Türk tarihine bir bütün olarak bakamama yanlışı, futbol takımı isimlerine kadar uzandı. Bu metot yanlışı aslında birçok aydının yanlışıdır. Ankara spor’un ismi Osmanlı spor olarak değiştirilmiş. Yeni bir kulüp kurulsa ve ismi Osmanlı spor olsa buna kimse itiraz etmez. Ama Ankara ismini değiştirmenin altında basit, ilkel ve küçük hesaplar vardır. Ankara Cumhuriyetin başkentidir. Milli Mücadele, Atatürk (sadece Mustafa Kemal değil) ve Cumhuriyetle özdeştir. Ankara isminden rahatsız olanlar, Cumhuriyeti ve milli devleti içlerine sindiremeyenler ve Türk kimliği ile kavgalı zavallılardır. Bu isim değişikliği bir rövanş alma mıdır? İntikam duygusu içindeki basit bazı politikacıların tatmin aracı mıdır? Bu ve benzeri örnekler T.C. vatandaşlığının ve milli kimliğin hissedilememesi, Türk Milletine mensubiyet şuurunun kaybedilmesidir.
Bazılarının akılları fikirleri 1920 ruhu iledir. Yani Cumhuriyet öncesi ile… Aslında 1920 ruhu ile 1923 arasında önemli farklar da yoktur. 1920 ruhu da teslimiyetçilik, Milli Mücadele karşıtlığı değildir. Milli Mücadeleyi Türk Milletiyle birlikte göze alanlar, emperyalizme meydan okuyup Osmanlı’dan milli devlete geçişi sağlayanlar dâhil, Cumhuriyet fikrinin II. Meşrutiyetten itibaren tek çözüm olarak Osmanlı toplumunda tartışıldığını bilmiyor olamazlar.
Cumhuriyet için ayrı bir millet inşa edilmediği gibi, millet ithaline de gidilmemiştir! Milli Mücadeleyi yapanlar ve Cumhuriyeti kuranlar Türkler ve kendilerini Türk olarak hisseden, vatanı ve bayrağı tek olarak gören şerefli insanlardı. Onlar işgalcilere yem olmadılar. Etnik ırkçılık adına Anadolu’da hilale karşı haçın mücadelesinde, haçın yanında yer almadılar. Bugün bazıları gibi işbirlikçi olmadılar. Devlet hayatında kopukluk olmaz. Cumhuriyet Osmanlının devamıdır. Bazı cahiller köksüzlüğe talip olsalar da… Devlet aynı devlet, millet de aynı millettir. Değişen rejim ve isimdir. Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı müesseselerinden yetişmiş asker ve sivil aydınlardı.
Cumhuriyeti bir türlü içlerine sindiremeyip mağdur rolü oynayanların, Cumhurbaşkanı ve milletvekili yeminini değiştirme gayretkeşliği içinde oldukları bilinmektedir. Bu küstah çaba, son yılların anti-Türk ve anti-devlet karşıtlığının ve sapıklığının sonuçlarından birisidir. Bu çizgide olanlar ne gariptir ki, yakalarına ayyıldızlı rozeti takarlar ve milli bayramlarda bir günlüğüne kendilerini Türk ve Cumhuriyetçi hissederler ve Atatürk’ten bahsederler.
Acaba yeni Cumhurbaşkanı’nın Anıt Kabri ziyaretinde anı defterine yazdığı cümleler 70 milyonu barıştırıcı, kucaklayıcı ve bütünleştirici bir özellik taşıyor mu? Sayın Cumhurbaşkanı da 1920 gerçeğinden bahsediyor; ama 1923’ün devamı olan Cumhuriyet Türkiyesinde Cumhurbaşkanı seçiliyor. Halk tarafından seçilmek gayet tabi güzel ve saygıya değerdir. Ancak olağanüstü dönemler hariç eski Cumhurbaşkanlarını da halkın seçerek Yüce Meclise gönderdiği Milletvekilleri tarafından seçilmediği, tayin ile göreve getirildikleri söylenebilir mi?
“Biz sizi çok iyi anlıyoruz… Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bu günlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl tahkir edildiğimizi, dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı anlamanızı istiyoruz”. Bu mağduriyetin altındaki sebepler çok tartışmalıdır. Buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanının vermek istediği mesaj “Biz bir zamanlar mağdur edildik; şimdi de siz mağdur ediliyorsunuz; sıra sizde anlayışlı olun” şeklinde anlaşılabilir. Demek ki “biz hep birlikte Türkiye’yiz” ideali biz ve sizli gerçekleşecek. Anlaşılan Yeni Türkiye veya Yenik Türkiye özleminde bunlar var.
Hak ve özgürlüklerin önünü açmak için ütopyalara dayanmak, dünyayı yeniden keşfetmek gereksizdir. Bugün Almanya ve Fransa dâhil birçok Batılı ülkede güvenlik sorunu haline gelen çokkültürlülüğü çözüm zannetme yanlışından artık uzaklaşılmaktadır. Sadece etnikliği ve parçayı bütünün önüne dikmek ve etnik taassupla demokratikleşmek, 2000’li yıllarda geçerli olmayan sosyolojik gerçeklerdir. Kimse milli kimliğinden ve anayasada bunu ifadeden utanmıyor ve vazgeçmiyor. Aksi iddialar sosyolojik gerçekler ile çelişiyor. Alman Almanyalı, Fransız Fransalı, Türk de Türkiyeli olamıyor. Toplum gerçeklerine karşı ve topluma rağmenciliği bırakalım ve Dünyayı iyi okuyalım.