“Bir varmış bir yokmuş”la başlar bizde masallar,
Bilen söyler, bilmeyen öyle başını sallar.
Masal diye söylenen, bir işaret fişeği;
Masalcı, ariflere örnek verir eşeği.
Maksat eşek değildir, asıl hedef dinleyen;
Konu eşekse bile ders çıkarır anlayan.
Kırda bir eşek varmış, sahibinden azade;
Kendi yükten yorulmuş, sırtı hep semerzede.
Kırda iş güç yok imiş, sürekli ot kemirmiş;
Böyle rahat içinde bir kaç ayda semirmiş.
Ötede yaşlı aslan açlıktan halsiz düşmüş,
Durumu gören tilki hemen yanına koşmuş.
Demiş: Ey büyük kıral, az ötede bir eşek;
Semiz eti butuyla seni bekler, yoktur şek.
Demiş aslan tilkiye: “Getir onu buraya!
Ben oraya gidemem. İşte tam da şuraya.”
İşin en zor tarafı yine tilkiye kalmış,
Eşeği getirecek yolu bulmaya dalmış.
Varmış eşeğe doğru, demiş tatlı bir yalan;
Yalan tutarsa şayet, aslanın işi kalan.
Eşeğe demiş tilki: Benim sevgili dostum,
Seni bir gelin bekler, sana yardımdır kastım.
Eşek çok mutlu olmuş, hemen koyulmuş yola;
Evlenme sevdasıyla bakmamış sağa sola.
Gelin diye göstermiş, tilki aslanı ona;
İşin başına değil, sona bakmalı sona.
Eşek, gelin aşkıyla yaklaşmış o aslana;
Bakalım ne gelecek sonunda tatlı cana.
Şimdi sıra aslanda, tek hamlede bitmeli;
Eşeğin semiz eti aç mideye gitmeli.
Aslan yapmış hamleyi, eşek gitmiş apansız;
Çok yorgun düşmüş aslan, epey kalmış dermansız.
Dinlenip yemek için uzanmış kalmış yerde,
Tilki denen mahlukta, vefa duygusu nerde!
Yemiş eşeğin hemen, beyniyle ciğerini;
Aslan da biliyormuş, onların değerini.
Demiş: Ey kurnaz tilki, beyni nerde eşeğin?
“Ben eşekte beyin görmedim şimdiye değin!”
Deyince tilki, aslan öfkelenmiş, bağırmış;
Tilkiyi, yatan eşeğin yanına çağırmış.
Tilki inandırıcı bir açıklama yapmış,
Her zaman ki gibi yeni bir yalana sapmış.
Önceden ciğerle beyni afiyetle yemiş,
Sonra kızgın aslana şu güzel dersi demiş:
– Eşekte birazcık olsaydı beyinle fendi,
Gelir miydi senin ayağına kadar kendi?