Orta Doğu Teknik Üniversitesinden 4 öğrenci “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile tutuklandı. Sebep mezuniyet töreninde taşıdıkları pankartlarında “Tayyipler Âlemi” adlı bir karikatürün yer alması.
Esasen bu törende çok sayıda başka ilginç pankartlar da taşındı. Bu pankartları “ODTÜ aynı suçu işledi: Orantısız zekâ” şeklinde niteleyenler oldu. Taşınan pankartların çoğunda zekâ ve mizahın bileşimi mesajlar vardı. Birkaç tane de “olmasaydı daha iyi olurdu” dediğimiz pankartlar da vardı.
Suç unsuru olarak gösterilen karikatür, Penguen dergisinin 24 Şubat 2005 tarihli “Tayyipler Âlemi” kapağıyla yayımlanmıştı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan fil, zürafa, maymun, deve, kurbağa, yılan, inek ve ördek şeklinde karikatürize edilmişti.
Erdoğan bu karikatür sebebiyle Penguen’e 40 bin liralık tazminat davası açmıştı. Ancak Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesince dava, 2006 yılında, “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle reddedilmişti. Yani karikatürün hakaret unsuru taşımadığı hukuken kesinleşmişti.
ODTÜ Rektörlüğünün, olay hakkında yaptığı açıklama “bırakın gençler özgürce mizah ve eleştiri yapabilsin” gibi bir anlayış yoktu. Bilim, kültür ve sanatın yalnızca özgür bir ortamda gelişebileceği vurgusunu bile yapmaktan uzaktı. Hatta üniversite yönetiminin özgür olmadıklarının dışa vurumu gibiydi.
Açıklamada “Üniversitemizin genel prensibi ifade özgürlüğü olmakla birlikte, (….) devlet büyükleri, kamu görevlileri ve tüm şahısların şöhret ve haklarının korunması gerekmektedir. Bu durumla ilgili üniversitemizde inceleme ve değerlendirmeler derhal başlatılmıştır” sözleri yer aldı.
CHP yetkilileri ve ODTÜ Mezunlar Derneği yapılanın “en temel insani hak olan eleştiri ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirirken, AKP kanadından “hadsizlik ve terbiyesizlik” şeklinde tepkiler geldi.
Bazıları “500 tam puanla girilen ODTÜ’ye ‘akıllı olun’ diyenlerin mezun olduğu okulu” sorguladı.
Ankara E. Belediye Başkanı Melih Gökçek ise pankart taşıyan öğrencilerle ilgili “derhal okuldan atılsın ve Cumhurbaşkanına hakaret etmenin ne olduğunu anlasın” paylaşımını yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aynı karikatürü Twitter’den “eleştiriye ve mizaha tahammül edeceksin, etmelisin! Hapse atarak eleştirinin ve mizahın önüne geçemezsin” notuyla paylaştı.
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve sosyal medyadan aynı paylaşımı yapan 72 CHP milletvekili hakkında suç duyurusunda bulundu. Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekilleri hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret”ten soruşturma başlatıldı.
***
Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında “daha çok özgürlük” ve “daha çok demokrasi” vaat etmişti.
Kesinleşmiş bir yargı kararıyla, hakaret unsuru içermediği, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı tespit edilen bir karikatürün pankart olarak taşınmasına gösterdiği tepki, Erdoğan’ın bu vaadinde samimi olup olmadığını gösterecek.
Türkiye’nin gelişmiş ülkeler sınıfına ulaşabilmesi sanata, sanatçıya ve gençlere daha fazla saygı ve hoşgörü ile bakılmasıyla mümkün olabilecektir.
Dileriz Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yönde bir adım atar.
********************************
Hukuki AÇıdan Siyasilerin Eleştiri Sınırı
Demokrasinin geliştiği ülkelerde, ülkeyi yönetenler bu tür olaylar hakkında son derece hoşgörülüdür. Çünkü karikatürler (resim, şiir, müzik vd sanat dalları gibi) farklı kişilerde farklı algılamalara sebep olabilir. Kişilerin değerleri ve iç dünyaları bu farklı algılamaların sebebidir. Bazı kişilerin algıladığı anlam, salt gerçekliği ifade etmez.
Sanat zaten bu geniş algılamalara sebep olabildiği için alabildiğine özgür bir ortamda yapılabilir.
Bunun içindir ki, ABD’de ve AB ülkelerinin çoğunda hukuken karikatür aleyhine dava açılamaz.
Bahsi geçen karikatür ve benzerleri ile diğer eleştirilerin düşünce ve basın özgürlüğü açısından değerlendirilmesinde Yargıtay, Danıştay ve AİHM Kararlarında kamu yararı kavramını geniş bir yorumlamaya tabi tutulmaktadır.
Özetle Yasalar basın özgürlüğünü güvence altına almış olup, bu güvencenin sebebi kamu yararıdır. Bunun içindir ki, basında yer alan bir yayına ilişkin “hukuka aykırılık”, genel olaylardaki “hukuka aykırılıktan” farklıdır.
AİHM, basında yer alan “değer yargıları” ile “kişilerin şeref ve haysiyetlerinin korunması” arasındaki dengenin sağlanmasında “sade vatandaş- politikacı” ayrımını yapmaktadır.
AİHM’ne göre, siyasi bir görev üstlenen kişi, bütün karar, söz ve davranışlarının basının ve kamuoyunun devamlı değerlendirme ve eleştirisine tabi olduğunu bilerek bu görevi kabul etmiştir. Bu nedenle, hükümet üyeleri ve diğer siyaset adamları, siyasal konuların açık bir biçimde tartışılmasındaki “kamu yararını” da dikkate alarak, eleştirilere, değer yargılarına karşı sade vatandaşlardan daha “hoşgörülü” olmak durumundadırlar.
Siyaset adamlarının toplumu etkileme ve yönlendirme konumları, onların ‘eleştirilebilir’ sınırlarını da genişletir. Bu itibarla siyasilerin ağır da olsa haklarında yapılan eleştirileri hoşgörüyle karşılamalarını gerektirir. Bu yüzden “DOĞRUDAN KİŞİSEL NİTELİKLERİNE YÖNELMEYEN, SİYASAL KİMLİKLERİNE YÖNELİK İFADELERİN ELEŞTİRİ SINIRI İÇİNDE MÜTALAA EDİLMESİ GEREKİR.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı olmayı tercih ederek, “eleştirilebilir sınırlarının genişletilmesini” kabul etmiştir.
Bu tür olaylar hakkında daha hoşgörülü olması, O’nun sadece Ak Partililerin değil, “herkesin Cumhurbaşkanı” olmasına yardımcı olacaktır.