İki gün üst üste yazı yazma imkânı bulamadım. Editör arkadaşlarımız eski yazılarımızdan arşivlerinde bulunan iki ayrı yazıyı yayına almışlar bu iki gün içinde. Dünkü yazımın konu başlığı, gündeme de uygun olmuş.
“Anayasa Mahkemesi iptal etmesin” başlıklı yazımın arşivden yayına konulduğu gün, Anayasa Mahkemesi, kimsenin hoşuna gitmeyen bir karar açıkladı.
İktidar memnun değil bu karardan.
CHP değil.
MHP hiç değil.
Peki, aslında bu kararın sonucunda, birilerinin memnun olması gerekmiyor muydu?
Değişiklikler onaylansa AKP, iptal edilse CHP memnun olacaktı.
MHP ise başından bu Anayasa değişikliğinin daha bir geniş konsensüsle ele alınmasından yana tavır koymuştu. Bu değişikliğin Meclis’te kabulünden sonra ise, sonucun halkın oyuna bırakılması gerektiği teziyle, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda karar almasını eleştirmişti.
Peki, çıkan karar, kimseyi memnun etmediğine göre, nasıl bir karar oldu derseniz, tarifi iki kelimeyle mümkün.
– “Ortaya karışık!”
Evet, Anayasa Mahkemesi kararı tamı tamına böyle bir şey oldu.
Lokantaya giden bir adam, ne yiyeceğine karar veremez, ola ki yanlış bir tercihte bulunurum endişesi ile en kolay yoldan garsona seslenir ya, “şöyle ortaya karışık bir şeyler yap” diye.
Anayasa Mahkemesi de öyle bir karar almış.
“Ortaya karışık” türünden bir karar bu.
Başından bu yana yanlış bir yol izlenerek hazırlanan bu Anayasa değişikliğinin, bu ülkeye artı bir kazanım getirmeyeceği artık gün gibi ortada.
AKP’nin, daha çok Hükümet sonrası olası sıkıntılarını aşabilecek değişikliklerin arasına, toplumun bazı kesimlerine de mavi boncuk dağıtarak bulduğu çözüm, ülkenin ihtiyacı olan, ‘Sivil Anayasa’ özelliklerini ihtiva etmekten yine uzak kalacak.
Şimdi sırada referandum var.
Referandum sonucu ne olursa olsun, ülkenin ihtiyaçlarını giderecek bir Anayasamız yine olmayacak. Dolayısı ile Anayasa üzerindeki tartışmaların ardı arkası yine kesilmeyecek.
AKP inat etti ve ülke anlamsız yere boşuna enerjisini bu tartışmalarla harcamaya devam edecek.
Oysa ülkenin demokrasisi, ekonomisi, güvenliği, boş yere enerjisini sarf edecek durumda değil.
Ekonominin makro göstergelerinde eskiye oranla olumlu görünen gelişmelerin hiç biri sokaktaki vatandaşa yansımamış durumda.
Bütçedeki cari açığın artış eğiliminde hız kesmek bir yana, daha da hızlanması, İş Dünyası’nı ve yabancı yatırımcıyı tedirgin ediyor.
İşsizlik hala hız kesmedi. Azalmış gibi görünen işsizliğin sebebi olan mevsimlik işçiler, bir iki aya kalmaz memleketlerine döndüğünde, iyiye doğru gittiği söylenen işsizlik rakamlarının hiç de öyle olmadığını göreceğiz.
Güvenlik konusu ise tam bir kaos.
Şehit haberleri her gün yüreğimizi yakmaya devam ediyor.
PKK, neredeyse ülkeyi teslim alacak hale gelmiş.
Asker, karakollarda savunmada iken şehit ediliyor.
Karakolların büyütülmesi veya daha güvenlikli hale gelmesi midir çözüm?
PKK’nın Temsilcileri, Meclis’te konuşan Milletvekillerine ana avrat dümdüz küfür etmekte beis görmüyorlar.
Federasyon, konfederasyon, özerk bölge, ayrı bir devlet formülleri karşısında Hükümet, dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti acz içinde, suskun seyrediyor.
Bu kadar zafiyetin sonu hayra alamet gibi görünmüyor.
Silkinmesi lazım Türkiye’nin!
Hem de hiç vakit geçirmeden.
Ama biz hala enerjimizi AKP’nin inadıyla ve kendini kurtarma çabalarıyla harcamakla meşgulüz.
Yazık ediyorlar Türkiye’ye.