1970’li yılların ortalarıydı, MSP lideri rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan, koalisyon
hükümetinde Başbakan Yardımcısıydı. İstanbul’da bütün dünya İslam ülkelerinin
davet edildiği büyük bir toplantı düzenlendi. İslam ülkelerinin Devlet Başkanı,
Başbakan veya Dışişleri Bakanları seviyesinde temsil edildiği toplantıların
programı Sultanahmet Camisinde kılınacak Cuma namazı ile sona erecekti.
O sıralar
İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesinde okuyordum. İslam ülkeleri yöneticilerinin
geleceğini duyunca beş sınıf arkadaşı Cuma namazını Sultanahmet
Camisinde kılmaya karar verdik. Ancak gidince gördük ki, bırakın caminin içini
avlusunda ve Sultanahmet meydanında cemaat dolup taşmış, yer bulmak imkânsız.
Çevredeki küçük birkaç mahalle camisini dolaştıktan sonra birinde yer bulduk. Namazı
kılıp Sultanahmet Meydanına gittik.
Sultanahmet
Camisinden çıkan İslam ülkeleri yöneticileri Ayasofya- Gülhane Parkı yanından
Eminönü’ne giden yola giriyorlardı.
Milli Selamet
Partisi’nin gençlik kolları gibi olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)
sayıları bine yakın genci bu yol üzerine konuşlandırmıştı. Gençler düzgün
sıralar halindeydi ve disiplinli bir görüntüleri vardı.
(Not: 1970’li
yılların bu önemli gençlik teşkilatı MTTB’den, çok bilinen siyaset ve
devlet adamları çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yıllarda
MTTB öğrenci kollarında aktif görev aldı. Gençlik yıllarında, MTTB’de yönetim
pozisyonunda görev yapan isimler arasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Eski
Meclis Başkanları İsmail Kahraman, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin’i ve E.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u saymak mümkün.)
MTTB’li gençler Ayasofya’ya yaklaşık 200-300 metre mesafede idi. Önlerinden araçlarıyla geçen
devlet adamlarına sevgi tezahüratı yapıyorlar ve milli görüş’ün o zamanki
sloganlarını, bazen de “Ayasofya ibadete açılsın” tarzı sloganları haykırıyorlardı.
Bu gençler arasında muhtemelen yukarıda isimlerini yazdıklarım ve başka
tanıdığımız ünlü AKP’liler de bulunuyordu.
Bu arada, özellikle
gençlere, kısa bir açıklama yapmam lazım. “Ülkücü gençler” de kendilerini
“milliyetçi- muhafazakâr” olarak adlandırır, “Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra
Dağı kadar Müslüman’ız”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” gibi sloganlar
kullanmayı severdi. Ayasofya’nın cami olması yönünde en az İslamcı
kesim kadar bir iştiyak duyardı.
Beş “ülkücü”
sınıf arkadaşı MTTB’li gençlerin sloganlarını samimi bulmadık. İçimizden
biri “haydi onların arasına girelim” dedi. Hepimiz birbirimize baktık, “bu
atmosferde büyük bir kalabalık halinde önüne gidersek Ayasofya açılır, içeride
namaz kılarız. Bir defa ibadete izin verilirse cami olarak kullanılması kalıcı
hale gelir” diye düşündüklerimizi paylaştık.
Bugün ayaküstü aldığımız
kararın ne kadar riskli olabileceğini düşündükçe bu düşüncelerimize gülüyorum.
Hayatın siyah-beyaz göründüğü, romantik ve heyecan dolu 20-22 yaş civarında
gençlerin böyle düşünmesi normal olsa gerek.
Beş arkadaş
yaklaşık bin kişilik MTTB’li gençlerin arasına dağıldık. “Ayasofya ibadete
açılsın”, “Ayasofya Cami Olacak” diye sloganlar atmaya başlayınca kitle
bizi taklit etmeye başladı. Arkadan biz “Haydi arkadaşlar Ayasofya’da namaz
kılmaya!” diye bağırmaya başlayınca kitle hareketlendi. 200-300 metre
mesafeyi, sloganlar eşliğinde yürüyerek, Ayasofya bahçesini meydandan ayıran
döküm dış kapının önüne yığıldık.
Tabii resmisi,
sivili polisler telaşlandı. Tedbirler aldılar. Epeyce bir uğraştan sonra
kitle dağılmayınca MTTB yöneticisi olan bir genç kapının üstüne çıktı. “Arkadaşlar
aramızda ajan provokatörler var, tahriklere kapılmayalım. Haydi! Şimdi
MTTB’ye gidiyoruz” diye bir konuşma yaptı. Sonra kitleyi Ayasofya’nın önünden
çektiler.
******************************
Ayasofya Tartışması Gerçek Gündemi Örtmek
İçin
18 yıldır
Türkiye’yi yöneten kadroların içinden çıktığı MTTB bünyesinden yetişen
kitlelerin içinde gerçekten İslam’ı yaşamak ve ülkemizde İslam’ın
yaşanmasını ülkü edinenler elbette var.
Ancak gerek
yukarıda hatıramın geçtiği zamanlar ve gerekse 18 yıllık AKP iktidarı döneminde
gördük ki, bu kadroların yöneticilerinin böyle bir davası yok. Çoğunun İslam’ı
siyaseten bir araç olarak kullandıklarına inanıyorum.
Bunlar yıllarca
bir metrekare başörtüsü ile bütün yanlış, çirkin ve İslam’a aykırı
uygulamalarını örttüler. Şimdi de Ayasofya tartışmaları ile gerçek gündemi gözlerden
saklamaya çalışıyorlar.
“Siyasal İslamcıların” derdi “Ayasofya’nın
ibadete açılması” değil, “Ayasofya’nın siyasete açılmasıdır.”
Daha bir yıl
önce, CB Tayyip Erdoğan “Bu işin bir siyasi boyutu var. Yan
tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, ‘Ayasofya’yı dolduralım’ diyeceksin… Bu
oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgâh. Biz ne zaman neyin nasıl
yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu
namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız” (16 Mart 2019) diyordu.
Cumhuriyet
tarihimizin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle boğuşuyoruz. İşsizlik zirve
yapmış, nüfusun yarısı açlık tehdidi altında. Bunlara ilaveten Suriye’de,
Libya’da savaşın içinde olan, güneyinde bir PKK Terör devleti kurulan, Ege’deki
adalarına Yunanistan’ın el koyduğu, içeride terör mücadelesi veren bir devletin
Cumhurbaşkanı’nın fikrini değiştirmesi için ne oldu ki?
Bugün bunca
belaya ilave sıkıntılar ekleyecek böyle bir hamle için, hangi “namussuzlar”
fikrinizi değiştirdi?