10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi garip bir seçim olacak. Üç aday yarışacak ama AKP adayı devletin her türlü imkanlarından fazlasıyla faydalanıyor. Diğer adaylara bağış dahil çeşitli sınırlamalar getirilmiş. Havuz medyası ilan için üç dört kat para istiyor. Kısaca ilan ambargosu bile konmuş. Yurt dışından geecek oyların şaibeli olmayacağını söylemek mümkün mü?
Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı, Barzani, Kandil, etnik ırkçılar ve Ermeni yönetimi AKP adayının kazanmasını bekliyorlar. Batılı sözde dostlarımız da onlardan farklı değil… Sorunları kendi çıkarları yönünde çözmede cesur adam ve açılımcı lider arayanlar herhalde Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyecek değiller…
İsrail Orta Doğu’da, Rusya Ukrayna’da egemenlik alanları yaratırken ve güç toplarken en ufak bir tavize fırsat vermezken, Türkiye açılım ve çözüm adı altında ufalanma, milleti ayrıştırmakla ve devleti etkisizleştirmekle uğraşıyor. Düşman kazanarak ve arttırarak başarılı bir dış politika yapılabilir mi? Tezgahın ve kumpasların yürütülebilmesi için ülkenin temel kurumları hedef alındı, onlara güç ve itibar kaybettirildi. Cemaat-iktidar işbirliği şimdi geri tepti. Her türlü hukuksuzluğu ve yargısız infazları dün birlikte gerçekleştirenlerin, halkı gazete manşetleri ile yanıltanların, bugün polislere yönelen hukuksuzluktan şikayet etme hakları olamaz.
Böyle giderse, milli irade kullanılarak ülkede yeni paralel devletler yaratılacaktır.Ülke milli birlik ve bütünlüğünü yitirecek ve çok parçalı bir devlet olmaya zorlanacaktır. Türksüz ve renksiz bir anayasa ile ülke etnik ufalanmaya gidecektir. Vatandaş bu Yeni Türkiye tuzağına 10 Ağustos’ta evet mi diyecektir?
1923 Türkiyesinin, Milli Devletin ve Cumhuriyetin tasfiyesine mi gideceğiz? Hangi milli devlet ufalanarak, devlet olma zaafa uğratılarak daha iyi bütünleşebilir? Milli bütünleşmenin olmadığı yerde demokrasi bir fantezidir ve sürdürülemez. Siyasi ve ekonomik istikrarın temeli de milli birlik ve bütünlüktür.
10 Ağustos’ta parlamenter demokrasiden mi yana olacağız; yoksa hukukun üstünlüğü ve hukuk devletini rafa kaldırıp parti devletine dönüşüp tek adam diktasına giden başkanlık sistemine evet mi diyeceğiz?
Kin, nefret ve kamplaşma doğuracak ortamı mı destekleyeceğiz?
Etnik ırkçılığı ve bölücülüğü demokratikleşme olarak kabul mü edeceğiz? Terör örgütü ile itibar ve gurur kırıcı çarpık bir barış ve çözümü onaylayarak aziz şehitlerimizin ruhlarını mı inciteceğiz?
Ortadoğu’da BOP’un eş başkanlığı ülkemizi yeni macera ve tehlikelerin içine itti. Sonuçta Türkiye değil; İsrail, ABD ve Barzani kazanıyor. Bu durum devam mı edecek?
Ülke tarihinin bu en bunalımlı ve tehlikeli dönemecinde bulunurken, vatandaşın haber alma kaynakları büyük ölçüde teslim alınmışken, Musul Konsolosluğu olayına haber ambargosu konmuşken ve demokrasi kan kaybederken tatile devam mı edeceğiz; yoksa sandık başına mı koşacağız? Bu ülke için fedakârlık yapmaya değmez mi? Ülke için hayatının baharında toprağa düşmüş aziz şehitlerimiz bugün mezarlarından doğrulsalar; biz yanlış bir iş mi yaptık, terör örgütüyle mücadele ettik diyecekler.
10 Ağustos’ta ülkeyi yeni maceralara sürüklemeyecek, tekrar ona itibar ve caydırıcılık kazandıracak, milli kimlik ve Cumhuriyetle kavgalı olmayan, birleştirici, dengeli, yıpranmamış ve aklı başında, ülkeyi tanınmaz hale getirmeyecek bir adayı seçmekten başka bir çıkış yolu var mı? O halde; birlikte sandık başına…