Türkler, dünya coğrafyasında en geniş alanda en çok iz bırakan milletlerin başında gelir. Tarih boyunca çeşitli sebeplerle yurtlarımızı terk ettikten sonra yerleştiğimiz coğrafyayı kendi kültürümüze ait eserlerle donatarak yurt hâline getirdik. Yaygın yerleşim alanı, günümüzde de devam ediyor. Ahıskalı Türkler üç kıtada, 13 ayrı devletin 264 bölgesindeki 500’den fazla yerleşim biriminde 700.000 kişilik nüfusu ile millî kimliklerini koruyarak yaşıyorlar. İdil, Ural Türkleri ile Doğu Türkistan Türkleri de aynı durumdadır. Son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler sebebiyle Irak ve Suriye Türkleri de kervana dâhil olmaktadır.
Türklerde vatan sevgisi imandandır. Hayat şartları gereği farklı coğrafyalarda yaşamalarına rağmen vatan, ecdadın uzun yıllar yaşadığı topraklardır. O topraklarla fizikî bağları devam ettirmek imkânı bulunamasa bile kültürel bağlar; şiirlerle, hasret türküleriyle devam ettirilir. Bunların güzel örneklerini Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Ahmet Kusi Tecer’e görürüz.
İdil boylarını vatanlaştıran Kazan Türklerinin vefalı evladı Roza Kurban, dünya cenneti Anadolu’ya yerleşmiş olmasına rağmen, sıla hasreti içinde, ecdadının uzun yıllar yaşadığı toprakları vatan hâline getiren kahramanları, kültür ordusu mensuplarıyla birlikte tanıtan muhteşem bir eser hazırlayıp yayınlamış: ‘Biz İdil’den, Ural’dan…’
12,5 X 19,5 santim ölçülerinde 400 sayfalık kitap, vatan sevgisini, hasretini, bağlılık ve aidiyet duygusunu ince bir sızı gibi yürek derinliklerinde hissettiriyor.
Yazar, şuurlu bir Türk milliyetçisidir. İdil Nehri’nin adı dâhil her şeyi ile ilgili hassasiyeti gıpta ile karşılanacak ölçüde… ‘Volga‘ diyenlere unutulmaz bir ders veriyor. Kitapta yer alan 1922-1953 yılları arasındaki Stalin döneminde yaşanan akılları donduracak işkence uygulamaları, aydın kırımları, sürgünler, faili meçhul cinayetler resmigeçidi, en sâkin insanları bile isyan ettirecek vahşettedir: Barış döneminde evlatlar babalarını toprağa verirler. Stalin döneminde ise babalar evlatlarını gömmüşlerdir.
‘Tatar Edebiyatı‘ isimli dergiden alınan örneklerle Türk kadınının destanlara sığmayan kahramanlıkları anlatılıyor. Roza Kurban, o döneme ait romanları da ihmal etmiyor. Çünkü O biliyor ki; ‘Geçmişini bilmeyen, geleceğini göremez.’ Bu bölümde yazar, Tarih Profesörü Gaziz Gobeydullin’in; ‘Tatarlara Türk demek daha doğru olur.’ Şeklindeki, gerçeği vurgulayan taç cümlesine de yer veriyor. Bilinmektedir ki tarih boyunca yeryüzünde ‘Tatar‘ adlı bir ırk, etnik grup, kavim, millet olmamıştır. Bu isimlendirme Rusların; ‘böl ve yönet‘ prensibinin ürünüdür. Türkler; Azeri, Kırgız, Özbek, Türkmen, Kazak ve Tatar… diyerek gruplara ayrılacak, bununla da yetinilmeyecek Tatarlar da Kazan Tatarları, Kırım Tatarları, Çöl Tatarları, Yalıboyu Tatarları, Nogaylar diye alt gruplara ayrılacak ve birbirleriyle çatıştırılacak…
Bu oyuna gelinmemesi gerek. Sözleri, Karaçay Türklerinden olup 1959 yılında Tokat’ta dünyaya gelen Dr. Hayati Bice’ye, bestesi Afganistan’da yaşayan Özbek Türklerinden Sabir Karger’e ait olan Anayurt Marşı’nı dikkatle dinleyenler, bu gerçeği de bilirler.
* * *
Kitabın en duygulu, en hamasi, heyecanlı ve edebî cümleleri 196. sayfada, Kazan Türkleri ile ilgili bölümde başlıyor, Süyünbike’nin anlatıldığı satırlarda doruğa çıkıyor. Gerçekten Süyünbike’yi anlatan romanların her biri, genç Türk kızları tarafından mutlaka okunması gereken kitaplardır.
Kitabın 219. Sayfası ile birlikte 2. Bölüm başlıyor. Bu bölüm, Ural Bölgesi’ne ayrılmıştır. ‘Başkurt Türkleri‘, ‘Zeki Velidi Togan‘, ‘Başkurtlar‘, ‘1921-1922 Yıllarında İdil-Ural Bölgesi’nde Yaşanan Açlık‘, ‘Zeki Velidi Togan’ın Arkadaşları‘, ‘Atlar ve Türklük‘, Türkiye’de ‘Garip Sultan‘ olarak bilinen ‘Garif Soltan‘ ve Türkiye’de çok iyi tanınan Prof. Dr. ‘Ahmet Temir‘ hakkında etraflı bilgilere, bu bölümde ulaşmak mümkündür.
Garif Soltan, bütün ömrü boyunca SSCB’nin Müslümanlara uyguladığı yok etme siyasetini bütün dünyaya çok açık bir dille anlatma gayretinde olmuş ve başarıya ulaşmıştır. Başkurt Türklerinin millî bağımsızlık hareketi önderlerindendir. 1923 yılında Başkurdistan’ın Melevez Bölgesi Cirgen Köyü’nde doğmuştur. Roza Kurban’ın satırlarından; 1959 yılında Kırgızistan’ın Başşehri Aşkabat’ta Allahsızlar Üniversitesi kurulduğunu, burada anti İslamî görüşlere sâhip Klinoviç’in; ‘İslamiyet’in kökünü kazımazsak, Komünizme tam anlamıyla ulaşamayız…’ Dediğini öğreniyoruz. Garif Soltan bu çarpık düşüncelilerle mücadeleyi hayatının gayesi olarak belirlemiş imanlı bir kahramandır.
İslamiyet ve Rusya konusunda birazcık bilgisi olanlar bilirler: Gerek Çarlık döneminde, gerekse SSCB döneminde, İslamiyet’i ve O’nun gölgesinde Türklük düşüncesini diri tutanlar, Kazanlı âlimler olmuştur. Onlar olmasaydı belki de bu gün çok daha güçlü Komünist Rusya, Türk İslam dünyasının kanını kene gibi emmeye devam edecekti.
Soltan, o dönemin Türkiye basınına da sitemde bulunuyor: ‘Türk basınından da bize yardımcı olmalarını bekliyoruz.’ Diyor. Durum açıktır: Yardımcı olunsaydı, yardım beklentisi dile getirilmezdi.
Geçmiş dönemde Kazanlı âlimler Çarlık Rusya’sının ve Sovyetler Birliği’nin geniş coğrafyasında İslamiyet’in, Türklük ruh ve şuurunun varlığını koruyorlar, gelişmesini sağlıyorlardı. Bugün aynı görevi, Zeki Velidi Togan’ın, Yusuf Akçura’nın, Garif Soltan’ın, Gaspıralı İsmail Bey’in, Süyünbike yürekli, Asena karakterli Kerime Sultanlar, Roza Kurbanlar ve çağdaşları üstlenmiştir.
‘Türk Dünyası! Gözyaşların dinsin… Biz varız!’ diyorlar.
Ve Rusya Türklerini geleceğe hazırlıyorlar.
Türkiyeli Türklerin onlardan öğreneceği çok şeyler var…
BİLGE KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK DAĞITIM SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ: Nuruosmaniye Caddesi Nu: 3 Kardeşler Han Kat: 1 Cağaloğlu 34110 İstanbul. Telefon: 0.212- 520 72 53 Belgegeçer: 0.212-511 47 74 e-Posta: bilge@bilgeyayincilik.com // www.bilgeyayincilik.com
ROZA KURBAN 24 Eylül 1965 tarihinde Tataristan’ın Yeşil Üzen (Yeşil Dere) bölgesi Mulla İle (Molla İli) Köyü’nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu köyde yaptı. Liseyi, Mulla İle köyünden 5 km. uzaklıkta olan Norlat kasabasında okudu. Yüksek öğrenimine Tataristan’ın başşehri Kazan’daki 1 Numaralı Pedagoji Üniversitesi’nin Ana Sınıfı Öğretmenliği bölümünde başladı ve 1990 yılında bitirdi. Aynı yıl Kazan Devlet Üniversitesi’nin Filoloji: Tatar Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. 1996 yılında ‘Tatar Ana Okullarında Konuşma Geliştirme Dersleri’ başlıklı tezini savunarak mezun oldu. 1982 yılında Norlat kasabasındaki Ana Okulunda öğretmen olarak iş hayatına başladı ve 1993 yılına kadar orada çalıştı. 1993 yılında Ana Okuluna müdür olarak tâyin edildi. 1995 yılında evlenince Türkiye’ye gitmek zorunda kaldığı için vazifesinden istifa etti. Türkiye’ye gelince Tatarlar üzerinde çalışmalarına devam etti, eşi İklil Kurban ile beraber Rusçadan Türkçeye iki kitap çevirdi. İlki, S. İ. Rudenko’nun ‘Başkurtlar‘ adlı kitabı 2001 yılında Kömen Yayınları, diğeri M. G.Hudyakov’un ‘Kazan Hanlığı Tarihine Özgü Araştırmalar’ adlı kitabı ise 2008 yılında Almanya’nın Berlin şehrinde bulunan Epubli Yayınlan tarafından yayımlandı. Roza Kurban’ın Tatar tarihi, edebiyatı ve dili üzerine yayınlanmış birçok araştırma yazısı bulunmaktadır. Aynı zamanda çeşitli bilgi şöleni ve panellerde tebliğler sunmuştur. İyi derecede Rusça bilen Roza Kurban, Tatar-Başkurt dilleri başta olmak üzere bütün Türk lehçelerinden haberdardır. Roza Kurban, evli ve bir çocuk annesidir.
|