Bu soruyu, bir dostumu, hayatımda önemli etkisi olan bir arkadaşımı tanımlamak için sormuştum. O, bugün Konya’da yaşayan, fakat kültür hayatına katkıları ile bir ayağı Ankara ve İstanbul’dan eksik olmayan gerçek bir aydındır. Tıp Fakültesi öğretim görevinden bugünlerde emekli olacak ama O’nun çalışkan ve üretkenliği önemli eserler vermesini devam ettirecektir.
Bu çalışmalarından biri Hayat Ağacı-Yılan (HEY) isimli eseridir. Bu çalışmasıyla tıp tarihine önemli bir eser kazandırmıştır. Yılan ve Ejder’in mitolojik değerleri yanında hekim ve hekimlik mesleğinin önemi ve toplumdaki yeri ile ilgili değerli tespitleri, önemli bilgileri bizlerle paylaşmaktadır. Hekimlere verilen ücretin adının Almanya’da ”şerefiye” şeklinde onurlandırıcı bir şekilde olması; diğer bir örnek de Bitinya’lı (Nikomedya- İzmit) hekim Asklepides’in (M.Ö. 124_-40) hekimlerin hastasına yaklaşımın ustaca olması, bu yaklaşımdaki davranışın ”süratle, emniyetle uygun şekilde” olması gibi bugün de geçerli olan bilgilerdir. Bu kitap, hekimlerin çok istifade edeceği farklı, değeli bilgileri vermesi yanında zengin bir genel kültür kazandırıcı özelliğe de sahiptir.
Prof. Dr. Fuat Yöndemli ‘yi fakültemizin kütüphanesinde tanımıştım. Bana kıyasla uzunca boyu, düz yana taranmış saçları, çevresi ile ilgisizmiş gibi duran fakat özgüveni yüksek duruşu ile sanki kütüphanenin demirbaşı gibi idi. Tıp eğitiminin çok okumayı gerektiren bir özelliği vardır. Ama o, sürekli okumak yanında, raflardan değişik eserleri bulup çıkarır ve öğrendiği farklı bilgiler ile çevresinin daima ilgisini çekmesini bilirdi. Ben ise onun kadar değil ama kitap ve kütüphane ilgisi fazla olan bir öğrenci idim. Zamanla sınıf arkadaşlığımız daha da ilerleyerek dostluğa dönüştü. Artık o benim için ‘ mürşit’, ben ise’ tilmiz’ idim.
Okul arkadaşlığımız yanında boş zamanlarımızın değerlendirilmesi, Ankara’daki gerek Hacı Bayram’daki gerekse Zafer çarşısındaki kitapçı ziyaretleri önemli müştereklerimiz olmuştu. MEB kitapevinin 1000 Temel Eserlerini ilk önce biz almaya çalışırdık. Daha sonra, önce onun memleketi Nevşehir-Ürgüp’e sonra benim memleketim Bolu-Gerede’ye gezmelerimiz, yine yakın dostumuz Dr. Musa Akoğlu’nun memleketi Giresun-Bulancak gezilerimiz ve bu gezilerdeki onun şiir ve edebiyat sohbetleri unutulmaz hatıralardır. Grup yolculuklarımızda Ömer Hayyam’dan rubailer, Şeyh Sadi’den hikâyeler bu seyahatlerimizin unutulmaz zenginlikleridir. Fuat hoca zengin bilgi birikimi yanında güçlü hafızası ile az konuşan, fakat konuştuğunda herkesi kendisine hayran bırakan bir özelliğin sahibidir.
Çalışkan, güçlü öğrenme özelliği mezuniyet sonrası da sürmüştür. Bu özelliği onu iyi bir KBB hocalığı yanında, değişik alanlarda da söz sahibi bir öğretici hoca özelliğine taşımıştır. Mesleğimizin sembolü YILAN ile ilgili çalışmaları, hekimlik tarihi ile ilgili araştırmaları, MEVLEVİ ve MEVLEVİLİK ile ilgili değerlendirmeleri bunlardandır. Şiire ilgisi onun bu alanda da eserler vermesini sağlamış, birçok şiiri bestelenerek müzik dünyamıza kazandırılmıştır.
Dr. Fuat bir kitap dostudur. Bu dostluk çok özel günlerde bile, ilgili bir eseri bulup muhatabına hediye etmesi kadar ileridir. Benim nikahım da, o evlilik heyecanı ve telaşı içinde iken, elindeki kocaman bir kitabı uzatarak ‘İbrahim, İbrahim al bunu! Okumanız için!’ demesi ben ve eşim Fatma’nın unutamayacağı hatıralardandır. Türk Şiirinde Unutulmaz Mısralar isimli Hilmi Soykut’un derlemesi olan, 1000 sayfalık bu eserden, Bursalı Mehmet Tali’ye ait bir şiir ile bu yazıyı tamamlayayım.
‘Çeşm-i insaf gibi mizan olamaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz’.
Kendisine sağlıklı, kitaplı, şiirli nice ömürler diler iken, O ve O’nun gibileri örnek alan, kitap dostu ve okuma alışkanlığı artmış bir toplum olabilme dilek ve temennisi ile 2017’nin daha iyi ve güzel bir yıl olarak geçmesi duygularımı paylaşmak isterim.