Basın mensuplarının soru sorma
hakları tabi ki önemlidir ve olmalıdır. Ancak bilhassa yabancı devlet başkanı
ve diplomatlara her akıllarına geleni sormak yerine biraz düşünerek hareket
etmeleri gerekir. Soruların önceden hazırlanıp sordurulduğu izlenimini daima
uyandırabileceği unutulmamalıdır. Yabancı diplomat ve siyasiler sorulara
muhataplarının soruları gibi bakabilirler. Bazı sorular ülkemizin itibarını
kırıcı ve küçük düşürücü de olabilir. Görüşmelerde Türk tarafını da zor duruma
düşürebilir.
Geçen hafta Roma’da G20 toplantıları
dolayısıyla ABD Başkanı Biden ve Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Dış İşleri
Bakanları ile bir araya gelip bir görüşme yaptılar. Türkiye ve ABD arasında gündemde
olan konuları ele aldılar. Bu maddeler arasında Türkiye Rusya ilişkileri
karşısında ABD’nin tavrı, FETÖ’nün Türk düşmanlığını esas alan ABD’deki yayınları,
terör örgütü YPG’ye artık destekten vazgeçilip terörün desteklenmemesi,
kronikleşmiş S400, parası ödenmiş olan F35 uçakları, F16’ların satın
alınabilmesi, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ve hukuk dışı Türkiye’ye baskılar,
Libya’daki durum ABD ve başkaları tarafından darbeci liderin desteklenme
yanlışı gibi konuların ele alındığı anlaşılmaktadır. Buna Batılı on
büyükelçinin hapiste olan malum iş adamının serbest bırakılma çirkin talepleri
de ilave edilebilir. On büyükelçinin desteklediği kişi, ceset yüzlü malum
işadamı Türkiye karşıtı birçok düzenlemenin arkasındaki maddi ve manevi destek
olarak tanınmaktan suçludur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Dış İşlerinin
gösterdiği tepki doğru bir tavırdır. Sorunun büyümesi taraflarca önlenmiş ve
elçilerin geri gönderilmelerinden vaz geçilmiştir. Ancak unutulmamalı ki bu Batılı
ülkeler de bizim büyükelçilerimizi geri gönderebilirlerdi. Konulara iç
politikayı düşünerek ve onu tatmin edecek tavırlarla duygusal yaklaşmak iç
politika ile dış politikayı birbirine karıştırmaktır. Türkiye, anlaşılan daha önce
bazı yanlışlar yaparak bu Batılı ülkeleri cesaretlendirmiş ve yapacakları
baskıdan sonuç alacakları yanlışına sürüklemiştir.
Eğer siz
Almanya adına çalışan Türk asıllı görevliyi hapisten çıkarıp gönderirseniz ve
daha sonra ABD’li papazı baskı ile serbest bırakma yanlışlarını yaparsanız,
ülkenin bu konudaki haklı tepkilerini yıpratır birtakım beklentilere yol
açarsınız.
Basın
mensuplarımız korku ve çekinmeyi ve zihinlere yerleşmiş peşinen yanlış
olduğumuzu var sayarak soru sormaktan vaz geçmelidirler. Aslında basında çok
değerli dış politika görüşüne sahip ilgili isimler de vardır. Bu basın
mensuplarının gerekli uyarıları yapmalarına ihtiyaç vardır. Muhabirler yabancı
yetkilileri medeni usuller içinde zor duruma düşürmek yerine Türkiye’ye yapılan
haksız suçlamaları kabullenmiş gibi davranmamalıdırlar. Türkiye’nin sanki
tavize hazır intibarını uyandırmamalıdırlar. Soru sordukları yabancı yetkililer
ve ülkelerinin Türkiye ile ilişkileri konusunda yeterli ön bilgiye sahip
olmalarına ihtiyaç vardır.
Başkan
Biden’e sorulan F16’ları satacak mısınız, paramızla aldığımız F35 uçaklarına
müsaade edecek misiniz benzeri sorular hiç de uygun değildir. Bu ve benzerleri
yabancıların yanlış kanaat edinmelerine yol açabilir. Yabancı basının yapmadığı
ve çok dikkatli olduğu soruları bizim sormamız yanlış sonuçlar doğurmaktadır.
Çoğu yanlış soruların yerini itibar kaybettirmeyici sorular almalıdır.