Baro At, Danıştay Tut

93

Bir takım düşünün, paslaşma sadece birkaç kişi arasında oluyor.

Takım diğer fertlerine top atmak yok.

Birinin babası hacı, birinin annesi tesettürlü, öteki gümüş yüzük takıyor…

Misal belki güzel olmadı, ama durum özetle bu.

Evcilik oyunumu desek, köşe kapmacamı desek, kapılmış köşeleri kaptırmama gayretimi desek?

Şaka mı, oyun mu, inat mı, kasıt mı, bir şeylerin intikamı mı anlamak mümkün değil.

Vicdanlar, aklıselim, sağduyu, mantık iflasta.

Katsayı zulmünü anlatmaya çalışıyorum.

Meslek lisesinde üç veya Teknik Lisede dört yıl mesleki eğitim görmüş, Elektronik, Elektrik, Makine veya benzeri konularda eğitim almış öğrenciye, “sen Elektronik, Elektrik, Makine mühendisi olma, eline tornavida almamış Lise mezunları mühendis olsunlar” demek, olsa olsa, kendi ayağına kurşun sıkmaktır.

Böyle bir zihniyetin samimiyeti sorgulanmaz mı?

Sorgulanmaz.

Çünkü bu zihniyetin sahipleri Elit(!) insanlar.

İnsan bu bilimsellikten uzak zihniyetin sahipleri hakkında “hizmet veren değil, hizmet almayı kendine şiar edinmiş zümrenin bireyleri” demekten kendini alamıyor.

Bunlar, bazı nimetlerin herkes tarafından paylaşılmasına tahammül edemiyorlar.

Bunlar, inşa ettikleri çarkın hep aynı yöne dönmesini sağlamak için, makamlarını sarsacak en küçük sebepleri bile engellemenin peşindeler.

“Katsayı kararı YÖK’e aittir” demelerinin üstünden ne kadar zaman geçti ki?

Değişen ne oldu?

Söyleyeyim; Takıma pas vermek istemediği oyuncular girdi.

İş ehline verilseydi, diploma gerçek sahiplerine verilseydi halen yaşamakta olduğumuz kriz bu denli yıkıcı olur muydu?

Türkiye lise mezunu mühendislerle dolu ve bunların hiçbirinin meslek lisesi menşeli eski mühendislerden daha yetenekli olduklarını iddia edeceklerini hiç sanmıyorum.

Ben, bu sıkıntıyı bizzat yaşayan bir eğitimciydim: Kocaeli Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Elektronik Bölümünde ders verdiğim 80’li yıllarda, sınıftaki Meslek Lisesi menşeli öğrencilerin yaşadıkları stresi hiç unutmuyorum, sıkıntıdan patlıyorlardı.

Çünkü onlar dersi ilk anlattığımda konuyu kavrıyorlardı. Liseden gelen öğrencilerin konuyu anlayamayıp, 2. hatta 3. defa soru sormaları karşısında kim sabırlı olabilirdi ki?

Kurban kesmek için yetiştirilen kasaplar dururken, eline bıçak almamış, tekbir nedir bilmeyenlere kurban kestirilirse, vallahi de o kurban kurban olmaz, kurban kesen kendi bir yerlerini de keser, billahide.

Dağ başını duman sarsa,
İçinde neyi var? Ona bakarlar.
Tezgahları düz ovadadır,
Dumanı artıracak ateş yakarlar.