Anayasa ve Terör Sahtekârlığı

100

Mehmet Özer, Evren Anıl ve Ethem Çelebi… Bu Türk gençleri İngiliz ırkçıları tarafından İngiltere’de öldürülen vatandaşlarımızdır. En son öldürülen Ethem Çelebi’nin KKTC bayrağı önünde çekilmiş bir resmi gazetelerde yer aldı. Avrupa’nın değişik ülkelerinde yabancı düşmanlığı ve yükselen ırkçılık dolayısıyla maalesef öldürülen bir çok Türk var. Basından elde ettiğimiz bilgilere göre; sadece Almanya’da son 6 yıl içinde 7 Türk cinayete kurban gitti. Nürnberg’de Enver Şimşek, Abdurrahman Özdoğru ve İsmail Yazar, Hamburg’da Süleyman Taşköprü, Münih’de Habil Kılıç, Rostock’da Yunus Turgut, Dortmund’da Mehmet Kubaşık… Bu vatandaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Herhalde büyükelçi ve konsoloslarımız vatandaşlarına yöneltilen bu menfur saldırılara karşı gerekli görevi yerine getirmişlerdir. Üzülerek ifade edelim ki; çoğu kere vatandaşına sahip çıkmada özürlü olan dış görevlilere sahibiz.


***


Terör konusu dün de bugün de Türkiye’nin gündemindedir. Türkiye Türkiye olarak kaldığı sürece, Batı tarafından hazmedilecek bir ülke değildir. Yaşadığımız coğrafya da, bizi terörden uzak tutmaya müsait değildir. Ancak, terörle ilgili konu tartışılırken bazı çevrelerin konuyu sulandırdığı görülmektedir. Fakirlik, bölgesel azgelişmişlik ve insan hakları gibi gerekçeler konuyu rayından çıkarmaya yaramaktadır. Sadece GAP’a yatırım terörü çözer demek; bu konuyu ya bilmemektir, ya da işi bilerek sulandırmaktır. Terörün amacı; Türkiye’yi milli devlet olmaktan uzaklaştırmak, çok dilli, çokkültürlü, çok etnikli yapay bir elbiseyi bize giydirmektir. Davranışlarıyla, beyanlarıyla terör örgütü ile aynılaşan siyasi partinin kapatılıp kapatılmayacağı tartışılıyor. Yargıtay Başsavcılığı gereğini yapmış; hukuk devletinin icaplarının yerine getirilme yolunu açmıştır. Ancak, siyasetçi daha önceki çirkin örneklerde olduğu gibi (Elif Şafak, H. Dink, O. Pamuk vb.) Yargı’ya doğrudan veya dolaylı müdahaleden çekinmemektedir. Eğer hukuk devletini işletemiyorsanız; en azından %46 oy boşa gitmiş demektir. Hedefe hep PKK kondu; Irak’ın kuzeyindeki siyasi oluşum göz ardı edildi. Aslında, PKK kadar tehlikeli olan; milli endişeden yoksun, milli kimliği ile kavgalı siyasi iradedir. Bunları nereye koyacağız? Farklılıkları abartıp kutsallaştıranların amacı, etnik çatıştırma değilse nedir? Kimliklerin çatıştırılması, farklılıkların kutsallaştırılması sosyal bütünleşme mi? Bu yol denenerek hiçbir ülke güçlenmedi. Milli devlet bu yollarla daha güçlü kılınmadı.


“DTP kapanırsa hoşnut olmam” veya “Parti kapatma gibi anti-demokratik yollar denenmemeli” gibi talihsiz beyanlarda bulunan ülke yöneticileri, hukuk devletinin önünde engel teşkil etmektedirler. O zaman bir anket yapalım. Sadece iktidar partisi milletvekillerine, Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, Sayın Meclis Başkanımıza soralım ve onların hoşuna gidecek bir yolu tercih edelim. Bu hukuk devleti midir? Hukuk devletinin olmadığı bir yerde demokrasi güçlenip yaşatılabilir mi?


Kürtçülük sorunu bütün Kürtleri ilgilendirmediği ve onları DTP’nin temsil etmediği düşünülürse; parti kapatma Kürt sorununu neden alevlendirsin? Kimse dağa çıkmasın ama; hukuk devleti de ayaklar altına alınıp suç işleme imtiyazı kimseye tanınmasın. Hukuk devletinin işletilmesi bir linç olayı mıdır? Bunu böyle görüyorsanız terörden niye şikâyetçisiniz? Dışarıdan baskı gelecek diye kendinizi korkutarak baskı altına almayınız. Devlet adamı gibi davranınız. Hiçbir ciddi devletin kabul edemeyeceği ve tartıştırmayacağı konuları tartışma konusu yapmayınız. Sorun, kültürel haklara değil; hükümranlık hakkının paylaşılması ve Türkiye’nin sınırlarının değiştirilmesine geldi dayandı. Bunu sorun yaparsanız, Kürt sorunu diye takdim ederseniz; demokrasi içinde bunu çözemezsiniz. Tasvip edilmeyen hukuk dışı yolları teşvik edersiniz.


Geçenlerde Abant’ta anayasa üzerine bir toplantı yapıldı. Amaç; sivil toplum kuruluşlarına da tartışma imkânı sağlandığı görüntüsü verilmesiydi. Türk’e karşı ırkçılık yapan, Cumhuriyet, milli devlet ve TSK ile kavgalı takım oradaydı. Sözde sağ muhafazakâr örtü altında… Bu anayasa ve özgürlükler bize dar geliyor diye ortaya düşenler, fikir özgürlüğüne tahammül edemediler ve Sayın Ferman Demirkol’u konuşturmadılar, O’na saldırıda bulundular. Sözde fikir fırtınası adı altında eski Sovyet Politbüro üyeleri gibi davrananlar oldu. Kürtlerin egemenliğe ortak olmaları gerektiği, Türk ve Atatürk milliyetçiliği tabirlerinin ırkçılık olduğu ortaya kondu. Sağda ve solda artık değişik bir göreve soyundurulanlar, bu gibi toplantıların değişmez isimleri oluyor.

Önceki İçerikŞiiri Sevmek, Şiirle Sevmek
Sonraki İçerikDTP Kapatılmamalı mı?
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)