Hata
yapıyorlar. Genel olarak dünyayı, özel olarak da ekonomiyi yanlış biliyorlar ve
o yanlış bilgilerine, gerçeklikten kopuk teorilerine göre ülke ekonomisini
yönetmeye çalışıyorlar. Yanlışın sonucu hemen ortaya çıkıyor. Fakat bir daha,
bir daha, sonra bir daha yanlışı tekrarlıyorlar. Sonuç yine aynı, yine aynı,
yine aynı. Sonra ilân ediyorlar: “Böyle yapmaya devam edeceğiz. Bile bile böyle
yapıyoruz.”
Tekrar
tekrar hata yapanlar böyle. Peki, hataya maruz kalanlar. Yani ekonomiyi
yönetmeyip de yanlış yönetilen ekonominin enkazı içinde sıkışanlar, canları
yananlar? Onlar ne diyor, ne düşünüyor?
Ateş-
nişan al
Bu
noktada hükümler ikiye ayrılıyor. Bir grup, iktidarla aynı şeyi söylüyor: “Bile
bile yapıyorlar”. Ancak gerekçeleri farklı. İktidar bile bile yaptığının
arkasında ülkenin çıkarı olduğunu söylüyor. Parayı pul ederek “‘Rekabetçi kur’a
ulaşacağız; Çin modeli kalkınma başlayacak, uçacağız!” diyor. Bile bile
yapıyorlar diyen muhaliflerse, “İktidar,
varlıklarımızın yabancılar için yeterince ucuzlamasını hedefliyor. Bulgarların
Edirne’yi satın alışı gibi Araplar da Türkiye’yi satın alır hale gelince
dolarlar gelecek, o dolarlarla seçmenin gözü boyanacak, geçici bir refah
sağlanacak ve o dalganın üstünde seçime gidecekler.” diyor.
İkinci
grup, “Hayır!” diyor. Bütün bu yaptıklarını bilgisizliklerinden,
beceriksizliklerinden yaptılar. İdeolojik saplantılarından yaptılar. Sonuç kötü
olunca da, ‘Bile bile yaptık.’ söylemine başvuruyorlar.
Bu
bile bile yaptık propaganda tarzını rahmetli büyüğüm Dündar Taşer’in
anlatımıyla size nakletmek isterim: “Ateş ediyorlar. Bırakın hedefin ortasını,
hatta kenarını, hedef tahtasını bile tutturamıyorlar. Fakat hemen merminin
saplandığı deliğe koşup, onun etrafına daireler çiziyor ve ‘İşte bizim
hedefimiz buydu! Tam on ikiden vurduk!’ diyorlar.” Bu felsefenin bir başka
ifadesi de, “Acından öleceksin; kuyruğu dik tutacaksın!”dır. Ancak hatayı yapan
iktidarsa, o acından ölmüyor. Yapılanlara maruz kalan halk acından ölüyor. Bunu
da “Şimdi Allah sizi imtihan ediyor.” diye makul hâle getiriyorlar. Hesap
verebilirlik yoksa, her olan bitene bir kulp bulabilirsiniz. Kapalı devre
çalışıyoruz nasıl olsa.
Akıl
teorisi
Şimdi
birinci gruba, bile bile yapıyorlar diyenlere dönelim. Bunlar aslında
insanlıklarının kurbanı. İnsan insan olurken epey zor tepelere tırmandı. Her
çıktığı yükseklik ona bir avantaj sağladı. Bu avantajlar üst üste yığılınca da
gezegene hâkim oldu. Üstünlüğüne giden en önemli kazanımı toplum hâlinde
yaşayabilme, hemcinsleriyle anlaşma, işbirliği yapma becerisidir. Toplum
olabilmesinin de bileşenleri vardır. En önemlisi muhakkak ki lisandır. İnsan
beynine donanım dersek, her bir lisan, onun üstüne yüklenen bir yazılım
gibidir. Noam Chomsky beyinde dile özgü devreler bulunduğunu gösterdi. Bu
yazılım değil, nöronlardan kurulu, organik bir donanımdır ve insan evriminin
sonucudur. İnsanın toplum oluşturabilmesi için lisana ihtiyacı vardı…
Toplum
için lisan da yetmedi. Başka nöron devreleri daha edindik. Karşımızdakinin ne
hissettiğini anlamamıza ve onun hissettiğini hissedebilmemize izin veren empati
devreleri. Hatta bizi tıpkı karşımızdaki gibi davranmaya, onun aldığı pozu
almaya sevk eden ‘ayna nöronları’ndan bahsediliyor. “Bir biriyle iyi anlaşan
iki kişinin sohbetini seyredin.” derler. “Kollarının, bacaklarının, başlarının
aldığı konum, bir birinin aynadaki yansıması gibidir.“
İşte
bu karşımızdakinin hissettiğini, düşündüğünü sezmemizi sağlayan yeteneğimizin
bir üst düzeyine de “Akıl Teorisi” deniyor. Teorinin sahibi, karşısındakini
anlamaya çalışan insan. “Akıl Teorisi” de şundan ibaret: Karşımızdaki insan bir
şey yapıyorsa, bir amaç için yapıyordur. Çünkü o insan akıllıdır. Bir bakıma en
çok satan kitabı okumak, en çok seyredilen filmi- diziyi seyretmek de Akıl
Teorisi’nin tezahürleri sayılabilir. İnsanlar bunları tercih ediyorsa, bir
sebebi vardır.
Susun
ve uslu uslu imtihan olun
Fakat
birçok insanlık avantajının bazen dönüp bizi cezalandırması gibi Akıl Teorisi
de yanılmamıza sebep olabiliyor. Berbat ‘Çok Satan’ları hepimiz okumuşuzdur.
Veya çok seyredilenleri. İnsan bu içgüdüsünü bazen sınırlarını aşıp hayvanlara,
hatta cansızlara yansıtıyor. Hayvanlarda bazen haklı da olabiliyor. Ben
köpeğimin hareketlerinin aklının sonucu olduğundan eminim. Ama “Bu yaz çok
sıcak geçti, onu dengelemek için kış çok soğuk geçecek.” gibi Akıl Teorileri
artık sınırları aşmaktadır muhakkak.
Dönelim
“Bile bile ekonomiyi bu hale soktular, bile bile paramızı pul ettiler”e… Bu
düşünceler de aşikârdır ki Akıl Teorisi’nin sonucu. Yanlışlara akıl
atfedilmesi, hatayı yapanın da işine geliyor ve size dönüp diyor ki, “Evet ya…
Bile bile yaptım. Tam on ikiden vurdum.”
Rekabetçi
kuru hedeflemişler. Çin usulü kalkınmayı seçmişler. Ama nedense daha önce bize
söylemediler. Sürpriz olsun istediler. Veya böyle şeylerden anlamayacak kadar
aşağı zekâ seviyesindeydik her halde. Biz oy verelim yeter, ayrıntıya
karışmayalım; bizi imtihan eden Allah’ın gücüne gider sonra.(