Asaletini Kaybeden İrfan

68

Esasa geçmeden evvel üstat Cemil Meriç‘e kulak verelim:

İrfanı hisarla kuşatmış Doğu, mabede bezirgân sokmamış. Yıllarca davar gütmüş, odun taşımış çömez…Meşaleyi çetin imtihanlardan sonra tutuşturmuşlar eline.

Emanetleri ehhline tevdi ediniz” demiş din.

Asırlar geçti, birer birer söndü meşaleler. İrfan, asaletini kaybetti. Hafızaya çakıl taşları gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: Kültür. Genç kuşaklar, batı’nın bit pazarlarından ithal edilmiş bu hazır elbiselere küçümseyerek bakıyor. Hoca öğretmen oldu, talebe öğrenci. Öğretmen ne demek? Ne soğuk, ne haysiyetsiz, ne çirkin kelime. Hoca öğretmez, yetiştirir, aydınlatır, yaratır. Öğrenci ne demek? Talebe isteyendir; isteyen, arayan, susayan.” (Bu Ülke. Sayfa 99)

Aslına bakarsanız yazarın ne demek istediği konusunda çok tereddüt ettim. Hatta kendi kendime; o onun görüşü illada yazdığı her şeyi kabul etmek zorunda değiliz diye bir müddet oyaladım kendimi. Lakin zaman, zaman konu, aklımı kurcalamıyordu diyemeyeceğim.

Ta ki çevremizde ve sosyal medyada bazı öğretmen arkadaşların, sokaktaki vatandaşın dahi yapamayacağı bariz hataları yaptıklarını görünce anladım ki üstat bu konuda haklı.

Bir defa öğretmen; kendi istediği gibi yaşayıp, istediği gibi hareket edemez çünkü almış olduğu sorumluluk ona bu hakkı vermiyor.

Öyle ya çocukluğumuzda hocalarımız bizim için birer idol dü, örnek kişi idi. Annemizden, babamızdan dahi üstün sayar, onların her hareketini taklit eder ve örnek alırdık. Onlar da bizlere sadece bilgi öğretmez, hayatı, hayatın gerçeklerini öğretirlerdi.

Yirmi yıllık meslek hayatımda, hem öğretmen, hem de öğrencilerle haşır, neşir olduğum için çok yakın tanıdığım hoca nitelikli öğretmenler vardı. Onları tenzih ediyorum, ama son zamanlarda eğitimin kalitesi düştüğü gibi, maalesef azda olsa öğretmenlerimizin de kalitesinde düşüşler görüyorum. Nasıl düşmesin ki kalite, 1970 li yıllarda dört ayda öğretmen yetiştirilip, yavrularımız onlara kırkar, ellişer kişilik sınıflar halinde teslim edildi.

Bu arada en önemli konunun altını çizmeden geçemeyeceğim. Öğretmen; eğer mesleğinin hakkını yeteri kadar veremiyorsa, insanı sevmiyorsa, eğitimin haricinde çocuğun gelişiminde ve ruhsal yapısına herhangi bir katkısı yoksa lütfen o mesleği icra etmesin. Zira hocalık, öğretmenlik, sadece kendi öğrendikleri bilgileri karşısındaki çocuğa nakletmek değil, onun ruhsal eğitimini eğilmek ve gerektiği şekilde motife ederek yarınlara hazırlamaktır.

Bu konuda çevremde saygı duyduğum, gerçek hoca ve öğretmenlerimize şükran ve saygılarımı sunuyorum, bana emekleri geçen hocalarımın ellerinden öpüyor, genç öğretmen kardeşlerime ve arkadaşlarıma; sizlerden isteyen, arayan, bilgiye susamış yavrularımıza da fedakarlık yapmalarını rica ediyorum çünkü onlar, bu memleketin geleceği, onlar bizim yarınlarımız.