Başlıktaki sualin cevabı için “Türk” kavramından ne anlaşıldığına
bakmamız gerekir. Bunun uzun bir hikâyesi var. Tarih bize, Türklerin milat öncesi asırlarda milletleştiğini söylüyor. Mete Kağan düzenli orduyu MÖ 209’da kurdu. Geçen yıl Kara
Kuvvetlerimiz, 2228’inci
kuruluş yıldönümünü kutladı. Türk
ismi ilk defa, M.Ö. 1328 yılında Çin kaynaklarında, görüldü.
Bilge Kağan 8. Asırda Orkun yazıtlarında “Gök
Tengri…Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye…” vurguladı. Batı “milleti”, 18. Asırda (1789) Fransız ihtilaliyle tanıdı.
Latinceden başka yazı dili yoktu. Osmanlıya gelince geleneğe göre devlete “Osmanlı, Devleti Aliye veya
Osmanlı” dedi. Ama bütün
dünya, Türkiye ve Türkler
demeye devam etti. Sonra adımız “Türkiye Cumhuriyeti” oldu. Büyük
düşünürümüz Ziya Gökalp bu ismi; “Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti, Milletimizin adı Türk, Dinimizin adı İslam” şeklinde ifade etti. Bu
millete etnisite demek, inkârcılık ve ırkçılık değil mi, hangi ahlaka sığar?
Dünya düzeninde millet ve etnisite
1945’de
Birleşmiş milletler (BM) Teşkilatı kuruldu. Adından da anlaşıldığı gibi,
milletler bir araya gelerek “millet” esasına dayalı dünya düzeninin kurallarını belirledi. Bu çerçevede Avrupa
Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve uluslararası yüze yakın sözleşme devreye girdi. Sözleşmelerin hiçbirinde
etnisite adı geçmez. Zira milletin terkibinde zaten vardı. Dünyanın bu gerçeğine karşı emperyalist devletler “özgürleştirme ve bağımsızlaştırma” adı altında etnikleştirme stratejisini
sistemleştirdi. Ülkemizi parçalamanın tarihi adı “Haçlı seferleri”
idi, 2004’den
itibaren Erdoğan’ın eşbaşkanı olduğu BOP oldu. BOP, ülkelerden devşirilenleri eğitti, örgütledi, şartlandırdı,
silahlandırıp kendi ülkelerine
terör saldırısını başlattı. Son 50 yılda milyonlar can ve kan kaybetti,
milyonlar korkunç tecavüz ve
işkence gördü,
milyonlar göç ederken öldü
ve sefalet içinde yaşıyorlar. Milyarlarca kaynak tüketildi. Ülkelerin kamu düzeni ve ekonomileri bozuldu. Allah bilir daha neler
mahvoldu? Adeta üçüncü dünya
savaşı yaşandı ve devam ediyor.
Gelinen noktada PKK, türevleri
ve diğer terör örgütleri hiçbir
şey kazanmadı. Beklenti seraptır. Geriye, vahşet tablosunun vebali ile ateşe
attığı insanların günahı
kaldı. Az mı? Emperyalistler, ABD, AB,
İsrail ve yandaşları can –
kan kaybetmedi; ölüm saçtı,
ama çok şey kazandı (!) Şimdi kim, kime, ne pahasına hizmet etmiş, anlaşıldı
mı? Ülkemizde 20’den fazla
dinci ve Marksist – Leninist
terör örgütü de işlediği cinayetlerden
sonra, tarihin mezarlığına gitti.
Avrupa’da da sonuç
aynıydı. İspanya’da; 1959’da kurulan Bask, 2011’de tasfiye edildi. Demokratik
mücadelesi yapan Katalonya,
referandumda yüzde 98 oy
aldığını açıkladı. Ancak, İspanya devleti ve AB hayır dedi, “bağımsızlık” hevesleri bitti. İngiltere’de
1916’da kurulan IRA, çeşitli
safhalardan geçti 1994’de ateşkes
ilan etti. 2005’te silah
bıraktı, bitti.
Özetle etnik terörün
sonucu hüsran olmuştur.
Türk
siyasetinde etnisite vurgusu
“Güneydoğu Sorunu” olarak adlandırılan sorun,
aslında bir “Kürt Sorunu” dur…
Sorun gerçekte ulusal bir sorundur…
Kürt ulusal kimliğinin
tanınması … bütün bu hakların Türkiye’de yaşayan diğer halklara da
Laz, Çerkez, Gürcü, Arap vs.- tanınması … anadilinde eğitim-öğretim
yapabilmesini savunmak… Kemalist
Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi iflas etmiştir.”
(İşte o Kürt
Raporu, Erdoğan, 20 Ekim 1991 seçimlerinden sonra Erbakan’a verdiği rapor.)
“Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27
etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik, grubun da varlıklarının tanınması
gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’
gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir.” (Erdoğan, 2. Cumhuriyet Tartışmaları s:422)
“Kürt Sorununun” çözümü
için; Anayasada nötr vatandaşlık tanımı yapılacak. Türkiye vatandaşı denilecek. Türk ismine de Kürt
ismine de yer verilmeyecek.”
(terörist başı ile Devlet heyetinin İmralı mutabakatı,” (8 Ocak 2013 Milliyet gzt. Eyüp Can, TBMM üyelerine
açık mektup, Sadi Somuncuoğlu)
İktidarın 2006’dan
itibaren PKK’ya tavır
almasına ve Erdoğan’ın değişen
söylemlerine bakarak, eski tutumundan vazgeçtiği algısı yarattı. Temenni
ederiz, ama öyle mi? Rabia işaretinde ısrar edilmesi ve 1933’den beri “Türküm”
diye başlayan Andımızın, “Bu
ülkede Türk olmayanlar da var” iddiasıyla yasaklanması, eski anlayışın tezahürü değilse ne olabilir? Erdoğan; rabia hareketinin
İhvan lideri Mursi ve Esma ile ilgili olduğunu söyledi. Gaziantep’te ise “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” dedi. Sonra da özetle, “Tek millet deyince ha, Türk Milleti diyene de, Kürt milleti diyene de hayır; bütün grupları kast ettim. Birlik vatandaşlıkla
sağlanacaktır. Yani “tekler,
tek” değilmiş! Erdoğan 23 Mart
2021 AKP kongresinde, sanki birilerine mesaj verir gibi, ısrarla rabia işareti
yaptı. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet adamları,
kendi milletine “etnisite” demez, milletiyle kaynaşmış
insanlar için böyle konuşmaz.
Sonuç: “Millet” dünya gerçeği ve bölünmezliktir. “Etnik
egemenlik” ise ırkçılık,
terör ve emperyalizm tuzağıdır. https://millidusunce.com/andimiz-nedir-ne-degildir/