler sağcı da olsa solcuda olsa o işine bakıyor. Seçim zamanı gerekeni yapıyor.


Memleketini seven sağ duyulu halkım iyi ki varsın.


Sen işini bilirsin.