Bundan
önceki yazımda, İTÜ İnşaat Fak. Bölüm Başkanı İSKİ Genel Müdürlüğü Yönetim
Kurulu Üyesi ve son olarak da Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı olarak vazife
yapmış bulunan Hasan Zuhuri Sarıkaya ile alakalı hatıralarımı anlatmaya
başlamıştım. Şimdi ise kaldığım yerden devam ediyorum.
Prof. Dr. HASAN ZUHURİ SARIKAYA İstanbul
Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümünde, Bölüm
Başkanı olması hasebiyle buradaki tecrübelerinden ziyadesiyle istifade
edilmiştir. İSKİ ’de Master Plan
ve Su Havzalarının kirlenmeye karşı korunması
bakımından Çevre Değerlendirme
Raporu (ÇED ) çok önen arz etmektedir. Bu konu Hasan Hocamın ihtisas sahası dâhilinde olduğu için bu raporların
hazırlanmasında çok emeği geçmiştir. Bütün baraj ve göller kirlenmeye karşı
korunabilmiş ise, bunda Hasan Hocamın
hazırlamış olduğu ÇED raporlarının büyük
bir payının olduğunda şek ve şüphe yoktur. Hazırlanan bu raporlar, Havza Koruma
Alanlarında arazileri bulunan şahısların menfaatleri ile çok yakından alakalı
olduğu için zaman zaman bu raporlar hakkında davalar açılmış ise de İSKİ bu
davaların tamamına yakınını kazanmıştır. Bu davaların kazanılmasının sebebi, Hasan Hocamın hazırlamış olduğu ÇED raporlarının alt yapısının çok iyi
ve sağlam olmasıdır.
Yönetim
Kurulunun diğer üyesi, Selami Oğuz,
uzun yıllar DSİ’ de çalışmış ve Atatürk Barajı’nın inşaatında önemli
hizmetleri olan tecrübeli bir üye. Zeki
Sayın ise, piyasada kendi şirketlerinde ticaret ile meşgul olduğundan,
ihale mevzuatını iyi bilen bir arkadaş. İsmet
Conkar, yıllarca İSKİ’ nin Ticaret Daire Başkanlığını
yapmış, alım – satım işlerinde bir hayli tecrübeli birisi. Ben
Musa Ordu olarak ise, bütün memuriyet hayatım personelci olarak geçmiş olup,
SEKA’nın bütün personelcileri tarafımdan yetiştirilmiştir diyebilirim.
İSKİ
Yönetim Kurulunun böyle bir yapısı vardı. Diğer taraftan Yönetim Kurulu Üyeleri
sadece toplantıların yapıldığı günlerde değil, her gün sabah memurlar ile
beraber işbaşı yapar, akşamüzeri de Genel
Müdür Veysel Hocam ayrılmadan işyerini terk etmezlerdi. Veysel Hocam zamanında uygulama böyle
olmasına rağmen, daha sonra gelen Genel
Müdür ise, Yönetim Kurulu Üyelerine,” Sizin her gün gelmenize lüzum yok. Sadece
toplantının yapılacağı gün gelseniz kâfi” demiştir. İşte, iki Genel Müdürün
idare tarzı arasındaki bariz fark.
Prof. Dr. HASAN ZUHURİ SARIKAYA
HOCAM da hiçbir vakit vazifesini
aksatmadan, devamlı olarak İSKİ’ ye gelerek odasında, İSKİ ’nin 2040 Yılı Master Planı ve ÇED
raporlarının hazırlanması için
devamlı olarak toplantılar yapardı. Ayrıca, Hasan Hocam, bir dönem Su Vakfı
Başkanlığı da yapmış olup, burada da çok faydalı hizmetleri olmuştur. Öyle
ki, Vakfa devamlı olarak gelir getirici hatırı sayılır kaynaklar bulmuş, imkânlar
sağlamıştır.
İSKİ,
böyle disiplinli bir çalışmanın neticesi olarak kısa bir zamanda kıt imkânlar
ile 7 Baraj, dev isale hatları, son teknoloji olan ozonlama sistemini
kullanarak ileri içme suyu arıtma tesisleri, Atık Su Kolektörü ve tünelleri,
terfi merkezleri, Atık Su Arıma Tesisleri, Deniz Deşarj sistemleri gibi, 600
tesisi inşa etmiştir. Bu suretle de İstanbul’da sular devamlı olarak akabilmiş,
barajlar, göller ve İstanbul Boğazı dâhil, bütün sahiller kirlenmekten
korunmuştur.
İSKİ’
de çalışmalar bu minval üzere, başarılı bir şekilde devam etmekte iken, bir gün
çok Değerli, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan herkes
tarafından birçok defalar okunan bir şiiri,
Siirt deki yaptığı bir konuşma esnasında okudu diye, hapse mahkûm edilerek
Pınarhisar Ceza Evine gönderildi. Belediye Başkanlığı görevinden ayrılmaya
mecbur bırakıldığı tarihten itibaren, yerine gelen yeni İBB Başkanı döneminde
çalışma şartları yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Çok Muhterem Recep Tayyip Erdoğan döneminde hiçbir surette Yönetim
Kurulu Kararlarına müdahale edilmezken, yeni başkan zamanında dolaylı da olsa,
müdahale edilmeye başlanmıştır. Yazıyı fazla uzatmamak için buraları kısa
kesiyorum.
Artık,
İSKİ ’de işlerin ve çalışmanın tadı tuzu kalmamıştı. Bu şartlar altında Muhterem Veysel Hocam Genel Müdürlük vazifesinden
ayrılarak Üniversitedeki, Hocalık vazifesine avdet etti. Arkasından Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocam da
ayrılarak Üniversitedeki, görevine geri döndü. Ben o tarihlerde henüz daha ayrılmamıştım.
Bu sebeple, mesai saatinden sonra, hemen hemen her akşam Üniversiteye giderek
kendilerini ziyaret ederdim. Üniversitede Veysel
Hocam, Hasan Zuhuri Hocam ve Dinçer Topacık Hocam ( Allah rahmet eylesin )
odaları yan yana idi. Veysel Hocam ile
Hasan Hocam, İSKİ’ den gelen alışkanlıkla olsa gerek, akşam mesai bitince
hemen Üniversiteden ayrılmazlardı. Bu arada Hocalarımız vasıtası ile Prof. Dr. Nevzat Kor, Prof. Dr Ahmet Samsunlu ( 12 Eylül döneminde Kenan Evren’in kurduğu
Hükümet de İmar ve İskân Bakanlığı yaptı ), Prof. Dr. Yılmaz Muslu ( Merhum ), Prof. Dr. Zekai Şen ( halen Su Vakfı Başkanı ). Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu (sonradan Millet Vekili oldu), Doç. Dr. Mehmet Borat ile tanışma imkânımız
oldu. Halen bunlar ile dostluk ve arkadaşlığımız devam etmektedir.
Bir
müddet sonra, İSKİ’ den beni de tasfiye
ettiler. Bu arada, diğer Üye Zeki Sayın Bey
de ayrılmıştı. Bu suretle, İSKİ onlar için adeta dikensiz bir gül
bahçesi haline gelmişti. .İBB’ nin yeni Başkanı ile İSKİ’ nin yeni Genel
Müdürü, Değerli Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve
Veysel Hocamın yıllarca emek verip
yetiştirdiği, tecrübeli kadroları darmadağın ederek adeta tarumar ettiler.
Ancak, bu dünya kimseye kalmaz misali, ne Büyükşehir Belediyesi ne de İSKİ
onlara da kalmadı.
Daha sonraları 2003 Senesinde Başbakanımız Muhterem Recep Tayyip Erdoğan tarafından,
Hasan Hocamız Çevre Bakanlığı Müsteşarlığına, Veysel Hocamız da
DSİ Genel Müdürlüğüne getirildi. Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocamız, Çevre
ve Orman Bakanlığı kuruluncaya kadar, Müsteşar olarak vazifesine devam
etti. 2007 Yılında milletvekili seçilen
ve Çevre ve Orman Bakanlığına tayin
edilen Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Müsteşar
Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocamızla birlikte çalışmanın mutluluğunu yaşamıştır. Emekli oluncaya kadar
Müsteşarlık vazifesine devam ederek, çok faydalı hizmetler ifa etmiştir. Veysel Hocam ile de tam bir ahenk
içerisinde çalışmışlardır. Ne zaman makamına gittiysek, bizi hiç bekletmeden
odasına almıştır. Bilindiği üzere, bu durum makam, mevki sahipleri için çok
mühim bir hususiyettir. Emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Ancak
emekli sonrası da boş durmamış, birçok faaliyetlerin yanı sıra SARAYBOSNA’ da ki, IUS. Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı
da yapmıştır.
Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocamın
birçokları tarafından bilinmeyen bir mesleğinden bahsetmek istiyorum. O da marangozluktur. Hasan Hocamın Sapanca
Mahmudiye Semtindeki Profesörler Sitesinde bulunan yazlık evinin alt katında
marangoz atölyesi bulunuyordu. Burada hatırı sayılır alet ve edevatı vardı. Bu
atölyede evinin birçok mobilya ihtiyacını, bizzat kendisi yapar, ayrıca boş
zamanlarını değerlendirirdi.
Birde
Hasan Hocamın, yine birçok
arkadaşlar tarafından pek fazla bilinmeyen bir aile hayatı vardı. Hasan Hocam, Hollanda’da beynelmilel bir kursta ve Delft
Teknik Üniversitesindeki çalışma yaptığı yıllarda tanıştığı bir kız ile
evlenmiş. Kızın ilk ismini bilmiyorum ama Müslüman olup, evlendikten sonra, Hasan Beyin ismine nazire olarak HASENE ismini almış. Bildiğim
kadarıyla, Müslümanlığı tam manasıyla yaşamaya gayret eden, Mümine bir Hanım
Efendi idi. Mutlu bir aile hayatları vardı. Maalesef, Hasene Hanım kan kanserine yakalanarak bir ay
içerinde vefat etti. Allah rahmet eylesin. Tabii ki Hasan Hocamın dünyası yıkıldı. Bu evliliklerinden, Mustafa, Ömer ve Bünyamin isimli, her
biri birbirinden efendi, üç erkek evlatları var. Hayırlısı ile her üçünü de
evlendirmek ve iş güç sahibi yapmak suretiyle, gözleri arkada kalmadı. Daha
sonra Hasan Hocam başka bir bayan ile evlendi. Bir ara,
konuştuğumuzda mutlu bir evlilik hayatının olduğunu söylüyordu. .Tabii ki, bu durumuna ziyadesiyle sevinmiştim.
Son
olarak ifade edeceğim husus şudur ki, Hasan
Hocam, böyle birkaç sayfa ile anlatılıp bitirilecek bir arkadaşımız değildir.
Hakkında daha sayfalarca yazılabilir, Fakat yazıyı daha fazla uzatmamak için
bir hususiyetinden daha bahsederek bu kadarı ile iktifa etmek istiyorum.
Hocamız, bildiğim kadarıyla, eş dost ve akrabalık münasebetlerine çok değer
verir, bu sebeple de doğup büyüdüğü Çankırı’nın Yapraklı Kazasına giderek
akrabalarını her sene ziyaret ederdi. Bilindiği üzere, akraba ziyareti, hasta
ziyareti, sılairahim (memleket-akraba ziyareti) yapmak sünnet olup, hatta öyle
ki, sılairahimi yedi sene geciktirmek büyük günahlardan sayılmaktadır. Hasan Hocam. İşte bu gibi hususlara
azami derecede riayet eden, değerli bir arkadaşımız idi.
Netice itibariyle, 23
Ocak 2020 tarihinde kaybettiğimiz, çok candan yakın dostumuz, arkadaşımız, Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, karşısındakine huzur ve güven veren, yeri kolay
kolay doldurulamayacak olan, müstesna şahsiyetlerden birisiydi. Allah rahmet eylesin,
Mekanı Cennet olsun. ( BİTTİ
)