Türkiye’de temaslarda bulunan
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu ile
yaptıkları basın toplantısı birçok açıdan ele alınabilir. Yunan Bakan hemen
Patrikhane ziyaretini de ihmal etmedi. Basın toplantısında Türkiye’den anlamsız
şikâyetlerini sıralayan Bakana Sayın Çavuşoğlu gerekli cevapları esirgemedi ve haddini
aşan eski arkadaşına gerekli dersleri verdi.
İnsan
hakları konusunda sabıkası bulunan Yunanistan’ın Batı’nın oyuncağı olduğu
dikkat çekmektedir. AB tam üyesi olan, Batı’nın bu şımarık çocuğu ve hukuk
dinlemez ülkesi Ege’de sığınmacı botlarını batırıp insanları ölüme terk eden
bir ülkedir. Sığınmacılar geriye Türkiye’ye yönlendirilmektedir. Batı Trakya
açık hapishanesinde Türklere uygulanan eritme politikaları, Türkçe
eğitim-öğretim yapan bazı okulların kapatılması, Türkçe öğreniminin Lozan’a
rağmen engellenmesi, işgal edilen Ege adalarının birer askeri üs haline
getirilmesi, Batı Trakya’daki Türklere ait vakıf arazilerinin kamulaştırılması,
Türk azınlığının müftülerinin bile Yunanlılar tarafından seçilmesi, Ege ve
Akdeniz’de Türkiye’nin Milletlerarası Hukuk’tan ve antlaşmalardan doğan
haklarının gasp edilme ve çalınma gayretleri, KKTC’nin ele geçirilme çabaları,
bu sesi fazla çıkan ülkenin çatışmacı, saldırgan ve küstah eylemlerinden
bazılarıdır.
Gerginlikten
beslenen, diplomasinin kurallarını çiğneyen hukuk ve yasa tanımaz ülkenin
Dışişleri Bakanı’nın sözleri aslında ABD başkanı Biden’in Putin’e “Katil”
demesinden farklı değildir. Lozan’a göre etnik azınlık olan Türkler, onlara
göre Müslüman Yunanlıdır. Türk
kelimesi yasaklanmış, dernek ve kuruluş tabelalarından sökülmüştür. Türk
kuruluşlarının camları geceleri devamlı kırılmaktadır. Rahmetli Dr. Sadık
Ahmet’in ölüm yıldönümü dolayısıyla Batı Trakya’ya gidişimizde birçok çirkin
olaylara şahit olmuştuk. Bunları Yunan için çok görmüyoruz. Türk düşmanlığı
Türk vatanında da var. Türk’e düşmanlık aynı zamanda İslam’a düşmanlıktır. Ancak
başkaları adına Türk’le kavgalı olanlar bunları anlayamaz. Irkçılığa sözde
karşı çıkanlar, Türk’e karşı ırkçılık yapmakta serbesttirler. Türk’ü milli
kimlik değil de, etnik grup sayan fikir sapıkları bolca ortada dolaşıyor. Anayasa’dan
milli kimlik çıkarılmazsa Türkiye’nin demokratikleşemeyeceğini savunan bazı
iktidar milletvekilleri ve yöneticileri bile var. Efendim biz Türk dersek
başkaları da başka şeyler söylermiş. Bu başka şeyleri Almanya’da, Rusya’da,
Çin’de, Fransa ve diğer bir çok ülkede kimse söylemiyor veya söyleyemiyor; ama
bazılarına göre, Türkiye tamamen farklı olmalı!… Demek ki; hala bu ülkeler
demokratikleşip özgürleşerek, milli kimliklerinden kurtulamamışlar! Yerli Türk
düşmanlarının aynı fikirdeki Yunanlı kardeşleriyle buluşturmak ve kaynaştırmak
için Yunanistan’a göndersek hiç de fena olmaz. Kolay anlaşırlar. Din farkı olsa
da Türk düşmanları kardeştir. Bir de yere seccade serildi mi o yer de artık
vatan sayılır!
Bir ara
Başbakan ve Bakanlarımızın pasaportla gittiği Ege’deki adalardan birine
Türkiye’den bir grup turist gider. Çevredeki Rumlarla tanışırlar ve akşamları
içki sofraları kurulur. Sohbet derinleşir. Rumlar, Atatürk bizleri İstiklal
Harbinizde öldürdü; soykırım yaptı derler. Bizimkiler bu hakareti herhalde
sadece dinlemişlerdir. Türkiye’de nasıl olsa hep ülkemizi suçlarız. Rumlar bilhassa
son yıllarda Türkiye’de de Atatürk düşmanlığının yükselmesinden çok memnun
olduklarını söylerler. Kadehler kırılırcasına tokuşturulur. Atatürk düşmanlığı
Türk’e ve Türk tarihine ve İslam’a düşmanlıktır. Yunanlılara göre en iyi Türk,
ölü Türk’tür. Bu insan kılığındaki yaratıklarla oturup çay bile içilmez; ne
barış, ne de dostluk yapılabilir. Barış onlara göre, karşılarındakilerin
teslimiyetir.