Vefat gibi birçok haberi fırsat bilip telefon mesajıyla durumu kurtarmaya çalışanlar dikkat çeker hale geldi. Değerli fikir adamı ve yazar rahmetli Necdet Sevinç‘in vefatını ve mevlidini bildiren mesajlar aldık. Bu ilgiden aslında memnun da olduk. Ancak “aziz ülküdaşımız” diye mesaj çekenlerden bazıları bugün hangi çizgide ve hangi limanlara yanaşmış durumdalar? Bazılarımız maalesef tanınmaz hale geldi. Herkesin ne olduğu zor günlerde belli oluyor. Rahmetli Sevinç’in eserlerini gençlere tavsiye edelim ve okutturalım.
Birçok konuda olduğu gibi meselâ Anayasanın temel giriş maddelerinin değiştirilerek, Türk kimliği çıkarılarak ülkenin demokratikleşebileceğini iddia eden alçakça beyanlar karşısında bazıları sessiz kalmıştır.
Milli kimliksiz bir anayasa, Türksüz bir Anadolu taleplerine ve terör örgütüyle mücadele yerine onu muhatap alıp müzakere edenlere karşı seslerini çıkarmayan bazıları şimdi eski ülkücülüğe sığınmaktadır. Oysa bu işin eskisi ve yenisi olmaz.
Ülkücülük bir fikir hareketidir ve dünya görüşüdür. Dönem ve mevsime göre düşen veya kalkan bir ideoloji değildir. İnsanlık var oldukça milliyetçi ve ülkücü bakış sürecektir.
Bugün ortaya çıkan sonuç, bu büyük davayı savunanların dün de, bugün de haklı olduğudur. Bu çizgi Türkiye’nin ve Türk Dünyasının varlık gerekçesidir. Bugünkü ortam bizi daha çok çalışmaya ve aynı heyecan ve şevkle davamıza sahip çıkmaya sevk etmelidir.
Yapılacak bir şey varsa elbirliği ile yapılmalıdır. Bu ortamda hizipçilik, şahsi menfaat ve şahsi hırslara esir olmak, iktidar güdümündeki örtülü toplantılarda boy göstermek bir çeşit işbirlikçiliktir.
Anayasa değişikliğine Türkiye’nin kilidini açacak bir anahtar gibi bakılmaktadır. Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş demokratikleşme örtülü bir ihanetle karşı karşıyayız. Bize dışarıdan uygun bulunan ve Türk’ten intikam almaya dönük bir elbise giydirilmek istenmektedir. Bazılarına göre, bunun adı da “Yeni Türkiye”dir. Aslında bu elbise Türk tarihinin bütününe karşıdır. Türkiye, Türkiye olmaktan çıkarılmakta ve tanınmaz hale getirilmektedir. Bunun aracı olarak da dıştan kumandalı bir anayasa orta oyunu oynanmaktadır.
İhanet kokan bu süreçte, ülkenin ihtiyaçları değil; küresel güce ve Büyük Ortadoğu Projesi‘ne göre bir dönüştürme programı uygulanmaktadır. Bu bakımdan, konu sadece hukuk tekniği ve anayasa maddelerinin değişikliği olarak ele alınamaz. Konuya bütüncü ve geniş açıdan bakmalıyız.
Bir ülkede milli mutabakatlar sağlanamamışsa, rejim kültürel değerleriyle tam anlamıyla oturmamış ve anlaşılamamışsa, sürekli tepki anayasacılığı gündeme gelir. Birbirini tamamlaması gereken ama ülkemizde birbirine rakip gibi görülen kurumlar arasında rövanş alma öne çıkar. Tayin edilmişler- seçilmişler, asker- sivil kutuplaşması doğar.
Bir ara Başbakanlıkta malûm komisyonca hazırlanan adeta Türkiye’yi tasfiye anlamı taşıyan taslak anayasa yüz kızartıcıdır. Dahası içeride vesayetten kurtulmak isteyenler, dış vesayeti devre dışı bırakamamışlar ve metni Atlantik ötesine göndermeyi uygun bulmuşlardı.
İktidarla birlikte çalışan malûm çevrelerin amacı Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik prensibini zedelemek, marjinal bazı grupları küresel rüzgarların ve post-modern anlayışın da etkisiyle öne çıkarmak, imtiyazlı kılmak ve egemenliği paylaştırmaktır.
Etnik taassupla ve milletsiz, toplumsuz ve devletsiz fert anlayışıyla demokratik bir anayasa yapılamaz. Etnik ırkçılığa yol açan bir anlayış demokratik olamaz. Etnisite ile tabiiyet ve milliyet birbirine rakip değildir. Batıda ve Avrupa’da bunun örnekleri yoktur. Milletleşme de bazılarının zannettiği gibi biyolojik bir tasnif ve ayırım değildir.
Yeni düzenlemelerde,
- Ø Devletin şekli ve niteliklerinin yanında adının da belirtilmesi gerekir.
- Ø Değiştirilemez temel maddelere yeni bazı ilaveler yapılmalıdır.
- Ø Hukuk devleti ve demokrasiyle çelişen apar topar çıkarılan yeni bazı yasalar değiştirilmelidir.
- Ø Halen tutuklu olup da milletvekili seçilmiş olanların TBMM’nde yer almalarının önü açılmalıdır.
- Ø Yasalarda yer alması gereken konular Anayasadan çıkarılmalıdır.
- Ø Kuvvetler ayrılığı prensibi ısrarla korunmalıdır.
- Ø Hukuk devletinin parti devletine dönüştürülmesi demokrasi dışıdır.
- Ø Parlamenter sistem korunmalı, şahıs ve grup diktasına yol açacak başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinden uzak durulmalıdır.