Herkese Merhaba… Herkese Merhaba… Herkese Merhaba…
Seçimlere sayılı günler kala kapanış yazısı yazmak istedim… Hepimiz için yeni bir dönem başlıyor… Bakalım daha neler göreceğiz… O halde bugünkü kıssadan hissemiz de şimdi gelsin…
“Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki: “Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek: “Söyledikleri doğru mu?” diye sorar. Suçlanan genç der ki: “Evet doğru.”
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar ve genç anlatmaya başlar:
Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi.
Hz Ömer: “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak, “Efendim bir özrüm var”, diyerek konuşmaya başladı:
Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı.
Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer der ki: “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?”
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki: “Bu zat benim yerime kalır.”
O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen “Amr Ibni As”dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr’a dönerek: “Ey Amr, delikanlıyı duydun”, der.
O yüce sahabe: “Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki: “Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.”
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki: “Biz de sözümün arkasındayız.”
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek der ki: “Evladım gelmeyebilirdin, kaçma şansın vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan): ”AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demeyesiniz diye geldim der.
Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki: “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?
Amr Ibni As, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir: “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. ”İNSANLIK ÖLDÜ” dedirtmemek için kabul ettim, der.
Sıra gençlere gelir, derler ki: “Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Hz Ömer: “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz”, der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir: “MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” demeyesiniz…”
Ya işte böyle sevgili okur… Anlayana sivrisine saz… Anlamayana Her Şeye Maydanoz’un davulu az sevgili okur… Güm be de güm güm… Güm be de güm güm… Güm… Güm… Güm…
Buyrun artık köşeme geçelim… Vakit tamam…
BEN YAŞAMAYI SEÇIYORUM!
Vefa duygusu benim dünyamda, insanoğlunun en kutsal yanlarından biridir. Unutanlara ne saygım vardır… Ne de sevgim…
İşte bu yüzdendir ki geçtiğimiz ay 25. şeref yılını kutlayan Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın o anlamlı toplantısına bizzat iştirak etmek istedim ve değerli başkan Ahsen Okyar’ın davetini kabul ettim…
Oldukça keyifli bir akşam geçirdim… Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler… İyiki varsınız…
Vefa duygusunun içinde bir kez daha, bir tutam saygı, bir tutam sevgi, bir tutam dostluk buldum… Bu toplantıda vefa duygusu yüksek olan insanların birbirleriyle kurdukları ilişkilerdeki eşitliği gördüm. Onların birbirlerine yardım için değil, birebir destek olmak için orada bulunduklarına tanık oldum.
Vefa duygusu olan insanlarda zorunluluk ya da beklenti yoktur. Sadece duyguların aktarımı vardır. Paylaşma vardır. Paylaştıkça çoğalan zenginlikler vardır.
Bir kilimin motifleri olmak işte budur…
Kocaeli Aydınlar Ocağı “vefa ve teşekkür” toplantısında, Belediye Başkanı olarak geçen beş yıl içersinde gösterdikleri fedakarlık ve samimi hizmetleri nedeniyle Derince Belediye Başkanı Ali Haydar Bulut, Alikahya Belediye Başkanı Sabri Gökbudak, Bekirpaşa Belediye Başkanı Abdullah Köktürk, Kuruçeşme Belediye Başkanı Ali Kahraman, Hereke Belediye Başkanı Esener Maçil, İzmit Belediye Başkanı Halil Vehbi Yenice’yi konuk etti. Gecenin kritiğini az sonra yapacağım amma…
Şunu özellikle söylemek isterim ki, zaman zaman çevremde, Sezen Aksu’nun dediği gibi, Vefa’nın bir semt adından öteye gitmediğini fark ediyorsam hemen oradan uzaklaşıyorum. Çünkü vefa duygusu oluşmamış insanların kalbinde, sevgiye de yer olmadığını görüyorum.
Sevgisizce, sadece menfaatler üzerine yaşanan birlikteliklerde bulunmak, yavaş yavaş ölmek değil de nedir sevgili okur? Ben yaşamayı seçiyorum! Ben yaşamayı seçiyorum… Ben yaşamayı seçiyorum… Ya siz?
VEFA SEMT ADI DEĞİL
İzmit Belediye Başkanı Halil Vehbi Yenice “Devletin ulaşamadığı yerlere ulaştık” dedi.
Hereke Belediye Başkanı Esener Maçil, “Birlik beraberlik, sevgi, kardeşlik, dostluk” mesajları verdi.
Alikahya Belediye Başkanı Sabri Gökbudak, “Yuvam Akarca’da elektrikleri yeraltına alabileceğini söylediğini, ancak maliyeti çok yüksek olduğundan yapamadığı için yaşadığı ezikliği” tüm samimiyetiyle bizimle paylaştı.
Kuruçeşme Belediye Başkanı Ali Kahraman, “Öncelikleri iyi tayin ettik. Çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Bekirpaşa Belediye Başkanı Abdullah Köktürk, “Unutmamak… Unutulmamak… Beraber yürümek… O yolun herkes tarafından yürünmesi gerektiği mesajını vermek için buradayız… Aydınlar Ocağı’ndan aldıklarımızla yürüdüğümüzü itiraf ediyorum dedi ve bizi biz yapan değerlerin hayata geçirilmesinin bir dışa vurumu olan bu toplantıya katılmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti sevgiyle ve dostlukla dile getirdi.
Son sözü ise Derince Belediye Başkanı Ali Haydar Bulut aldı ve söylenen sözlerin üzerine kendisine diyecek bir şey kalmadığını belirterek hakkınızı helal edin dedi.
Daha ne olsun sevgili okur… Demek ki neymiş… Vefa Kocaeli Aydınlar Ocağı’ndaki dostlarım için semt adı değilmiş… Tüm Kocaeli’ye hatta tüm Türkiye’ye o da yetmez tüm dünyaya örnek olması için sizinle paylaştım…
Ben de buradan görevini tamamlamış değerli belediye başkanlarımıza yolları açık olsun diyorum… Ve kentimize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum…
Şimdi bana müsaade sevgili okur… Sözün bittiği yer burasıdır… Yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin… En çok beni özleyin… En çok beni özleyin… Hatta bir tek beni özleyin…
İZMİT’E SIĞAMIYORUM
Çünkü, bahar geldi… Bahar… Papatyaların diyarına gitmem lazım…
BARIŞ DUVARI
“Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır.”