Belgelerle Ve Kronolojik Erzincan Târihi – 1

82

16 X 23 santim
ölçülerinde, tamamı 8 cilt ve toplam 4713 sayfa olan bu muazzam eserin müellifi
Kenan Mutlu Gürses, Erzincan Târihi isimli kitabı yazmış
olmasının sebebini, bütün ciltlerin arka kapağında yer alan sunuş yazısında
şöyle açıklıyor:

Doğduğumuz ve
doyduğumuz topraklarda, asırlar öncesinden başlayarak günümüze kadar nasıl
gelindiğini; milletlerin, medeniyetlerin, dinlerin ve dillerin var ve yok
oluşlarına nasıl beşiklik ettiğini, gerçekler karşısında bir kesim aydının
târihe yalan söyletmiş olduğunu, tek bir bakış açısı ile Batılılarla birlikte,
Doğu toplumlarına nasıl önyargılı baktıklarını, taraftarlığın bilinçli olarak
yaratıldığını, ‘resmî ve gayrı resmî
târih
’ gibi ifâdelerle insanların aldatılarak var olan kaynakların
yeterince kullanılmadığını, Erzincan ve çevresinde yaşanmış Dersim ve Ermeni
meselesinin bütün çıplaklığı ile aydınlatıldığını, genel kabul görmüş
kaynakların titizlikle değerlendirildiğini, hiçbir yorum katılmadan arşiv
belgelerinin tıpkı basım ve çevirileriyle sizlere aktarıldığını, Gilbert Keith
Chesterto’un ‘Geçmişi bilmeyenlerin
zaafı, bugünü bilmemeleridir. Târih, insanların oturdukları şehri veya
yaşadıkları çağı görebildikleri tek gözlem kulesidir
’ ifâdeleriyle Erzincan’ın
günümüze nasıl geldiğini, Belgelerle
Kronolojik Erzincan Târihi
’nde bulacaksınız.

Mustafa Kemal
Atatürk 1931 yılında; ‘Târih yazmak,
târih yapmak kadar mühimdir. Târihi yazan, târihi yapana sâdık kalmazsa
değişmeyen hakîkat, insanlığı şaşırtacak bir mâhiyet alır.
Demişti. Kenan
Mutlu Gürses, Atatürk’ün bu sözünü direktif kabul etmiş olmalı ki, doğup
büyüdüğü Erzincan’ın târihini, târihi yapanlara ve onların bıraktığı belgelere
sâdık kalarak yazmayı kendisine aslî vazife olarak kabul etmiş. Çok da iyi
etmiş, Eline, gönlüne, aklına sağlık…

Memleket /
vatan sevgisi, insanın doğduğu büyüdüğü şehri tanımakla başlar. Çünkü insan,
tanımadığını sevemez. Doğduğu, büyüdüğü şehri sevmeyen, vatanını da sevmez, onu
koruma, ona hizmet etme düşüncesi de gelişmez.

Kenan Mutlu
Gürses’in; el emeği, göz nuru ile yıllarca devam eden çalışmalarıyla meydana
getirdiği eser, yüce bir vatan sevgisinin âdeta ete kemiğe bürünmüş canlı bir
âbide gibi, gelecek asırlara intikal edecek bir muhteşem eserdir.

Derin ve engin
târih şuuru ile hazırlanan eserin ‘Önsöz
başlıklı yazısı dikkatle okunmaya değer:          

Erzincan’ın dünyanın
Asya’ya açılan kapısı olması, Doğu Anadolu bölgesinde yer alması,
Trans-Kafkasya’ya yakınlığı, Karadeniz’den Akdeniz’e ulaşan en stratejik yolun
kilit noktasında bulunması, ipek yolunun buradan geçmesi, târih boyunca birçok medeniyete
beşiklik etmesi, stratejik ve jeopolitik öneme sâhip konumda bulunması, çok
kişi tarafından göz ardı edilmiştir. Bu önemli özelliğin, târihin
şekillenmesinde, medeniyetin gelişmesinde ne denli etken olduğu, belki söz
konusu coğrafyada yaşayanlar tarafından da yeterince fark edilmemiştir. Tıpkı,
Türkiye’nin Dünya üzerindeki eşsiz öneme sâhip bir noktada bulunduğunun
milletçe bilincinde olamadığımız gibi!             

Erzincan’ın dünya ve
Türk târihinin seyri içinde, doğu-batı güzergâhı üzerindeki kavşakta yer almış
şehir olması, coğrafî özelliklerinin çevresine ve insanına bahşettiği
husûsiyetler ile Anadolu’nun her döneminde en önemli merkezlerinden biri
olmuştur.

Geçmişteki olayları,
insanlığa doğru aktaran, toplumlara kendilerini tanımalarını sağlayan, nereden
geldiklerini, atalarının kimler olduğunu anlatan, tecrübelerin aktarılmasını
üstlenen, târih dediğimiz ilim dalı, çoklukla devrinde yaratılmış kaynakları
kullanmamıştır. İstisnaları ayrı tutarsak, günümüz de ‘nakil târihçiliği’ ağırlık kazanarak, mevcut olan kaynaklara
başvurulmamakta, olayın öznesi olanların yazdıkları eserler, kitâbeler, âbideler,
resmî arşiv belgeleri, yeterince araştırılmamakta, popüler olana atıf yapılarak
eserler meydana getirilmektedir.     

Günümüze kadar farklı
târih yazımını, anlatımını örneklerini görmekteyiz. Târihçilerin dünya
devletlerinin yaptıkları takvimleri, zaman dilimlerini farklı şekillerde kullanarak;
târihi düşünceyi ve ilişkileri doğru tahlillerle aktarmalarını dikkate alarak;
geçmişteki olayları araştırarak, belgeleri inceleyerek vermiş olduklarını ön
plânda tutarak, araştırmaya dayalı çalışmama başlarken, kronolojik ve
mukayeseli târih akışını hedeflemiştim. Bunu başarmanın ve ilkçağdan günümüze
kadar bütün safhaları aktarmanın zorluğunu gördüğümde, sâdece târihin akışı
içerisinde önemli olaylara, şahıslara da yer vererek, bazı başlıkları mukayese
edilmesi amacıyla kullandım. Özellikle arşiv belgeleri ile yaşandığı döneme
nasıl geldiğimizi görmek için bir pencere açmaya çalıştım. 

Erzincan târihi; ilk
defa, 1930-1932 yıllarında Erzincan Valiliği yapan  Ali Kemalî Bey (1884-1963 tarafından 1932
yılında hazırlanmıştır.          

Dönemin imkânları
çerçevesinde ulaşılan kaynakların az sayıda olması, bunların nakil yolu ile
kullanılması, şehir ve çevresi için detaylı bir târih kitabını ortaya çıkaramamış,
ancak döneminde büyük bir eksikliği tamamlamıştır.  

Aradan geçen 50
yıldan sonra, yukarıda belirttiğim çerçeveler içerisinde Erzincan Târihi ve
Erzincan Târihi ile ilgili birçok yayın yapılmıştır. Bu eserler, otuz yılı aşkın
süredir, Erzincan Târihi ile ilgilenen herkesin başvurduğu kaynaklar olarak kabul
edilmiştir. Söz konusu eserlerin çoğunluğunda arşiv belgeleri kullanılmamıştır.
Ne yazık ki hemen, hemen herkesin bilinçsizce dile getirdiği ve safsatadan
ibâret olan ‘Erzincan’ın ilkçağ târihi hakkında
esaslı bilgiye henüz sâhip değiliz
’ klişeleşmiş ifâdesini Erzincan Târihi
diyerek konuşmaya ve yazmaya başlayan (istisnalar hâriç) her kesim tarafından
kullanılmış ve kullanılmaktadır. Kuşkusuz bu yanlış değerlendirmeyi yine târihçiler
gerekçeleriyle topluma aktaracaklardır.

Söz konusu zaman
diliminde belirli bir konuyu işleyen, târihçi ve târih ile ilgilenenler
tarafından birçok değerli çalışma yapılmıştır. En önemli çalışma, doğru târih
bilgisinin arşiv belgelerinden geçtiğine inanmış olan, bütün eserlerin de bu hususa
özen göstererek öncelik veren ‘Kemah
Sancağı ve Erzincan Kazası
’ isimli eseriyle yol gösteren, ufuk açan, merhum
Prof. Dr. İsmet Miroğlu’nun 1990 yılında yayınladığı Erzincan Târihi ile ilgili
çalışmanın ve Tahir Erdoğan Şahin’in yayınlamış olduğu eserlerin ayrı bir yeri
olduğunu belirtmek isterim…

Erzincan eski Valisi
Ali Kemali Bey’den 90 yıl sonra ‘Belgelerle
Kronolojik Erzincan Târihi
’ni farklı bir bakış açısı içerisinde hazırladım.            Son 20-25 yıl içerisinde de târihe
karşı artan ilgim, belirli konular hakkında çok daha tecessüs duymam, edindiğim
bilgiler, târihe olan merakımı kamçıladığı gibi, Erzincan Târihi içerisinde
gerek Ermeni gailesi, gerekse Dersim meselesi, târihe çok daha dikkatli
bakmamın sebebi oldu. Yaklaşık yirmi beş yıl önce başlamış olduğum
araştırmalar, okuduğum belgeler, bir anda beni binlerce arşiv belgesi ve sayısız
yazılı kaynakla baş başa bıraktı. Okuduklarımı, edindiğim bilgileri yazmağa karar
verdim. Kısa bir uğraştan sonra, târih disiplini, felsefesi, sosyolojisi
velhasıl târihin faydalandığı ilimlere dayalı olarak içime sinecek, topluma
sunulacak özellikte tam detaylı bir eser, meydana getirebilmem için en az on
yıl daha çalışmam gerektiği kanaatine vardım. Sabırsızlığım vardı. Ne yaşım, ne
zamanım, kanaatlerim doğrultusunda gitmeme uygun değildi. Bu nedenle de
çalışmamı bu kapsamda tutarak yorumsuz ve kronolojik olarak gerçekleştirdim.

İstisna kişiler
dışında, bu kadar sayısız eseri çok kimsenin okumadığını, arşiv belgelerini bir
kısım târihçilerin dahi görmediklerini anlıyordum. Zira son dönemde yayınlanan
eserlerin birçoğunda da konularla ilgili bilgi eksikliği veya yanlışlığı vardı.
Türkiye’de kitap yayınlamanın, belge araştırmanın, arşiv kataloglarını incelemenin,
hiç de kolay olmadığını, hatta müstehzice ‘yap
da görek
’ diyenlerle dahi karşılaşıyordum.

Sonuçta; genel kabul
görmüş eserlerden kronolojik düzende yaptığım iktibaslar ve Cumhuriyet,
Osmanlı, Topkapı Sarayı Müzesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Tapu Kadastro Kuyûd-ı
Kadime arşivlerinden tespit ettiğim binlerce arşiv vesikası arasından seçerek,
transkripsiyonu ve özetleriyle hazırladığım bu eseri yaklaşık on beş yılı aşkın
bir sürede tamamlamış oldum.

Bu çalışma, İ.Ö. 10.000
yılından başlatılarak, coğrafyanın oluşumu ve târihin gelişimi ile yakın döneme
kadar Erzincan’ın nasıl ve hangi şartlar altında günümüze geldiğini, arkeolojik
kazılara dayalı kaynakları, şehrin hangi kültürlerin tesiri altında kaldığını,
bu coğrafyadan gelip geçen ve târih sahnesinden silinen milletleri, dinleri,
dilleri ve kültürleri yansıtmaktadır.

Târihin genel
akışıyla kronolojik çerçevede olayların mukayese edilmesine dikkat çekmeğe
çalışırken, ilkçağdan günümüze bütün safhaların bu eserde yer almadığının
özellikle ve tekrar altını çizmek istiyorum. Günümüze taşınmış, târihe şâhitlik
edecek bu varlıklardan sayısız kitâbe, kale, yerleşim alanları, câmiler,
türbeler, ziyâret yerleri, zâviyeler, konaklar, manastırlar, kiliseler,
çeşmeler, hanlar, değirmenler ve mağaralara imkânsızlık nedeniyle yeterince yer
veremediğimi tekrar tekrar ifade etmek istiyorum.

Gönül isterdi ki: bu
çalışmamda adı geçen bütün coğrafi noktaların, bütün âbidelerin,
fotoğraflarını, milletlerin ‘Antropoloji’,
Etnografi’, ‘Etnoloji’ ve ‘Filoloji’ ile alâkalı özelliklerini incelemiş olarak,
bütün arşiv belgelerinin tamamını, yayınlayabilseydim. Çok istememe rağmen
bütün bunları gerçekleştirmem de mümkün olamadı. Bütün olarak bakıldığında,
kullandığım kaynak ve belgelerle çağdaş târih anlayışı ile kronolojik olarak
hazırlanan çalışmama, arkeoloji, filoloji, paleografi, nümismatik, diplomasi,
epigrafi ve diğer alanların dönemlerine göre yerleştirilmesine de ayrı bir özen
göstermeye çalıştım. Arşiv belgeleriyle aktarılan olayların, kronolojik akışla
ilgi ve önemine başarabildiğim ölçüde dikkat ettim.

Başkaca dikkat
çekecek bir husus ise, bazı konuların tekrar tekrar yazılmış olmasıdır.
Kullanmış olduğum kaynaklar da bir olay târih felsefesi içerisinde aktarılırken
bâzen yer ve şahıs isimleri eksik veya farklı olarak verilmiştir. Tek bir
kaynağı okumuş olanların farklılığı görmesi, araştırmacıların şu kaynakta
şöyleydi, bu kaynakta böyleydi dememeleri için söz konusu tekrarlar tarafımdan
bilinerek, farklılıkları ortaya koymak amacı ile yapılmıştır. Bu bölümler, o
dikkatle okunmalıdır. Kullanmış olduğum Ermeni kaynaklarının çapraz okunmaya
ihtiyaç duyulduğu hususundaki önem ve kanaatimi ayrıca belirtmek isterim.

Başkaca mümkün
olmayan önemli hususlardan biri ise, Dil Bilgisi Kurallarına aykırılık
olmuştur. Kaynaklara tamamen sâdık kalınarak yaptığım iktibas, müelliflerin
metinlerdeki kullandığı ifâdelerle bağlantılıdır. Herhangi bir ifâde, olay ve
yer isimlerinin farklı farklı yazıldığına bakıldığında bu da anlaşılacaktır.

Kuşkusuz, Erzincan Târihi
üzerinde çok daha çalışılacak konu ve belge bulunmaktadır. Yabancı dilde
yapılan yayınlar, arşivlerimizdeki belgelerin binlercesi, yabancı ülke
arşivlerinde bulunan belgeler çalışmamın dışında kalmıştır. Söz konusu eksiklik
yeterince kaynak sağlandığında ancak Erzincan Târihi tamamlanmış olacaktır.

Bu çalışmanın
hazırlanması sürecinde; beraberce geçirilecek zamanın bütün dilimlerinde, ihmal
ettiğim, her türlü fedakârlığa katlanan, birlikte çok şeyi paylaşamadığım başta
eşim ve ailemin bütün fertlerine ve beni gerçekten yüreklendiren dostlarıma
teşekkür ediyorum. Yayının Erzincan târihi ile ilgileneceklere faydalı olması
ümidi ile… Var ise hatâ ve noksanlarım af ola…

Kenan Mutlu Gürses: Araştırmacı Yazar, İstanbul
Mecidiyeköy, 2021

***

705 sayfalık
birinci cilt, ‘Önsöz’ başlıklı
yazıdan sonra, Erzincan vilâyetine ait 13 adet harita ile devam ediyor. 45
sayfalık ‘İçindekiler’ bölümünde
dikkat çeken başlıklar:

*İÖ 10.000:
İnsanlığın varoluşu ve ilk insanlar. *İÖ 3000: Anadolu’nun yer adları. *İÖ
3000: Ermenistan / efsâne ve târihî gerçek. *İÖ 3000: Yazılı kayıtların
başlayışı ve Erzincan’ın bulunduğu bölge. *İÖ: Türklerin Aras boyuna
uzanmaları.* İÖ 1378: Anadolu’da baş gösteren hâdiseler. *İÖ 900: Erzincan
Altıntepe Kalesi. *İÖ 750: İskitler ve İlk Kıpçaklar.*İÖ 610: Erzincan
yöresinde Medler ve Persler; Medler ve Ermenistan. *İÖ 609: Anadolu’da
İskitler. *İÖ 600: Ermenilerin Anadolu’ya gelişi; Manandyan’ın Ermeni târihi
kronolojisi. *İÖ 553: Pers İmparatorluğu ve Ermeniler. İÖ 518: Ermenistan’ın
târihî coğrafyası ve Ermeniler. *İÖ 500: Altay ilk Türk kültürleri. *İÖ 366:
Destanlara göre ilk Türkler. *İÖ 331: Küçük Ermenistan. *İÖ 323: Ermenilerin
ilk krallık dönemi. *İÖ 190: Ermenilerin İÖ 1. Yüzyıla kadar olan dönemi. *İÖ
188: Roma imparatorluğu ve Erzurum. *İÖ 100: Erizahan veya Erzincan. *İÖ 95:
Erzincan adı; târihte Erzincan için kullanılan adlar. *İÖ 68: Roma-Ermeni
Kavgaları.

İS 53:
Ermenilerin Arşaklar dönemi *350: Göktürklerin târih sahnesine çıkması. *379: Târihte
Kemah’ın aldığı isimler. *387: Ermenistan’ın bölünmesi. *392: Türklerin Erzurum
ve çevresinde görünmeleri. *395: Türklerin Anadolu’ya yönelik ilk hareketi.
*430: Pers hâkimiyeti altında Ermenistan. *450 Görtürklerin menşei. *536:
Erzurum vilâyeti. *Yerzinga / Erzincan Sancağı. *552: Avarlar. *571: Hz.
Muhammed’in Dünya’ya teşrifleri (20 Nisan). *578: Kıbrıs Ermeni cemaati. *632:
Hz. Muhammed’in ebedî âleme doğuşu ve Hz. Ebubekir’in halife seçilmesi. *640:
Ahlat şehrinin târihi. *653: Müslümanların Ankara’yı fethi. *657: Sıffin
savaşı. *665: Emevilerin Ermeni politikası. *698: Müslümünların Kartaca’yı
fethi. *712: Semerkant’ın Müslümanlar tarafından zaptı. *717: Abdülaziz oğlu
Ömer Emevi halifesi oldu. *720: Abdülaziz oğlu Ömer, kendisinden sonra halife
olan ikinci yezid tarafından zehirlenerek öldürüldü. *745: Göktürk devleti
yıkıldı. *747: Horasan’da Ebu Müslim, Abbasoğullarını tahta geçirmek için
ayaklanma başlattı. *750: Emevi hânedanlığı sona erdi, Abbasi Devleti kuruldu.
*751:Türklerle Çinliler arasında Türklerin galip geldiği Talas Meydan Savaşı.
*775: Erzurum’da Ermenilerin yaptığı katliam *786: Hârun Reşid, Abbasilerin
halifesi oldu. *805: İslâm ordusu Kıbrıs’ı fethetti. *900: Ermeni-Bizans
ittifakı. *Erzincan’ın ilçelerinden Karkın. *921: Volga bölgesindeki Bulgar
Türkleri Müslüman oldu. *915: Erzincan’ın ilçelerinden Karkın. *961: Abbasiler
döneminde Anadolu’da Türkler. *1000: Selçuklu Ermeni İlişkileri ve
neticeleri.*1045: Erzincen depremi. *1096: Birinci Haçlı Seferi. Ve daha
yüzlerce başlık…

Görüldüğü gibi
müellif Kenan Mutlu Gürses, Erzincan târihini bütün teferruatı ile yazarken;
insanlık, İslâmiyet ve Türklük târihini de eserine önemli gördüğü noktalarıyla
dâhil etmiş.

Bu vüs’atte
bir eserin, ancak Türk Târih Kurumu gibi geniş kadrolu bir resmi kuruluş
tarafından yazılabileceğini; akıl, mantık ve vicdan sâhibi herkes kabul eder.
Ne hazin tecellidir ki, böyle bir eseri hazırlama cesâretini gösteremeyen bol
imkânlı kuruluşlar, eserin basılması konusuyla da ilgilenmemişlerdir.

Yazı dizisinin sonraki bölümlerinde
diğer ciltlerin muhtevaları hakkında bilgi verilecektir.

(DEVAM EDECEK)

KENAN
MUTLU GÜRSES

     Erzincan İli Kemah İlçesi
Aşağı Gedik Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, babasının memuriyeti sebebiyle
1950 yılında Bayburt’ta doğmuştur. Yine bu sebeple ilköğrenimini değişik il
ve ilçelerde, orta öğrenimini ise, Erzincan Merkez Orta Okulu ve Erzincan
Lisesi’nde görmüştür.

Çalışma hayatına Erzincan Bayındırlık Müdürlüğümde
memur olarak başlamış, Askerlik görevini tamamladıktan sonra, özel sektörde
devam etmiştir. Çalıştığı süre içerisinde (1976) Çulpan unvanlı firmasını
kurmuş, 1980 yılında ise özel sektörden ayrılarak aynı unvanla değişik
sektörlerde ticârî faaliyetine devam etmiştir.

1965 yılından
günümüze kadar mahallî gazete ve dergilerde; şiir, makale ve muhtelif
konularda yazılar yazmaktadır.

Kenan Mutlu Gürses,
Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı kurucularından ve eski Başkanlarındandır. 40
yıldır Beşiktaş Jimnastik Kulübü Kongre ve ayrıca Divan Kurulu üyesidir.

Hâlen kurucusu ve
sâhibi olduğu Çulpan Emlak Danışmanlığı Ticaret ve Limited Şirketi’nde,
İstanbul Mecidiyeköy’de ticârî hayatına devam etmektedir. Evli ve üç çocuk
babasıdır.

Önceki İçerikstibdat
Sonraki İçerikÇanakkale Zaferi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.