Asıl Tutsaklık

98

Hürriyeti başıbozukluk sanmak yanlıştır.

Çünkü hürriyet hudutsuz,

Sınırsız serbestlik demek değildir.

Bazılar hürriyeti serserilik olarak algılıyor.

Daha doğrusu serseriliği hürriyet sanıyor.

Kimileri de nizamı, nizamda kalmayı

Esaret zannediyor!

Düzen içinde hareketi, tutsaklık olarak düşünüyor.

Oysa hürriyet demek, nizam demektir.

Hürriyet demek,  düzen demektir.

Aslında hürriyet demek,

Kanun dairesinde hareket etmek demektir.

Hürriyet demek, kayıt kuyut altında olmaktır.

Bir nizam çerçevesinde kalmaktır.

Hürriyeti keyfe ma yeşa

Yani keyfinin istediğini yapmak şeklinde anlamamalı.

Gerçek hürriyet, nizam dahilinde hareket etmektir.

Belli bir düzen için kalmaktır.

Tıpkı trenin; hürriyetini rayda gitmekte görmesi gibi.

Tren rayda gitmeyi, yani bir nizam altında seyrüsefer yapmayı;

Esaret sanır da raydan çıkarsa,

İşte asıl o zaman; hürriyetini ve her şeyini kaybeder.

Kendi ipini, kendi eliyle çekerek, intihar etmiş olur.

Trenin hayatı, uzun seneler seyrüsefer yapması,

Raydan çıkmazlığına bağlıdır.

Tren hürriyetini, raydan ayrılmazlıkta görürse

İlânihaye varlığını idame ve devam ettirir.

Demek ki tren hürriyetini; nizamda kalmakta,

Raya bağlı bulunmakta,

Raydan asla çıkmamakta bilmelidir.

İşte hürriyetten anlaşılacak olan budur.

Yani kanun çerçevesinde kalmak,

Hareket sebestiyetinin nerde başladığını,

Nerde biteceğini bilmektir.

Hürriyet başıbozukluk değildir, rastgelelik değildir.

Aklına geleni yapmak değildir.

Diline geleni söylemek değildir.

Dikkat edersek, her türlü fiiliyat ve eylemimiz;

Çeşitli sınırlarla çerçevelenmiştir.

İşte bu ortamda kalmak hürriyet, aksi serseriliktir.

Öyleyse serseriliği hürriyet sanmaktan,

Nizam içinde olmayı da,

Esaret sanmaktan kaçınmalıyız.

Asıl hürriyet nizamda,

Nizamı tanımaktadır.

Asıl tutsaklık ise,

Nizamsızlıkta,

Nizamı tanımazlıktadır.

 

 

Önceki İçerikMüslümcülük, Müslüm Filminde Değil Sarı Yeleklilerde
Sonraki İçerikMazide Kalan Türkiye (4)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.