(Birinci Bölüm)
Eserin Künyesi:
Editör: İBRAHİM ÖZTÜRKÇÜ
Yayın Kurulu: MEHMET RUYAN
SOYDAN, İBRAHİM ÖZTÜRKÇÜ, ÖMER HAKAN ÖZALP TAHSİN YILDIRIM, TURGAY ANAR
Konsept ve Kitap Tasarımı: K.
YUSUF ÜNAL
Birinci Baskı: İstanbul, Mart
2021
ISBN: 978-605-5222-88-8
Baskı: Step Ajans Rek.
Matbaacılık Tan. ve Org. Ltd. Şti. Göztepe Mah. Bosna Cad. Nu: 11,
Bağcılar/İstanbul.
Sertifika Nu: 45522, Telefon: +90
(212) 446 88 46
@ Mahya Yayıncılık, 2020
Mahya Yayıncılık ve Eğitim
Hizmetleri San.Tic. A.Ş.
Karagümrük Mah. A. Menderes Blv.
Nu:76/29,
Fatih / İstanbul
Sertifika Nu: 40658, Tel: +90
(0212) 531 25 25 info@mahyayayincilik.com.tr
Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve San’at
Vakfı Fahrettin Kerim Gökay Cad., Okul Sk. Altunizade Sitesi, E Blok, D.13 Altunizade-Üsküdar / İstanbul
Burdur Mehmed Âkif Ersoy
Üniversitesi
İstiklal Yerleşkesi 15030 /
Burdur
+90 (248) 213 10 00 rektorluk@mehmetakif.edu.tr
21 X 24,5 santim ölçülerinde,
sert kapak içerisinde iplik dikiş ciltli mat kuşe kâğıda resimli ve kısmen
renkli eserin birinci cildi 230 sayfadır.
İÇİNDEKİLER
TAKDİM: Prof. Dr. Âdem Korkmaz – Burdur
Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi Rektörü.
EDİTÖRDEN: İbrâhim Öztürkçü
MEHMED ÂKİF’İN BİLİNMEYEN BİR
ŞİİRİ
BAHTİYAR ASLAN: Mehmed Âkif’e
İthaf Şiirlerine Bir Örnek: Mehmed Âkif’in Huzurunda. İBRÂHİM ÖZTÜRKÇÜ: Mehmed
Âkif’in Bilinmeyen Bir Hasbihâli.
MEHMET RUYAN SOYDAN: Abbas Halim
Paşa’dan İsmâil Canbolat’a Mektublar (1921-1922) ÖMER HAKAN ÖZALP: Mehmed
Âkif’e Dâir Bir Bibliyografya Denemesi.
ÖMER HAKAN ÖZALP: Mahmud Şevket Paşa Son
Günlerinde Sürekli Safahât Okuyormuş! TAHSİN YILDIRIM: Mehmed Âkif’in Darüşşafaka’ya Katkıları.
TURGAY ANAR: Mehmed Âkif’in Yakın Dostu
Bosnalı Ali Şevki Hoca’nın Hayat Hikâyesine
Mütevâzı Bir Katkı: Nam-ı
Diğer “Köse İmam” Ne Zaman Vefat Etti?
VAHDETTİN IŞIK: Sırât-ı Müstakîm
Dergisi’nde Yayınlanan Mektupların Ufkuna Dâir Kısa Bir Değerlendirme ve Örnek
Bir Mektup.
MEHMET RUYAN SOYDAN: Hazîne-İ
Evrak.
MEHMET CEMAL ÇİFTÇİGÜZELİ: Mehmed Âkif Ersoy
Fikir Ve San’at Vakfı mı Dediniz?
Dr. MUSTAFA KILINÇ: Ömer Rıza Doğrul’a Takdim
Edilen Fince Kur’ân’ı Kerîm Tercümesi Üzerine.
Eserden Seçmeler:
TAKDİM
Prof.
Dr.
ÂDEM KORKMAZ
Burdur Mehmet Âkif
Ersoy Üniversitesi Rektörü.
‘Alınlar
terlesin, derhal iner mev’ûd olan rahmet,
Nasıl hâsir
kalır ‘Tevfîki hak ettim!’ diyen millet
20. yüzyıl
Türk tefekkür hayatının şüphesiz en önemli sîmâlarından biri olan merhum Mehmed
Âkif, mütevâzı ömrünü, başta devletine ve milletine, daha sonra bütün İslâm
âlemine hizmet etmeye vakfetmiş eşine ender rastlanır şahsiyetlerden biridir.
Onun eğitimden ahlâka, sanattan edebiyata, tefsirden hadis’e kadar geniş bir yelpâzedeki
görüşleri sâdece yaşadığı dönemin meselelerine çözüm teklifi getirmekle
kalmayıp günümüzdeki modern insanın yaşadığı özüne ve mânevî değerlerine
yabancılaşmaya da reçete değerindedir. Bu sebeple Mehmed Âkif’in mânevî ve
fikrî mîrâsının başta gençler olmak üzere yeni nesiller tarafından idrak
edilmesi, üzerinde hassasiyetle durulması gereken meselelerdendir.
Meşrutiyet’ten
Cumhuriyet’e uzanan süreçte göbek bağını, içinde yaşadığı cemiyetten kesmeyen
kıymetli münevver olarak bir yandan Meclis’e koşan, diğer yandan Millî Mücâdele’yi
anlatmak için vatan sathını mektep yapan Mehmed Âkif’in hâtırâsını yaşatmak ve
örnek şahsiyetiyle yurt içinde ve yurt dışında lâyıkıyla tanıtılmasını sağlamak
maksadıyla faaliyetlerine başlayan Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve San’at Vakfı
tarafından hazırlanan Âkif Salnâmesi isimli eserin Mehmed Âkif’i çeşitli
boyutlarıyla ilgililerine tanıtacağından şüphem yoktur.
Her ne kadar
ülkemizde Mehmet Âkif’e ilişkin birçok eser kaleme alınmış olsa da yalnızca
Âkif’i ve dost çevresini konu alan ve aynı zamanda Âkif çalışmalarına kaynak
teşkil edecek bir kitap serisinin eksikliği uzun süredir göze çarpmaktaydı. Söz
konusu eksikliği doldurmak adına Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve San’at Vakfı
tarafından başlatılan bu proje her açıdan takdire şâyândır. Bu serinin
elinizdeki ilk kitabında birbirinden değerli ve alanında uzman araştırmacılara âit
sekiz yazı yer almaktadır. Mehmed Âkif dostlarının mektupları, Âkif’in yaptığı
hayırlar, matbuatta Âkif haberleri, şimdiye kadar gün yüzüne çıkmamış bir hasbihâli
ve kendisine ithaf edilen şiirler gibi ilk bakışta okuyucuda merak uyandıran
konular kitapta okuyucuyla buluşmaktadır. Ayrıca eserin sonundaki ‘Hazîne-i Evrâk’ başlıklı bölümünde
merhum Mehmed Âkif’e âit evrâk-ı metrûkenin aktarılması ayrıca dikkate
değerdir.
Mehmed Âkif
Ersoy Fikir ve San’at Vakfı’nın bu teşebbüsünün Türk kültür hayatına katkıda
bulunacağı açıktır. Bu vesileyle Âkif’in mîrâsına sâhip çıkmak gibi önemli bir
vazife üstlenen Vakfı, eserin fikir sâhibi Sayın Mehmet Ruyan Soydan’ı tebrik
ediyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum.
Son olarak
Âkif Salnâmesi’nin Mehmed Âkif’i 21. yüzyıla taşıyacak önemli bir kültür köprüsü
olmasını temenni ediyorum.
EDİTÖRDEN
İBRÂHİM ÖZTÜRKÇÜ
Değerli Okuyucular
Ahmet Hamdi
Tanpınar, ‘Edebiyat Üzerine Makaleler’
isimli kitabında edebiyat târihimizi ‘Tanzimat’tan
sonra Avrupalı şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve deneme, hattâ eski vak’anüvislerimiz
içinde hakîkaten lezzetli ve büyük muharrirler bulunmasına rağmen, târih gibi
nevilerle yeniden başlayan bir edebiyat’ olarak nitelendirir ve bu
nevilerin tercüme ve telif olarak Türkçede ilk görüldükleri târihi 1859-1861
şeklinde tespit eder. Garp medeniyetinin yirmi beş asırlık mîraslarına karşılık,
‘ancak yüz senelik bir vakıa’ görünümünde ve çoğu zaman, Tanpınar’ın ifâdesiyle,
‘kendisine mahsus, tesirleri devamlı bir
şekilde tâkip edilmesi mümkün olabilecek, fakat tam bir gelenek yaratmaya
yetişmeyecek’ bir zaman dilimini andıran Modern Türk Edebiyatı; Şinasi,
Ziya Paşa, Nâmık Kemal gibi şahsiyetler etrafında neşvü nemâ bulmuş ve
gelişmiştir. Bu zümre içerisinde ‘millî ve vatanî’ hisleri ifâdede daha çok Nâmık
Kemal’in muakkibi sayılabilecek Mehmed Âkif, bu konulara bir de içtimâî, dinî
ve Âlem-i İslâm’a ilişkin meseleleri ekleyerek kendi vâdisinde bir çığır açmış
ve gerçekçi-sosyal temaların coşkun şâiri olmuştur.
Mehmed Âkif,
çağının hiçbir problemini gözden kaçırmamış dikkatli bir şâir-mütefekkir olarak
gerçekçi, akılcı, uyanık ve ilerici bir Müslüman portresi çizer. Bugünden mâziye
bakıldığında Âkif ve muâsırı birkaç mütefekkirin teşhis ve tespitlerinde isâbetli
çözüm önerileri sunduklarını söylemek mümkündür. Safahât’ında sık sık Şark ve
Garp’ı, yâni İslâm medeniyeti ile Hıristiyan Avrupa medeniyetini mukayese eden
Mehmed Âkif’in gerçekçi ve isâbetli tespitleri dikkatli bir gözleme, her
tarafını adım adım gezdiği Şark seyahatlerine ve kısmen Garp/Almanya seyahatine
dayanmaktadır. Mehmed Âkif’in İttihad-ı İslâm’ın temsilcisi üç yüz elli milyon
Müslüman’ın biner biner öldürülmesine seyirci kalan Avrupa’nın bugüne kadar
uzanan çifte standardını gözler önüne serdiği, buradan yola çıkarak ‘hisli
vicdanını’ kaybeden Batı karşısında Müslümanların kurtuluş reçetelerini ihtivâ
eden Safahât’ı, ‘hisli yüreklere’ aynı hakîkatleri haykırmaya bugün de devam
etmektedir. Bütün bu gerçekler, Âkif’i 21. yüzyılda da bir câzibe merkezi
yapmaya fazlasıyla yetiyor. Yeni bilgi ve belgelerin azlığına rağmen, hakkında
yapılan çalışmaların ritmini hiç kaybetmeden devam ediyor olmasını, bıraktığı
tesirin kuvvetinde, şiir vâdisinde değil belki ama, fikrî mîrâsının
genişliğinde aramak gerektir.
Son zamanlarda
neşredilen çalışmalar Âkif’e dâir başucu kitaplarını kaleme alan Eşref Edib,
Hasan Basri Çantay, Midhat Cemal Kuntay, Mâhir İz’in yazdıklarına birer şerh
kabilindendir. Bunlara bir de zikrettiği bilgilere şüphe ile bakılması erbâbı
nezdinde umûumi bir kaide hâlini alan Cemal Kutay ve hazırladığı Safahât
neşrinin başında âileye dâir birtakım bilgiler serpiştiren dâmâdı Ömer Rıza
Doğrul eklenebilir. Bununla beraber Âkif monografisine katkısı olacak bazı
çalışmaların da gün yüzüne çıktığını söylemeden geçemeyeceğim. Ömer Hakan Özalp
tarafından ilk defa neşredilen Âkif’in Dârülfünûn Ders Notları, Prof. Dr. İsmâil
Kara ve Fulya İbanoğlu’nun hazırladığı ‘Sessiz
Yaşadım’ isimli kitabı, Âkif’in küçük kızı Suad Hanım’ın terekesinden çıkan
mektuplar ‘Firaklı Nâmeler’ ve Âkif koleksiyoneri
Mehmet Ruyan Soydan’ın sabırla arşivine kattığı Âkif evrakı ve son olarak
Âkif’in Kur’ân tercümesine dâir yeni bilgi ve neşirler Âkif monografisine katkı
sunacak gelişmelerdir. Yakın bir zamana kadar Âkif’in bir kız ve bir erkek
çocuğunun hayatta olmasına rağmen, bu meseleye dâir en sıhhatli bilgilerin ve
birinci ağızdan kaynakların ihmal edilmesi ise ayrıca esefe lâyık bir noktadır.
Bilindiği üzere Âkif’in küçük oğlu Tâhir (1916-2000) ve en küçük kızı Suâd
Hanım 2000’li yılların başında vefat etmiştir.
Kurulduğu 1984
yılından îtibâren Mehmed Âkif’in ahlâkî, edebî, ilmî mîrâsını topluma ve genç
kuşaklara ulaştırma maksadıyla çeşitli faaliyetler tertip eden Mehmed Âkif
Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı, şimdi de Mehmed Âkif’e dâir yeni bilgi ve belgeleri
senede bir defa neşretmeyi düşündüğü Âkif Salnâmesi ile araştırmacıların ve ilgililerinin
istifâdesine sunmayı plânlamaktadır. Bu maksatla ilkini neşrettiğimiz Âkif
Salnâmesi (Mehmed Âkif ve Yakın Çevresine Dâir Etütler-Araştırmalar), ilk defa
gün yüzüne çıkan Âkif ve yakın çevresini konu alan çalışmalarla Safahât şâirine
dâir söylenecek sözlerin tükenmediğini gösterme ve bir yerlerde Âkif
monografisine katkı sunacak bilgi ve belgelerin varlığına dâir dikkatleri tâzeleme
maksadını taşımaktadır. Araştırmacı ve akademisyenlerin de katkısıyla bundan
sonraki sayılarımızda da yeni şeyler söyleyeceğiz.
Âkif
Salnâmesi’nin bu ilk sayısı, vakfımızın yönetim kurulu üyesi ve samîmi bir Âkif
muhibbi olan Sayın Mehmet Ruyan Soydan’ın teklif, ısrar ve tavsiyeleriyle ete
kemiğe büründü. Çalışmamızın bütün safahâtını tâkip eden biri olarak araştırma
kitabımızın aslan payı kendisine âittir.
Bu vesileyle
kendisine teşekkür ederiz. İlk sayımıza Âkif araştırmalarıyla tanınan değerli
akademisyen ve araştırmacılar katkı sundular.
……………………….
Mehmed Âkif’i
anlamak ve genç nesillere tanıtmak gayretimizin bir parçası olan eserimizle
sizleri baş başa bırakırken, kitabın neşri hususunda desteğini esirgemeyen THY
yetkililerine teşekkürü bir borç biliriz.
Âkifçe Selâm
ve Muhabbetle…
MEHMED ÂKİF’İN BİLİNMEYEN BİR ŞİİRİ:
Yâ Rab, senin üç türlü kulun var, bu
muhakkak;
Bir
kısmına her şeyleri bol bol veriyorsun..
Bir
kısmına lâkin keremin muktesid olmuş,
Nûr
istese bil- farz ona petrol veriyorsun.
Bir
kısmı da aç kalmak için bağlı kapında,
Ekmek
dese bîçâre, heman yol veriyorsun.*
*Prof. M. Uğur Derman’ın hocası merhum Mâhir
İz Bey’den duyarak tesbit etmiş olduğu bu şiir, Âkif’in Safahât dışında kalmış
şiirlerinden olup, Ertuğrul Düzdağ tarafından ‘Safahât Dışında Kalmış Şiirleri’ bölümünde sonraki baskılarda
Safahât’a ilâve edilmiştir.
Mehmed
Âkif’e İthaf Şiirlerine Bir Örnek:
Mehmed
Âkif’in huzurunda
Bir ziyâret ile geldim yanına
Kavuşmuşsun
Allah’ın ihsânına
Şehitlerle kaynaşmaktı o arzun
Yükselmişsin
artık cennet bağına
Vatan,
şehit senin ilham kaynağın
Şehitlerle
çevrili dört bir yanın
Kalplerdeki
gömülü varlığına
Kefendir
dalgalanan o bayrağın
O
yüksek duyguların şekillendi
İstiklâl Marşı’nın mısralarında
Milyonlarca
defa içten söylendi
Memleketin
karışık anlarında
Şehitler
mezarında nöbet tutsun
Huzurunda
eğilmiş seni sevenler
İzzet
daima niyazda bulunsun
Minnet
ve teşekkür sana ey erenler!
25.03.1969 Sâlim
HAZÎNE-İ
EVRAK
MEHMET RUYAN SOYDAN
Bu bölümde, Mehmed Âkif ve çevresi ile ilgili
elimizde bulunan, bâzları önemli bilgiler ihtivâ eden, bâzıları döneminin zevk
ve anlayışını yansıtan, bâzıları da onlardan bir hâtıra niteliği taşıyan kitap,
yazı, fotoğraf, fotokart, kartpostal, kartvizit ve sâir yazılı veya görsel
vesika, gazete ve mecmûa gibi birtakım evraklar kısa açıklamalar ile takdim
edilmektedir.
Esere, asıllarının fotoğrafları dercedilen
belgelerden bâzıları:
1-Sebilürreşâd Târihinden Birkaç Evrak.
İlk defa 14 Ağustos
1324 [27 Ağustos 1908] târihinde Sırat-ı Müstakîm ismi ile neşir hayatına
başlayan Sebilürreşâd mecmûası, birinci nüshâsından başlayarak abonelik
sistemini oluşturmak suretiyle abone sayısını ülke çapında artırarak memleketin
hemen her yerine (hattâ yurt dışında farklı coğrafyalara) ulaştırmayı hedef
edinmiştir. Gerek nâşirin gerekse muharrirlerin büyük fedakârlıklarıyla
yayınlanan dergi zaman içinde mâlî yönden birçok zorluklara mâruz kalmasına
rağmen, -künyesinde de belirtildiği üzere- ‘siyâsî,
dinî, ilmî, edebî ve ahlâkî mecmûa’ olarak bu esaslar çerçevesinde uzun
yıllar geniş kitlelere hitap edebilmiş, okuyucularının yüksek teveccühleri ve
katkıları sâyesinde yayın hayatını devam ettirebilmiştir. Eşref Edib’in
ifâdesiyle, mecmûanın istiklâl-i efkârını muhâfaza ederek idâme-i hayat
edebilmesi için zaman zaman abonelerine matbu mektuplar ile duyurular yapılmış
ve okuyuculardan aboneliklerine nihâyet vermemeleri hattâ yeni abonelere
ulaşılabilmesi için yardımcı olmaları istenmiştir.
Aşağıda, Sebilürreşâd
mecmûasının neşredildiği dönemlere âit bu mâhiyette (abonelik işlemleri ile
ilgili) tanzim edilmiş olan matbu evrak ile bir okuyucu mektubu yer almaktadır.
Bu belgelerden ilk ikisi, Eşref Edib tarafından dergi abonelere hitâben kaleme
alınmış söz konusu duyuru/mektup nüshâlarından oluşmaktadır. Bu mektuplarda
hissî ve edebî bir uslûpla derginin neşir maksadı kısaca hatırlatılarak
okuyuculardan aboneliklerine devam etmeleri istenmektedir. Birinci mektup
Sebilürreşâd’ın ilk dönemine, ikinci mektup ise Latin harfleri ile yeniden
yayınlandığı ikinci dönemine âit bulunmaktadır. Üçüncü belge sekizinci
Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın vâlidesi Hafize Özal’ın aboneliğinin devamı
için (arkasına not düşmek suretiyle) göndermiş olduğu abone talep formudur.
Sebilürreşâd’ın yayın
ilkelerinin açıklandığı dördüncü evrak, derginin 1960’lı yıllarına âit abone
talep formunun arka yüzünde yer almakta olup, bir diğeri yine abonelik ile
ilgili düzenlenmiş form bir belgeden müteşekkildir.
Sonuncu evrak ise,
Eşref Edib’e Afyon’dan gönderilmiş, Mehmed Âkif kitabının 1 ve 2. ciltlerinden
beşer adet sipârişi içeren kısa bir mektuptan ibârettir.
Eşref Edib’in
vefatından bir müddet evvel katıldığı bir toplantıda Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
tarafından çekilen bu fotoğraf, yıllar sonra tabettirilerek bana hediye
edilmişti.
HUZÛR-U ÂLİLERİ’NE
Muhterem Efendim,
Abone(liği)niz hitâm
bulduğu halde, iş’âr-ı âlilerinize intizâren irsâlâta devam ediyoruz. Bir hayli
zamandan beri Sebilürreşâd’ın kari’leri arasında bulunan zât-ı âlilerinin
abonesini, hitâm bulur bulmaz kat’ etmeye elimiz varmadı. Esâsen maksad, Müslümanlığın
neşr ü müdaafaası olduğu için, mütâlâaya arzu gösteren her Müslüman kardeşimize
Sebilürreşâd nüshâlarını göndermekle kendimizi mükellef addediyoruz. Abone
bedeli, mecmûanın mesârifâtını temin ile idâme-i hayat ve istiklâl-i efkârını
muhâfaza içindir.
Kudret-i mâliyemiz
müsâid olsa, Sebilürreşâd’ı memleketimizin her köyüne varıncaya kadar meccânen
neşr etmekden en büyük zevk duyarız. Zirâ Sebilürreşâd, hakâik ve şuûn-ı
İslâmiyeyi bütün Müslüman kardeşlerimizin istifâdeleri için neşrediyor.
Bit’tabi kendimiz yazıb, kendimiz okumak için değil. İhvân-ı dinimizin abone
bedeli diye lütfen gönderdikleri meblağı Sebilürreşâd, istiklâl-i efkârını
muhâfaza ederek idâme-i hayatı için bir yardım telâkki ediyor. Sebilürreşâd,
ibtidâ-yı teessüsünden bu âna kadar, sırf sevgili kâri’lerinin himmet ve muâvenetiyle
idâme-i hayat etmiş olduğu için, kâri’în-i kirâmın minnetdâr-ı lütfudur. ‘Haftada verilecek beş altı kuruşun ne
ehemmiyeti var?’ diye istisğâr olunmamalıdır. İhvân-ı dinimizin bu küçük
küçük himmetlerinin yekûnudur ki, on beş seneden beri Sebilürreşâd müessesesini
yaşatmakda, Müslümanlığın neşr ü müdâfaasını temin etmektedir. Onun için, bizce
kari’lerimizin lütufları pek kıymetlidir.
Velev ki, küçük bir
müddet için olsun, Sebilürreşâd kâri’leri arasına dâhil olan zevâtı bu
müessese-i İslâmiyenin en büyük hâmisi addederiz. Kıymetdâr muâvenetleriyle Sebilürreşâd’ı
himâye eden kari’în-i kirâmın günden güne tezâyüdü, âcizâne müdâfaa etmekde
olduğumuz Müslümanlığın şeref ve haysiyeti nâmına elbetde mûcib-i iftihardır.
Sebilürreşâd gibi bir
ceride-i İslâmiye kari’lerinin az veya çok olması memleketimizde hissiyat-ı
İslâmiyenin inhitât veya terakkisine en sahih bir miyardır. Onun için, her
hangi bir kari’mizin Sebilürreşâd’ı terk etmesi bizi pek mahzun ve müteessir eder.
Leh’ülhamd Sebilürreşâd memleketimizin her tarafında münteşir olduğu gibi az
çok bütün İslâm âleminde de okunmaktadır. Sebilürreşâd kâri’lerinin
memleketimizde günden güne çoğalması hissiyat-ı İslâmiyenin tenâkus değil
tezâyüd etmekde olduğuna bâhir bir delildir. Ümid ederiz ki, zât-ı âlileri
Sebilürreşâd’ı terk etmeyecekler, hattâ daha birçok ihvân-ı dinimizi kari’în-i
kiram meyanına idhâle himmet buyuracaklardır.
Bâki arz-ı ihtirâmat ile tevvecühât-ı
âlilerinin devamını temenni eyleriz efendim.
Sebilürreşâd Sahib ve Müdürü Eşref Edib
(DEVAM EDECEK)