Anlaşılmayan Milletleşme ve Çokkültürlü Anayasa Tuzağı

93

Sadece bayramlarda ve anayasa değişikliklerinde değil; her zaman  milli egemenlik ve milli bağımsızlığı vazgeçilmez kabul etmeliyiz. Özellikle yeni anayasa tuzaklarının önümüze konduğu, Türk Milletini yok farz edildiği, milli ve üniter yapıyı yok etme çabalarının, küresel saldırıların ve kuşatmaların, milli sınırların değiştirilmek istenmesinin hedeflendiği, milletlerarası hukukun ayaklar altına alındığı günümüzde…

Milletleşme mahalliliğin, millet altı dar kalıpların ve etnik taassubun aşılmasıdır. Etnik sıfatı ne olursa olsun; vatandaşlık bilincine, Türk Milletine mensubiyet şuuruna sahip olanların şuurlu birlikteliğidir. Bu duygu ve düşüncelere sahip davranış sergileyen bir Türk Ermenisi,  Türk Rumu ve Türk Yahudisi de milli kimliğin ve Türk Milletinin kapsamındadır.

Milletleşme, ayrıştırmayan, kaynaştıran bir olgudur. Boy, kabile, aşiret, mezhep, bölge ve etnik taassubun aşılmasıdır. Bazıları anayasa çalışmalarında başka arayışlar içinde olsa da Türkiye’de tek devlet ve tek millet vardır. Kendini Türk olarak hissedeni de dışlamak ve ötekileştirmek hakkına sahip değiliz. Yeter ki bazıları kendi kendilerini ötekileştirmesin. Dini azınlıklarımız gibi mahalli ve kısmen etnik sıfat taşıyan vatandaşlarımız dışlanıyor mu ki onlar Türk kabul edilmesin?

Türk kimliği, Irak, Makedonya, Kosova, Batı Trakya, Almanya, Fransa, Bulgaristan, Hollanda, Belçika, Avustralya, Avusturya, ABD ve Kanada gibi göç verdiğimiz ülkelerde etniklik kapsamında ele alınabilir. Türkiye’de Türk kimliği milliyet ve tabiiyetin, hâkim kültürün, devleti kuran kurucu iradenin adıdır; bundan dolayı etnik çağrışım yapmaz.

Gazi TBMM’nin bizzat yürüttüğü Milli Mücadele, birkaç millet veya devlet yaratmak için yapılmamıştır. Kimsenin ön izni de alınmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri bir kavimler ittifakı değil ki çokkültürlülük dayatmalarına maruz kalabilsin. Türk Milleti çokkültürlülük politikalarını uygulayan ve bugün bundan şikayetçi olan farklı milletlerden yoğun göç almış ülkeler gibi tesadüfen oluşmamıştır. Türkiye’de kalabalıkların birlikteliği yok, milletleşme süreci var.

Osmanlı bile farklı dinlere göre nüfusu tasnife tabii kıldı. Etnik gerekçeleri öne çıkarmadı. Yeni anayasada bu bakımdan kültürel ve ırki farkları zikretmemek asla bir eksiklik değildir. İnsanları mutlaka birbirine ötekileştirmek mi gerekir? Bugün bu yanlış yapılmaya çalışılıyor.

Anayasal vatandaşlık“,”çokkültürlülük” ve “Türkiyelilik” kavramları Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet niteliğini kökten değiştirme çabalarıdır.

Türkiye çokkültürlülüğe uymuyor. Çokkültürlülük çok seslilik değildir. Bir zenginlik olmadığı için bugün bazı Batılı ülkeler için tehdit unsuru olmuştur. Ancak, bize tavsiye ediliyor. Dünya’yı küresel çıkarlara göre şekillendirmeye çalışanların önü açılmış milli devletler üzerinde uyguladıkları bir projedir.

Küreselleşmenin ideolojisi çokkültürlülüktür. Milli kimlik ile çatışır. Toplumdan, milli devletten bağımsız, otonom fert ve sosyal grupları esas alır. Farklılıklara hoşgörüyü yeterli görmez. Siyasi olarak tanımayı gerektirir. Dıştan kumandalı yeni anayasa çalışmaları bu gibi tuzaklarla doludur. Terör örgütünün istekleri karşılanmaktadır. Oslo uzlaşması çok çirkin bir örnektir.

Demokrasi teröre yenik düşürülmemelidir. Terör tehdidi öne çıkarılarak ve etnik ırkçılığa dayalı yeni anayasa demokrasi ile çelişir.

Önceki İçerikCumhuriyet Çeşitlemesi (1)
Sonraki İçerikCumhuriyet Çeşitlemesi (2)
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)