Milli Mücadelenin tacı olan Cumhuriyetimizin 88. Yıldönümünü idrak ettik. Gönül isterdi ki; ülkeyi yönetenler halkın kutlamalarının ve coşkusunun gerisinde kalmamış olsalardı.. Bugün Kurban Bayramı’nın birinci günü. Gerek Cumhuriyet Bayramınızı, gerek Kurban Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlar, Türkiye’nin daha güzel ve aydınlık günlere kavuşmasını dilerim. Bayramlara sahip çıkalım ve evlerimize bayraklarımızı asalım. Uyutulmaya ve uyuşturulmaya son verelim.
Aşkabat ve Taşkent’ten gelen soydaşlarımızın Türkiye’ye giriş ve çıkışlarında sorunlarla karşılaştıkları, hakaret dahil her türlü aşağılayıcı muameleye tabii tutulduklarını öğreniyoruz. Anlatılanlara pek ihtimal vermek de istemiyorum. Ama yolculara pasaportlarındaki ülke adına göre farklı bir muamele yapıldığı ve ülkemizden soğultulduğu anlaşılıyor. Türkiye’den kimseyi küstürmeye hakkımız yok.
Şehitlere ve şehit ailelerine gerekli sevgi ve saygıyı göstermek hepimizin birinci görevidir. Gaziantepli Şehit Er Halil Kömür‘ün babası haklı olarak “Türklükten utananlar utansın” şeklinde bir cümle sarf etmesini bazıları kendine hakaret saymış ve şehit babası 11 ay 25 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Sözde demokratikleşen Türkiye’den bu çirkin bir örnektir.
Diğer düşündürücü ve üzücü bir örnek de Hürriyet Gazetesinin Pazar ilavesinde vardı. Bu örnek gazetenin ilk vukuatı da değildir. Bundan önce de kadın teröristlerin gitarlı resimleri basılmış ve sözde terörle mücadele eden Türkiye’de teröristlerin sempatik gösterilmesine çalışılmıştı. Yine bir Pazar ilavesinde Türk kimliği ile alay eder ve aşağılar şekilde bir büyük karikatür basılmıştı. Bu defa da Türkiye’de en etkili on isim bulunmaya çalışılmış ve onuncu sıraya terörist başı bir katil yerleştirilmiştir.
Basının İspanya ve İngiltere’deki kadar sorumlu davranmadığı yıllardır biliniyor. İngiltere’de BBC terör örgütü ve örgüt üyelerinden bahsetmekten kaçınıyor, gelecek haberdeki şerefli insanların lekelenebileceğini düşünerek örgüt propagandası yapmıyor. Sayın Başbakan da haklı olarak bu konuda bir serzenişte bulunmuştu. Bu kadar terör örgütünü öne çıkarıcı bir gayret gösteriyorsak; bari bir açılım da siz yapın ve bazı yazarlardan boşalan yerleri bu katilin günlük veya haftalık yazılarına ayırın.
Türkiye enteresan bir ülkedir. Sapma davranışlara ve terör gibi konulara ayrı bir önem verilir. Neredeyse ideal gösterilmeye çalışılır. Son günlerde, terör örgütünün şehirlerdeki kolu ve olaylar çıkarmaya hazır gücü olarak ortaya çıkan KCK’yi aklamak ve faaliyetlerini fikir özgürlüğü içinde kabul ettirme gayretkeşliği var. Bazı tutuklamalar oluyor. Buna karşılık, kendi devleti ile başkaları adına kavgalı olmayı hüner zanneden bazı TV kanalları işi gücü bırakıp bu örgütü kurtarma yarışına girmişlerdir.
Açık veya gizli bu örgütle beraber çalışan bazı öğretim üyeleri var. Hatta CHP İstanbul İl Başkanı bu tutuklamalara karşı tavır almıştır. Muhalefette yer almak iktidarın her tasarrufunu reddetmek ve her konuda iktidarla kavgalı olmak değildir. O zaman demokratik muhalefetin bir anlamı kalmaz. Ama burası Türkiye’dir. Burada hiçbir ciddi devlette olmayan yanlışlar yapılır ve bunlar fazilet kabul edilir.
Anayasa hukuku literatüründe olmayan bir sivil anayasa sözü sıkça kullanılıyor. Yeni ve tanınmaz hale getirilmek istenen Türkiye’ye “yeni anayasa” elbisesi biçiliyor. Ortadoğu haritasının yeniden şekillendirilmesinde Türkiye ayağı halledilmeye ve uygun hale getirilmeye gayret ediliyor. Bunda da anayasa kullanılıyor. Eğer anayasanın bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmasını istiyorsak; Devletin temel kuruluş felsefesi, kurucu irade ve varoluş gerekçeleri ile ters düşmeden, onlara sadakatle bağlı kalmak durumundayız.
Her halde anayasa araştırmalarda %5 ile %8 arasında değişen marjinal bir takım grupların sesi olmamalıdır. Hangi ciddi devlet daha çok ufalanma ve bölünme için yeni anayasa diye ortaya çıkar ve egemenlik haklarına müşteri arar? İsimsiz ve kimliksiz millet bu ülkenin tarihi ile bağdaşmaz. Bazıları kendilerini “neseb-i gayri sahih” hissedebilir; bununla iftihar da edebilir; ama bunu topluma kabul ettirme hakları yoktur.