İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı alçak koltukta oturtacak Büyükelçi’yi. Hemen ardından Başbakan İsrail’e had bildirecek ve Büyükelçi’yi geri çağırmakla tehdit edecek İsrail Devleti’ni. İsrail de el aman deyip, özür üstüne özür dileyecek.
Vallahi bu bana hiç inandırıcı gelmiyor. Hatta bir senaryonun parçası gibi hissediyorum bu yaşananları.
“Açılım safsatası” nın getirdiği oy erozyonunu toparlamaya yönelik bir oyun bu.
Bu Başbakan değil mi, AJC örgütünden bugüne kadar “cesaret ödülü” alan 10 kişi içinde Yahudi olmayan tek kişi.
Bu teşkilat öyle sıradan bir teşkilat olmadığı gibi kolay kolay Yahudi olmayan birine böyle bir ödülü vermez. Açılımı “American Jewish Congress” olan bu kuruluş, WJC’ye bağlı. Theodore Herzl tarafından Dünya Musevilerini bir “ulusal yurda” kavuşturma amacıyla 19. yüzyıl sonunda kurulan “World Jewish Congress” (WJC) İsrail devletini kurmakla amacını gerçekleştirmiş bir Yahudi teşkilatıdır.
Bu Başbakan değil mi, İsrail’in talebiyle ve onun güvenliği için, kamuoyuna rağmen Lübnan’a asker gönderen.
İktidar’a gelene dek, Siyonistlere, Masonlara, Rotaryanlara, “bunlar dünyadaki bütün kötülüklerin anasıdır” diyen Başbakan daha sonra, “Yahudi karşıtlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezahürüdür, katliamla sonuçlanan bir sapkınlıktır” demedi mi?
Ali Babacan masonik bir kuruluş olan Bilderberg toplantısına katılmadı mı?
Bu Başbakan, Rotaryan toplantısına katılan ilk Başbakan olmadı mı?
Bu Başbakan döneminde Türkiye’de ilk defa Siyonizm konferansı yapılmadı mı?
Theodor Herzl, Milli Kütüphane’de anılmadı mı?
AKP’li Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Hür ve Kabul Edilmiş Büyük Masonlar Locası’nın toplantısına katılmadı mı?
AKP’li Bülent Arınç, Rotaryanlara “Siz veren elsiniz, öpülecek elsiniz” demedi mi?.
Rotary rozeti takan Arınç, plaketini 2430. Bölge Guvernörü’nün elinden almadı mı?
Bütün bunlar aklıma geldiğinde, İsrail’de gelişen bu olayın bir senaryonun parçası olma ihtimali hiç yabana atılır bir şey olmadığına inanıyorum ben.
Başbakan, maalesef bu güne kadar samimiyet sınavından hep sınıfta kalmıştır milletimizin nezdinde..
Düne kadar ne dedi ise, ne vaat ettiyse insanların manevi dünyalarındaki hassasiyetleri ile ilgili, gün geldi, tam tersini yaptı.
Hükümetin değişmez Bakan’ı Cemil Çiçek, Türk Ocakları’nı ziyaretinde Uygur Türkleri konusunda hassas olduklarını söylerken, Başbakan Erdoğan, Genel Başkan sıfatıyla gittiği Çin’de, “Tek Çin anlayışını destekliyoruz. Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir tereddüdü yok, saygısı vardır. Terörün dini, milleti, ırkı olamaz.” diye demeç vermedi mi?
“Akan Müslüman kanı ise ben sessiz kalamam” diyen Başbakan’ın milletvekili Ömer Çelik, kadınları tecavüze uğrayan ve ülkesi işgal edilmiş Iraklı direnişçiler için “Katiller sürüsü!” demedi mi?
Başbakan; “Çocuklarımız dinini serbestçe öğrensin, bundan niye rahatsızlık duyuyorsunuz” dedikten sonra, ülke tarihinde ilk kez bir “Kur’an Kursu Yıkımı” yaşanmadı mı?
Hem de 3 Nisan 2007 de, Akdamar Kilisesi’nin açılışından tam 5 gün sonra..
Bir de nerede bu Kur’an Kursu biliyor musunuz?
.- Başbakan’ın semti Kasımpaşa’da Büyük Piyale Kur’an Kursu.
Üstelik yürütmeyi durdurma kararına rağmen..
Yüzlerce polisle..
Müslüman olmakla terörist olmak arasında bir fark görmeyen Avrupalı Dostları’na karşın, Papa Jean Paul’un ölümünden sonra, Hıristiyan Rusya’da bile bayraklar yarıya inmezken bizde bayraklar yarıya indirilmedi mi?.
Daha önce Papa’yla görüşmeyeceğini söyleyen Başbakanımız, aksine Papa’yı uçağın merdivenlerinde karşılamadı mı?
2005 yılına dek hiç biri ödemiyorken bu tarihten sonra camilerden elektrik ve su parası alınmaya başlanmadı mı?
Üstelik kiliselerden bu para alınmamaya devam edildiği halde.
Geçmişte “Ayasofya ibadete açılsın!” diye yeri göğü inletirken, AKP’li Belediye Başkanı Kadir Topbaş: “Ayasofya turizme açılmış, tekrar camiye çevirelim demek gereksiz bir polemik.” demedi mi?
“Milletimiz ahlaken çöküntüye uğratılıyor” derken, 2004 yılında “Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali”ne izin verilip “Outistanbul 1. Uluslararası İstanbul Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali” düzenlenmedi mi?
Zina suç olmaktan çıkarılmadı mı?
Haram helal noktasında herkese ders verme eğiliminde olan bu Başbakan zamanında domuz ve yaban domuzu kasaplık hayvanlar arasına alınmadı mı?
Son olarak başörtüsü konusunda söylediklerini hatırlayın Başbakan’ın.
Aynı Başbakan daha sonra: “Başörtüsü konusunda hiçbir yerde, kimseye söz vermedim. Vaat etmediklerimizi, vaat edilmiş gibi gösteren, provake edenler var” demedi mi?
Başörtüsü sorunuyla ilgili vaadi olmadığını açıklayan Başbakan, Fener Rum Patriği’ne ne söz verdi peki?
– “Bütün sorunlarınızı çözeceğiz.”