Atatürk ve Biz – 3

59

4 – Hutbelerin Türkçeleştirilmesi

Atatürk; bizim insanımızın bir kısmı beş vakit namaz kılmasa bile çoğu

Cuma namazını kılar.

Cuma günü okunan hutbelerin nasihat kısmı

Türkçe olmalı ki; halk dinlediğini anlasın istifade edebilsin.

Ayrıca hatipler hutbeleri birkaç yüz sene önce yazılmış kitaplardan alıp okumamalı.

Günün ve cemaatin ihtiyaçlarına göre kendileri hazırlamalıdır.

Düşüncesiyle hutbelerin Türkçe okunmasını sağlıyor.

Atatürk halkımız Cuma’da dinlediğini anlasın istiyor.

Bizim Atatürkçüler camiye ve Cuma’ya gidenleri fişliyor.

Atatürk’ün din âlimlerine karşı büyük sevgi ve saygısı vardı.

Kurtuluş savaşının kazanılmasında onların ne kadarda önemli olduğunu ve ne işe yaradıklarını görmüştü.

Ayrıca Atatürk Osmanlı eğitimi almış Osmanlı terbiyesiyle yetişmişti.

Kökü dışarıdaki zihniyet gibi Diyanet İşleri Başkanlığını tapu kadastro müdürlüğü gibi görmüyordu.                                                                                                                     

Kimse yanlış anlamasın bunlar benin şahsi düşüncelerim değil.

ATATÜRK’ÜN İCRAATLARINDANDIR.

Bilmiyorsanız buda sizin cehlinizdendir.

Cehalet Müslüman yakışmadığı gibi medeni olan hiçbir insana da yakışmaz.

Evet, Atatürk bu…

Bizde bu

Biz Atatürk’e ne kadar benziyoruz?

Ameli meseleleri beni ilgilendirmediği gibi kendini bilen hiç kimseyi de ilgilendirmez.

Orası Allah ile kendisi arasındadır.

Şimdi yukarıdaki bilgiler doğrultusunda Atatürk’ü bilen,

Atatürkçü olan Aydınların din derslerine karşı olması yâda seçmeli olmasını istemeleri mümkün müdür?

Müslüman olmayan öğrencilerin din dersi gibi bir mecburiyetleri yok.

Bir Müslüman’ın kendi dininden rahatsızlık duyması hayret ve tuhaf bir şey değil mi?

Bu düşüncede olanların Atatürkçü olmaları bundan da tuhaf değil mi?

Dine ve dince kutsal olan değerlere karşı olanların Atatürkçü olmaları mümkün değildir.

Dini istismar eden dincilerle,

Atatürk’ü istismar eden Atatürkçüler aynı zihniyetin ürünüdür.

Aynı kaynaktan ve tek merkezden beslenirler.                                       

Sokaktaki vatandaşlar için demiyorum da,

Eğitimli hatta akademik kariyeri bile olan ve Atatürkçü geçinen aydın birine,

Atatürk’ün isteği üzerine yazılan kuran tefsir ve mealini,

Tercüme edilen hadis kitabının isimlerini,

Kütüphanelerinde olup olmadıklarını sorsanız, önce şaka yaptığınızı zannederler.    Israr ederseniz kafa bulacak başkasını bulamadınız mı diye size kızabilir.

Bunlar ne Balıkesir Zağanos Paşa camiini,

Ne orada Atatürk’ün hutbe okuduğunu, nede o hutbenin içeriğini bilirler.

Çağdaşlığı hayatın her alanında dinden ve dini değerlerden uzaklaşmak olarak algılayan zihniyetin bunları bilmesi, yâda Atatürk’ü doğru anlaması mümkün mü?

Kırmızı görmüş boğa gibi dine ve dinin kutsallarına saldıranların

Değil Atatürkçü olmaları, aydın olması bile mümkün değildir.

Saygısı olmayan insan, hiçbir şey değildir.

Atatürkçü olmanın diğer bir şartı da düşünce itibarıyla yerli, davranış itibarıyla vatansever olmaktır.

1938’den beri memleketi idare eden hâkim zihniyetler istisnalar hariç ne kadar yerlidir.

Atatürk’ün kapattığı locaları açan zihniyet ne kadar Atatürkçüdür?

Atatürk ve arkadaşlarını (hepsini rahmetle yâd ediyorum) vatan ve millet esarette kalmasın diye canlarını ortaya koydular cephelerde destan yazdılar..

Peki, bizimkiler ne yazdılar?

 

Devam edecek