Aşı salgına nasıl etki eder?

191

Salgında
R0 (R-sıfır) diye bir sayıyı hemen herkes duydu. Virüsü kapmış bir kişinin,
ortalama kaç kişiye bulaştıracağını belirten sayı bu. Aslında R0, hiçbir tedbir
alınmamışken bir vakanın kaç kişiye bulaştıracağının ölçüsü. Kısıtlamasız hâlde
bu sayı mesela 2 iken kısıtlamalarla 1’in altına inebiliyor. O zaman da yayılma
azalıyor ve sıfıra doğru gidiyor. Hani nüfustaki her insan başına en az bir
çocuk doğmazsa, veya her ailenin en az iki çocuğu olmazsa ülke nüfusu azalır
ya… Daha önce bu işleyişi çekirdek reaksiyonuna benzetmiştim. Parçalanan her
atom çekirdeğinden çıkan parçalar gidip iki çekirdeği daha parçalarsa atom
bombası oluyor. Sadece bir çekirdeği parçalayabileceği ortamı yaratırsanız,
reaktör olur. Ortalamada birden azsa, tepkime söner.

 

Satranç
ustası bilge

Her
hastanın kendinden başka iki kişiye bulaştırması patlamadır. Bir efsane vardır.
Şaha satrancı öğreten bilgeye şah, masallardaki âdet veçhile, dile benden ne
dilersin, der. Alçakgönüllü görünümündeki açıkgöz bilge, boynunu bir yana eğer
ve satranç tahtasının ilk karesine bir buğday tanesi, ikinciye iki, üçüncüye 4,
sonra 8, 16 buğday tanesi diye devam etmesini, toplamı da lütfetmesini ister.
Şah, bu çok mütevazı dileğe şaşar ama kabul eder. Sonra ülkedeki buğday
stokunun bu dileği karşılayamayacağı anlaşılır. Öyle ya, sadece 64’ncü karede
2’nin 63’üncü kuvveti kadar buğday vardır. 10’un önüne 19 sıfır koyarak
görebilirsiniz bu sayının yaklaşık değerini.

 

Şimdi
R’yi düşürecek önlemleri biliyoruz ve eksik de olsa alıyoruz. Mesela sınırlarda
karantina, içerde hijyen, kalabalıktan kaçınma, maske ve sosyal mesafe… Bunlar
tam uyulduğunda, işi bitirir. Sokağa çıkma yasağı, zorla uygulanan bir sosyal
mesafe tedbiridir.

 

Gelelim
aşıya. Toplumun büyücek bir yüzdesi, aşı marifetiyle bağışıklık sağlamışsa,
mesela yarısında bağışıklık varsa, hastanın bulaştıracağı o her iki kişiden
birine hiç bulaştırmamış gibi olacaktır. Sürü bağışıklığı denilen, hastalık
geçirilerek sağlanan bağışıklığın da sonucu aynı. Bir kişinin binlerce kişiye
bulaştırdığı hâller de var ama bunlar da ana fikri bozmuyor. Ancak, yeterli
yüzdenin 50 değil 70 olduğu söyleniyor. %70 doğru ise, toplumun bu kadar büyük
bir kısmının hastalığı kapmasını beklemek pek akıl kârı değil. Zaten sürü
bağışıklığı yoluna giden İngiltere ve İsveç, bundan vaz geçmiş görünüyor.

 

Hızlı
evrilen virüs

Bir
not daha eklemek isterim. Hastalığın sağladığı bağışıklığın aylarla sınırlı
olduğu söyleniyor. Aşının sağlayacağı bağışıklık da öyledir muhtemelen. O hâlde
aşılama işini pek de zamana yaymamak gerekiyor. Hele araya, aşının bağışıklık
sağladığı süreye yakın vadeler koyarsanız, hiçbir zaman hedeflenen oranlara
ulaşamayabilirsiniz. Hani Ocak’ta %40’ı aşıladığınız diyelim. Ne yazık ki bu
oranı sağlayacak bir siparişimiz, yani Ocak’ta 65 milyon doz temin edecek
imkânımız yok.  Öbür parti yıl sonuna
sarkarsa, ilk aşılananların bağışıklığı azalmaya, yok olmaya başlayacaktır.
Böyle aralıklı iki %40 toplanıp %80 etmez. %40 olarak kalır. Hesapları, mevcut
aşıların kişi başına iki doz gerektirdiğini göz önüne alarak yapınız.

 

Kaldı
ki hızla evrim geçiren virüse karşı çok mümkündür ki seneye yeni aşılar
yapılacaktır. Grip aşısının her sene yeniden çıktığı gibi. Evrim düşmanlarını
çatlatmak için “mutasyon” demiyorum, inadına evrim diyorum. Zaten mutasyon bir
virüsün başına gelen bir şey. O mutasyon bir avantaja sahipse ve çoğalırsa,
evrim demek daha doğrudur.

 

Şimdi
krıtik soruya gelelim. Aşı olup olmamak kişinin seçimine bırakılacak bir şey
midir? Aşı olmak Korona Virüsü’nden koruyorsa, olmam diyen, kendi rızasıyla
hastalığa yakalanmaya razı oluyor. Bırakın olsun. Hasta olursa da olsun. Kendi
hayatı.

 

Aşı
olmayan kendine zarar- mı?

Maalesef
iş o kadar basit değil. Tepeden bakınca, yukarıda anlattığım %70’in
tutturulması hedefi var. Bu sağlanamazsa, aşı ancak geçici bir önlem olur. Vaka
sayısını sıfıra yakın bir yerlere indiremezsiniz.

 

Tepeden
değil de yakından bakarsak, aynı gerçeği şöyle anlatabiliriz: Kişinin virüsü
alıp vücudunda çoğaltmayı kabulü sadece kendisini tehlikeye atmaz. Başta
yakınları, iş arkadaşları, temasta olduğu herkesi tehlikeye atar. O kadarla da
kalmaz. O tehlikeye attıklarının çevresini de tehlikeye atar… Satranç
tahtasındaki buğdaylar böyle çoğalır. Kategorik olarak aşıyı reddedenleri,
komplo teorileriyle veya başka uçuk sebeplerle aşıya karşı çıkanlar yalnız
kendilerine kötülük etse neyse; yakınlarına ve bütün topluma kötülük eder.

 

Nasıl
dostum Bill? İkna ettim mi dersin? Hadi gayret, çipleyelim şunları. İstihkakımı
da lütfen ayakkabı kutusu içinde yolla. Bizde gelenek budur.

 

Madalyonun
öbür tarafı

Aşı
şarttır. Ancak zamanında, yeter sayıda ve doğru aşı şarttır. Çin aşısına haklı
sebeplerle muhalefet edenler de var. Daha pahalı olduğu hâlde niçin üçüncü
dünyanın talip olduğu aşıyı alıyoruz? Niçin bu tek seçeneğimiz? Niçin faz-3
denemeleri sonuçlanmadan ithalat taahhüdüne giriştik? Nihayet, 30 milyon doz
ancak 15 milyon kişiyi aşılayabilecekken niçin bu sayıda kalındı? 30 milyon
bile olsa, ne zaman teslim edilecek? (Son günlerde 50 milyon telaffuz ediliyor
gerçi, bu da ancak 25 milyona yeter.) %70 bağışıklık için 120 milyon doz lazım.
Ve hepsinin mesela bir ay içinde gelmesi gerek. Aşı olmayacakları çıkarsanız da
%70 yine %70’tir. Bir bedava maske vakası daha yaşamayalım?

 

Son
olarak tıp dışı bir soru: Bu işte aracı firma var mı, yok mu?(Alıntı: Milli
Düşünce Merkezi)

Önceki İçerikYalanlar Cumhuriyeti
Sonraki İçerikMerkel, İnönü, Demirel, Erdoğan
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)