Baharın İkazı

46

Yine bahar geldi Allaha hamd olsun. Her bahar, Rabbimizin engin rahmetiyle inen muazzam bir ayettir adeta. Ölümü ve yeniden dirilişi anlatan tabii bir ayet.

Kışın adeta ölmüş olan topraktan, baharla fışkıran yemyeşil bitkiler, renk renk ve ince mimari tasarımlarla açan çiçekler elbette bize Yüce Rabbimizin sonsuz gücünü ve yeniden dirilişin misalini gösteriyor.

Cenabı Hakkın Yasin süresinde buyurduğu gibi:

“Ölü toprak, onlar için bir ayettir (delildir). Biz, o (toprağı) diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.” (Yasin, 33)

“O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar, ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.” A’raf, 57

Fark ettiğiniz gibi Rabbül alemin bu misalleri ölümü ve hesap için tekrar dirilmeyi anlatmak için veriyor. Bu konuyu düşünmemizi istiyor.

Demek ki insan öldükten sonra tekrar diriltilecek ve hesaba çekilecek:

“De ki: Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.” (Casiye, 26)

“Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini, yaptıklarından dolayı sorguya çekeceğiz.” (Hicr, 92-93)

Ölüm; asi, sapık, dinsizler için zillet ve perişanlığın kapısı, iman şerefine ermiş muttakiler için ise, ihsan kapısıdır. İman ile bu kapıdan giren kimseler, kurtuluş ve saadete ereceklerdir. Orada Allah’ın cemalini görme şerefine ereceklerdir.

Peygamber aleyhisselamın buyurduğuna göre “İnsanlar çırılçıplak, yalın ayak, sünnetsiz bir halde haşrolunurlar. (Mahşer meydanında) terlemeleri ağızlarına ve hatta kulak memelerine kadar ulaşır.”

Hadisi rivayet eden Rasulüllahın hanımı Sevde validemiz :

“Ne kötü şey. O zaman insanlar birbirine bakmaz mı?” diye sorunca Rasulüllah a.s :

“İnsanların bununla uğraşacak durumları yoktur.” buyurmuş ve şu ayeti okumuştur:

“O gün her kesin kendine yetip artacak derdi vardır. (Abese,37)” (Taberani, el-Mu’cemul Kebir, 24/91)

O gün insan, dünya hayatında yaptığı zerre kadar iyiliğin ve yine zerre kadar kötülüğün karşılığını görecektir. Hiçbir şey unutulmayacak, yok olmayacak, hasır altı edilemeyecektir.

Mücâhid (rah) der ki: Kul şu dört şeyden hesaba çekilmedikçe rabbinin huzurundan ayrılamaz:

  1. Ömrünü nerede tükettiği,
  2. İlmiyle amel edip etmediği (ettiyse nasıl amel ettiği),
  3. Bedenini nerelerde eskittiği,
  4. Malını nereden kazanıp nereye harcadığı. (Buhari, Tevhid,36…)

Üzerinde Kul Hakkı Olduğu Halde Ölen Kişinin Durumu :

Eğer kişi, kul haklarını ödemeden ölürse, yarın kıyamet günü haklarına iliştiği kimseler onun etrafını sararlar.

Kimisi elinden tutar ve, “Sen bana zulmetmiştin!” der.

Kimisi saçından yakalar ve, “Sen bana sövmüştün!” der.

Kimisi yakasına yapışarak, “Benimle alay etmiştin!” der.

Kimileri, “Gıybetimi yapıp hakkımda kötü şeyler söylemiştin!

Bana komşu olmuştun, ancak komşuluğunla bana eziyet vermiştin!”

Birlikte çalışmıştık, fakat sonra beni aldattın!

Benimle alış-veriş yapmış, ancak ona hile karıştırarak beni aldatmıştın!

Zengindin ve benim fakir biri olduğumu bilmene rağmen bir lokma olsun yardımda bulunmadın!

Ben mazlum biriydim ve sen de benim uğramış olduğum haksızlığı engelleyecek güce sahiptin, anacak bunu yapmadın! diye teker teker alacaklarını sayarlar.

İşte alacaklılar her yandan etrafını kuşatmış ve her biri elini yakana yapıştırmış olduğunda sen onların çokluğundan hayretler içinde kalırsın.

Öyle ki ömrün boyunca kendisiyle bir dirhemlik alış verişte bulunduğun ya da bir mecliste kısa bir zaman için de olsa beraber bulunduğun kişiye varıncaya kadar, haklarını yediğin, gıybetini yaptığın, hıyanette bulunduğun ve hatta küçümseyici gözle baktığın herkes hakkını almak üzere etrafını kuşatır.

Onlara karşı artık direnme gücünün kalmayıp da belki seni kurtarır beklentisiyle umudunu yüce Rabbine bağladığında, kulağına şu ayetlerin sesi gelir:

“Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Mümin,17)” (İhyayı Ulumuddin, Ölüm Bahsi)

Madem ölüm ve ardından yeniden dirilerek hesaba çekilme var. Kurtuluşa Erenlerden Olabilmek İçin:

1. İmanımıza mukayyet olalım. İman ile ruhunu teslim etmeyenin hiçbir şekilde kurtulma şansı yoktur. Ayeti kerimede Rabbül Alemin:

“Allah, inkar edenleri ve zalimleri kesinlikle bağışlamayacaktır, onları içinde temelli kalacakları cehennem yolundan başka bir yola eriştirmeyecektir. Bu Allaha kolaydır.” buyurmaktadır. (Nisa 168-169)

2. Ölümü sık sık hatırlayalım, günlük hayatımızı ve davranışlarımızı ona göre düzenleyelim. Ölümden korkmayalım, ona hazırlıksız olmaktan korkalım ve hazırlanalım.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Lezzetleri yıkıp yok eden ölümü çokça zikredin.” (Tirmizi, Zühd,4)

Yani ölümü zikrederek dünya zevklerini kendinize acılaştırın ki dünyaya olan bağlılığınız kopsun ve bu vesileyle de Allah’a yönelebilesiniz.

3. Salihleri, Allah dostlarını sevelim. Müminlerden bazılarının (hata ve günahları sebebiyle) cehenneme girmeleri kesinleştiği vakit, Allah Teâlâ onlar hakkında, Peygamberlerin, sıddîklerin hatta âlimlerin, salihlerin ve kendi katında kadri kıymeti olan herkesin şefaatini kabul eder.

O halde hiç olmazsa onların şefaatine nail olabilme arzusuyla gayret edelim. Bunu elde edebilmek için de hiçbir insanı hakir görüp aşağılamayalım! Çünkü Allah (c.c), dostlarını, kulları arasında gizlemiştir; olur ki bizim aşağılayıp küçük gördüğümüz kimse, Allaha yakın salih bir kimse olabilir!

Hadisi şerifte “Bir kimse sevdiği bir topluluğun amelini yapmamış olsa bile kıyamet gününde onlarla birlikte mahşer yerine getirilir ve beraberce hesaba  çekilir.” (Kenzul Ummal, IX, 21)

4. Sık sık tevbe edelim. Rabbül aleminin bizden razı olup olmadığını bilmediğimiz için sık sık tevbe etmeliyiz. Peygamber Efendimiz bile günde 70 kereden fazla tevbe ettiğini bildiriyor.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Ölmezden önce Allah’a tevbe edin. (Musîbet, hastalık, yaşlılık gibi) ağır meşgûliyetlere düşmezden önce sâlih ameller işlemede acele edin. Çok zikir ederek, gizli ve açık çok sadaka vererek Allah’a karşı üzerinizdeki borcu ödeyin ki bol rızka, ilâhî yardım ve zafere, halinizin ıslâhına mazhar olasınız…” İbn-i Mace, Sünen, Salat,2/78 (I;343)

Biz de sık sık kendimizi hesaba çekip tevbe edelim. Ölümün ne zaman yakalayacağı belli olmaz.

5. Hiçbir günahı küçük görüp küçümsemeyelim! Çünkü Allah, gazabını ve öfkesini günahlarda gizlemiştir ve senin hafife aldığın o günah, azap görmene sebep olabilir!

Hiçbir ibadeti de hafife almayalım! Çünkü Allah rızasını ve hoşnutluğunu da, ibadet ve taatlerde gizlemiştir. Belki yüce Allah’ın rızası, o hafife aldığımız taatte saklıdır! Bu taat, güzel bir çift söz, sadaka olarak verilen bir lokma ekmek veya güzel bir niyet dahi olabilir!

Baharla ölü toprağı canlandıran Rabbimiz, bize hesap gününü düşünecek feraset versin, öldükten sonra yeniden dirilttiğinde, büyük kurtuluşa erenlerden eylesin. Amin.