Türk halkı tarafından dost mu, düşman mı veya müttefik mi olduğu yeterince anlaşılamayan Amerika Birleşik Devletleri üzerinde durmak ve onu iyice tanımaya çalışmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu devletin hem ülkemizi hem yakın coğrafyamızı hem de dünyayı derinden etkileyen politikaları ve buna bağlı olarak yaptırımları bulunuyor. Eğer biz böyle bir ülkeyi ve onun devlet anlayışını yakından incelemeye almayarak “es” geçersek, birçok sıkıntının gönüllü taliplisi olur bir pozisyona düşeriz. Bu da kendi kendimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olur.
Benim doğduğum yıl olan 1963’ün 22 Kasım’ında halen aydınlatılamayan bir suikast sonucu öldürülen John Fitzgerald Kennedy’nin, ABD başkanlığı döneminde söylediği bazı sözlerle, günümüzde izlenen ABD politikaları arasındaki ilgi ve yakınlık, aradan yarım asır geçmesine rağmen tazeliğini ve güncelliğini koruması bakımından oldukça ilginçtir.
J.F. Kennedy “Her millet bilsin ki; özgürlüğün varlığını sağlamak için, her ücreti ödeyecek, her güçlüğe göğüs gerecek, her dostu destekleyip her düşmana karşı koyacağız… Bütün bunlar, ne ilk günde, ne bu yönetim boyunca hatta ne de bu gezegen üzerindeki ömrümüz boyunca tamamlanamayacaktır. Fakat başlayalım.” demektedir. İsterseniz bu güne dair boşlukları da siz doldurun. Çünkü Kennedy’nin vurgu yaptığı süreç, günümüzde de devam etmektedir. Ve inançları gereği bu dünya da tamamlanmazsa ahrete de intikal edecektir. Yani anlaşılan iki dünyada da çekeceğimiz bulunmaktadır.
Bu ifade bize benzerlerinde olduğu gibi bir kez daha göstermektedir ki; ABD’yi yöneten gücün uzun soluklu politikaları vardır ve ABD bunları tavizsiz bir şekilde uygulamaya çalışmaktadır.
J.F. Kennedy’nin “Barış Gönüllüleri” üzerine ABD Kongresi’ne gönderdiği 01 Mart 1961 tarihli özel mesaj bizi de ilgilendirmesi bakımından kanaatimce önemlidir.
Kennedy bu mesajda; ABD hükümeti veya özel kurumlar (!) tarafından yabancı ülkelerin bilgili insan gücü ihtiyaçlarını karşılamaya yardım için Amerikalı kadın ve erkeklerden oluşan devamlı bir “Barış Gönüllüleri” örgütünün kurulmasını kongreye tavsiye eder.
Dünya üzerinde yeni gelişmekte olan halkların, açlığın penceresinden, cehaletten ve fakirlikten kurtulmaları gerekmektedir. Ancak bahsedilen ülkelerde bunun başarılması için çeşitli projelerin işlenmesine yardım edecek, hızlı gelişen ekonomilerin gereklerini karşılayacak; köylerinde, dağlarında, kasabalarında çalışacak kadın ve erkek yoktur. Bu insanlar “Barış Gönüllüleri” olarak sağlanacaktır. Sanki bu ülkeler ABD’nin gönüllülerini çağırıyormuş da(!), onlarda koşarak gidiyorlar…
Kennedy’nin mesajında bu konuda yapılacak işler anlatılmakta ve bütün hallerde “Barış Gönüllüleri”nin; hizmetlerine ve bilgilerine gerçekten ihtiyaç duyulan ve istenen ülkelere gidileceği belirtilmektedir.
Mesajın devamında “hizmetin uzunluğu, projenin cinsine ve ülkeye bağlı olarak, iki yıldan üç yıla kadar değişecektir. Barış Gönüllüleri daha çok fiziksel zorluklar altında hizmet edecek ve gelişen ülkelerin halkı arasında ilkel şartlar altında yaşayacaklardır.”
Buraya dikkat edin “her barış gönüllüsü için hizmet, büyük bir maddi fedakarlık demek olacaktır. Hiçbir ücret almayacaklardır. Barış Gönüllülerinin hizmet etmeye geldikleri arasında basit ve gösterişten uzak yaşamaları gerekmektedir.” denilmektedir. Acaba bizde ki “hizmet ehli” mi tarif edilmektedir.
Kennedy; sorunun sadece bir Amerikan sorunu olmadığını, diğer halklarında enerjilerini ve bilgilerini Barış Gönüllülerinin herhangi bir şeklinde harekete geçirerek, büyük bir uluslararası çabanın ilk adımını atmalarını ümit ettiklerini belirtiyor. Dünyayı etkileyen ve büyüleyen “cemaat” gibi mi?
ABD’nin; 2011 yılının son günlerinden geriye dönüp 50 yıllık geçmişine baktığımızda hedeflerine ulaştığını görüyoruz. Süslü püslü demokrasi, insan hakları, özgürlük ve barış kavramları, zamana ve mekana göre onlar adına doğru bir şekilde kullanılarak, ABD tarafından amaçlanan gayelerin bir çoğu elde edilmiştir.
Benim dikkatinize çekmek istediğim nokta, ABD’yi iyi inceleyerek yakından tanımamızın gerekliliği ile “Barış Gönüllüleri” projesi ile Türk İnsanı üzerinden Türk – İslam coğrafyasında yürütülen “Cemaat Hizmetleri”nin benzerliğine vurgu yapmaktır. Ayrıca ABD’ye düşman olmaya gerek yoktur. ABD ile Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin menfaatlerini koruyacak ve mütekabiliyete dayanan ilişkiyi her zaman sürdürebilir kılmak menfaatimiz icabıdır. Ancak neyin ne olduğunu bilmezsek her zaman oltanın ucundaki yeme kolayca takılan bir balık oluruz. Allah’ta bizi bundan korusun.