AKP Hükümetlerinin Sorunlar Yumağı

75

Bazen kendi kendime özeleştiri yapıyorum. “Yahu hep tenkit hep tenkit bu insanların hiçmi yaptığı güzel işler yok”.  Sonra 14 Yılda yapılanları gözlerimin önüne getiriyorum bir bir. Var tabiî ki güzel yapılan işlerde var. Ama yapılanları günah ve sevap terazisinde tarttığımda; yapılan sevapların yanında günahlar, namütenahi uzayıp gidiyor.

Hafızamızı tazelemek için biraz gerilere gidecek olursak, doksanlı yıllarda Anavatan Hükümetinin bütçe görüşmeleri esnasında hararetli tartışmalar yaşanıyor mecliste. Kürsüde Süleyman Demirel, veryansın ediyor hükümete. Meclisin ön sıralarından Hasan Korkmazcan Demirel’e sürekli lâf atıyor. Dayanamadı Demirel, döndü Hasan Korkmazcan’a:

Bak Hasan* seni gidip Denizli meydanında seçmenlerine şikâyet edeceğim, yahu tenkitlerden neden alınıyorsunuz ben tenkit edeceğim ki siz daha fazla çalışıp, daha güzel işler yapasınız”.

Bu güne gelecek olursak;

AKP iktidarının 14 yılda işte şu işi de güzel yaptı, sonucu çok güzel oldu diyeceğimiz maalesef başarıları yok. İlk yıllarda ekonomide Kemal Derviş’in uygulamaya koyduğu ekonomik reform paketi, özelleştirmelerden elde edilen paralarla bir kaç yıl başarılı gibi geçtiği görülse de, gereken yerde gerekli tedbirler alınmadığı için giderek aşırı şekilde ithalat-ihracat dengesi bozuldu ve dış borç, eskiye nazaran birkaç misline katlandı.

Sağlık konusunda ilk yıllar, iyi, güzel gidiyor derken, bakanların değişmesi ve sonradan uygulanan yanlış politikalar, o kurumu da dejenerasyon’a uğrattı.

Komşularla sıfır sorun:

AKP hükümetlerinin en iddialı olarak başladıkları konulardan biri olarak gösterilecek “dış politikada sıfır sorun projesi“,  diğerlerinde olduğu gibi sonu hüsranla bitti. Dört bir tarafımız tabir caizse kendi yarattığımız canavarlar tarafından kuşatıldı. Suriye de, bakanlar kurulunu dahi birlikte topladığımız günlerden, bugün burnumuzu dahi sınırlarımızdan dışarı çıkartamaz hale geldik.

Devletlerin “sıfır sorun” diye bir politikaları olamaz zaten. Karşınızdaki komşu sağ yanağınıza vuracak olursa, sol yanağınızı’mı çevireceksiniz? Nitekim Yunanistan, Ege denizinde 2004-2009 arası 14 adayı işgal etmiş sesimizi bile çıkarmamışız.

Analarımızı ağlatan! Çözüm süreci:

Devletlerin iktidarlar değişse de orta ve uzun vadeli politikaları değişmez. Ama yanlışlar varsa ancak düzeltilir. AKP, daha iktidara geldiği günlerin hemen sonrasında, Türkiye de 37 etnik unsurlardan ve Kürt meselesinin varlığından söz etmeğe başladı. Muhalefet partileri yapma etme bu attığınız adımlar yanlış dediyse de dinletemedi. Kürt sorununu kaşıdıkça kaşıdı. 2009 yılında milli birlik ve kardeşlik projesi adı altında bir proje başlattı. Toplum tarafından tutulmayınca, 2011 de barış sürecine dönüştürüldü bu proje. Güneydoğu vilayetlerinde valiler, emniyet müdürleri ve bazı bürokratlar değiştirildi. PKK’lılara: “rahatsız olduğunuz emniyet ve bürokrat kesiminden birileri varsa söyleyin icabına bakalım” denildi. Devletin en ciddi kurumu adalet mekanizmasını, PKK’lıların ayağına göndererek, Habur rezaletini yaşattılar, “PKK ile görüşen namussuzdur, şerefsizdir ” demelerine rağmen Oslo’da MİT mensuplarıyla görüşmeleri sağlandı. Dolmabahçe mutabakatı imzalandı.

7 Haziran’dan sonrasına gelindiğinde gördük ki; devlet mekanizması, güneydoğu’da işlemez duruma gelmiş, her taraf PKK’nın kontrolü altında. Daha evvel hükümet yetkilileri defalarca uyarılmasına rağmen aldırış edilmedi, kan akmıyor, analar ağlamıyor diyerek hep uzatmaları oynadılar.

Seçimler bittikten sonra ne olduysa bu defa; “Kürt sorunu” yok dediler. İşte kıyamet bundan sonra kopmaya başladı. Hepimizin malumu olduğu üzere Cizre, Silopi, Sur aylardır Türk askeri ve polisini uğraştırıyor ve hâlâ olaylar bitirilmiş, devlet buralara hâkim olabilmiş değil. Anaların gözyaşı dinsin diye başlatılan çözüm (yıkım) süreci, her gün üçer beşer gelen şehit haberleriyle bırakın anaların gözyaşının dinmesini, gözyaşı pınarlarını kuruttu.

 

*Hasan Korkmazcan, bir zamanlar Adalet Partisinde rahmetli Demirel’le birlikte çalıştı. Demirel, samimi olduğu kimselere ismiyle hitabederdi