Evet, OLUMLU BAKMAK; BÜYÜK DÜŞÜNMEK, DÜRÜST ÇALIŞMAK.. Aslında ZOR DEĞİL..
Bu ilkeleri 39 yıl, YAŞADIK.. İnandık ve Yazdık..
ZOR serisinin YEDİNCİ. KİTABI ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM. Hepsinin adı ZOR,
Yani Aslında ZOR değil; Beyaz Dünya ZOR Değil, Anılar ZOR Değil, Uzayda da Yaşamak ZOR Değil. Ve Sonuncusu; BİR AŞK ROMANI, YAKINDA ÇIKIYOR. Adı; “BU KOLAY DEĞİL.”
Birinci kitaptan hoş görünüze sığınacağıma inandığım küçük bir bölümü aktaracağım;
SAKIP BEYİN CENAZE Töreni için Fatih Camiine ulaşmaya çalışıyordum.
Taksi Şoförüne FATİH CAMİİ dedim,
Ağabey dedi yollar kapatılıyor tam gidemeyiz herhalde.
Fark etmez dedim, gidebildiğin yere kadar.
Başını salladı evet anlamında ve devam etti;
- – Ağabey Milletçe Başımız Sağ Olsun. Çok Baba bir adamdı.
- – Evet dedim, başımız sağ olsun.
- – Bak dedi Ağabey, bütün Zenginlerin BİR ŞEYİ var, bunların ne kendisinde ne ailede hiçbir yanlış yapmadılar,
- – Doğru söylüyorsun dedim. Yanlış yapmadılar.
- – Ağabey, dedi kırk yaşlarındaki Taksi Şoförü, BENİM BABAM ÖLDÜ, AMCAM ÖLDÜ BU KADAR ÜZÜLMEDİM, BUNA ÇOK ÜZÜLÜYORUM..
Sesi titremişti, baktım; gözleri buğulanmış, yanaklarına birer damla yaş yürümüştü. Ben de duygulandım. Sustum. O bunu fark etti ve göz yaşlarını daha fazla tutmadı. Bir kat mendil aldı, sildi gözlerini ve yanaklarını. Resmen ağlıyordu. Konuşamıyordu bile.
Biraz toparlanınca, devam etti;
- – AĞABEY dedi, Herkes için bir şeyler söyleniyor, onu yaptı, bunu çaldı filan gibi. Bunlar için, ne kendisi ne de çocukları için böyle bir şey duymadık.
- – Evet dedim. Bak o zaman sana küçük bir şey anlatayım; 1970 yılında BEN ONLARIN BANKASI AKBANK’TA MÜFETTİŞ OLARAK GÖREVE BAŞLADIM. BİZLERE İLK SÖYLEDİKLERİ ŞUYDU; BİZİ DEVLETLE ASLA KARŞI KARŞIYA GETİRMEYİN. VERGİ BORCU GİBİ DEVLET MÜKELLEFİYETİMİZİN GÖZ ARDI EDİLMESİNE ASLA GÖZ YUMMAYIN. DEVLETE NE BORCUMUZ OLACAKSA VAKTİNDE VE TAM OLARAK ÖDENMESİNİ SAĞLAYIN, AMMMA DEVLETİN DE BİZE TANIDIĞI BİR HAK VE HUKUK VARSA ONU DA KULLANIN VE KULLANDIRIN SİZDEN BİR MÜFETTİŞ OLARAK BUNU BEKLİYORUZ
- – Ne kadar güzel Ağabey, ne mutlu onlara ve size de. TEKRAR BAŞINIZ SAĞOLSUN!..
- – Teşekkür ederim. Sağol!. Dedim. Sizlerin de hepimizin başı sağ olsun.
Ve inme zamanı gelmişti. Para bile almak istemiyordu. Gözleri buğulu elinde kağıt mendili tekrar yüzüne götürdü ve uzaklaştı.
Çok duygulanmıştım. İki gün önce Mehmet Barlas TAKSİ ŞOFÖRÜ AĞLADI derken bana şaka gibi gelmişti. Benim Taksi Şoförüm de ağlıyordu. İçten üzülüyordu. O gün bunu bir çok insanda fark ettim. Halkımız, çocuklar, yaşlılar, kadınlar gerçekten ağlıyordu.
Taksi Şoförünün söyledikleri üzerinde düşündüm. Sonra gördüğüm diğer insanlar, ellerine geçirdikleri TEK KARANFİLİ SAKIP AĞALARINA ATAN, DUA EDEN, GÖZ YAŞI DÖKEN, İÇLERİNDEN GELDİĞİ İÇİN HİÇ BİR ORGANİZE ETKİ OLMADAN CENAZE GEÇERKEN TEKBİR NİDALARI İLE SAKIP AĞALARINI SELAMLAYAN HALKIMIZ, ONLARIN SESLERİ VE DAVRANIŞLARI bana bir şeyi daha hatırlattı.
İNSANLAR SAKIP SABANCI’yı SAKIP AĞALARINI SEVİYORLARDI AMA, SADECE BİR HALK ADAMI OLDUĞU İÇİN DEĞİL, ONLAR GİBİ DOĞAL DAVRANDIĞI İÇİN DEĞİL, belki biraz da bunlar için ama asıl;
DEVLETİ SOYMADIĞI VE SOYDURTMADIĞI İÇİN
Bu çok önemli bir ayrıntı idi. Ne diyordu Taksi ŞOFÖRÜ,
“Ağabey Herkesi bir marifeti çıktı. Bunlar için, ne kendisi ne de çocukları için duymadık”
İşte cenaze töreninde, Sakıp Ağa için gözyaşı dökenlerin, içten sevgi ve saygılarını sergileyenlerin, belki de hiç dikkate alınmayan bir başka gerekçeleri.
Bu aslında Türkiye’nin bir özlemi, bir hasreti, 30 yıldır unuttuğu değerlerin bir hatırlanmasıydı. Bence Sakıp Beyin renkli kişiliği, sempatisi, popülaritesi yanında Kitlesel Fetihlere neden olan EN BÜYÜK FARKI burada yatmaktadır.
Ne diyordu Taksi Şoförü; “YANLIŞ İŞLERİNİ GÖRMEDİK ve DUYMADIK”
ADANA’DA VERGİ HATASI…. DEFTERDAR İNANMAK İSTEMİYORDU…
Bu bana bir olayı hatırlattı: 1975′ filandı, ben Akbank’ta Refakat Müfettişi olmuştum. Bir gün Heyet REİS’i beni acilen Adana’ya gönderdi. Bir Vergi Hatası yapılmıştı.
Şube Müdürü GÖKALP ATAĞAN’la birlikte Deftardarlığa gittik, Defterdar Beye durumu anlattık. Akbank Muhtasar Beyannameyi zamanında vermemişti. Biz de PİŞMANLIK ve DÜZELTME talep ediyorduk. Defterdar şaşkın şaşkın bize baktı; “GİDİN İŞİNİZE BE KARDEŞİM” der gibi;
“Öyle şey olmaz, bu güne kadar ne Akbank’ta ne de SABANCI’da böyle şey olmadı gidin iyi bakın BEYANNAME MUTLAKA VERİLMİŞTİR
- – Hayır, efendim dedik, verilmedi.
Adam ters ters kafasını iki yana salladı ve ilgili yetkiliyi yanına çağırdı.
- – Var mı böyle bir iş? Dedi. Kararlı ve sert bir ifade ile.
- – Şef ; “Hayır efendim yatırdılar ” dedi. Defterdar bize döndü ve Buyurun Gördünüz mü? der gibi gülümsüyordu.
Biz ısrarla; Hayır efendim Beyanname verilmedi dedik ve olayı anlattık. Muhasebeci Beyannameyi hazırladığı sırada bir telefon almıştı. Telefonda ANNESİ’nin AĞIRLAŞTIĞI ve HASTANE’ye kaldırıldığı bildiriliyordu. Ve Annesi ölmüştü. Bu haberi alan ve Hastanede annesinin vefatını öğrenen Muhasebeci bir hafta işe gelememiş ve hazırlamakta olduğu Beyanname Kalamozanın arasında kalmıştı.
Sonuçta Beyanname verilememişti.
Ama; Defterdar ve işin tam ortasındaki şef de, bu yıllar yılı vuku bulmamış olaya ihtimal bile vermiyorlardı. Evet, DEVLETE KARŞI VECİBELER ÖYLESİNE DİKKATLE YERİNE GETİRİLİYORDU Kİ AKSİNE BİR DURUM OLUNCA DEVLET BİLE BUNA İHTİMAL VERMİYOR VE ŞAŞIYORDU.
Müfettişliğimiz İlk günündeki talimatı hatırlayınız “BİZİM DEVLETE KARŞI ZOR DURUMDA KALMAMIZA NEDEN OLACAK HİÇ BİR İŞİ YAPTIRMAYIN. İŞTE SİZE MÜFETTİŞLİK TALİMATI.
Oysa ne PATRONLAR ne talimatlar veriyorlar..
Son örneğini hatırlayınız… Ne diyor MALİYE; SATIŞ GEÇEN YIL GERÇEKLEŞTİ.. SİZ YALAN SÖYLÜYORSUNUZ…. Oysa kayıtlar satışın gerçekten YENİ YILIN İLK GÜNÜ GERÇEKLEŞTİĞİNİ GÖSTERİYORDU.
İnanmıyorlar… O güven kazanılamamış.. İŞTE; Fark belki de buradaydı!…
Sakıp Bey ekrana çıkıp ta,
“ARGADAŞ, VERR-Gİİ-DEN DÖÖ-NEE-NİİİİN GAŞIĞI GIRILSIN”
dediği gün olay bitmiş ve halkın zihnine kazılmıştır. Ayrıca öyle veya böyle, Devlete Karşı bir EKONOMİK AYIPLARI da gerçekten duyulmamıştır.
Bence HALKIN Büyük Sevgi ve sempatisinin kökeninde grubun bu hasletleri yatmaktadır.
Bunları neden anlatıyorum. Hem Sakıp Beyin Ölümü nedeniyle gelişen duygulardı bunlar, hem de Sakıp Bey için bir özlemi veya yakıştırması vardı milletimizin, derlerdi ki;
O BAŞBAKAN OLSA, TÜRKİYE’NİN SORUNLARI ANINDA ÇÖZÜLÜR !..
Ben de onun Başbakan olamayacağını söylerdim hep..
O Başbakan olsa, daha erken ölürdü kahrından. İki şekilde kahrederdi.
Birincisi; boşuna kürek çektiği için,
İkincisi; etrafındaki KÖTÜ NİYET VE HAİNLİKLERİ, APTALLIKLARI, Beceriksizlikleri daha sık görmek zorunda kalacağı için.
BİR YERDE YÜZÜNÜ KIZARTMAZSAN
ÖTEKİ YERDE ERİRSİN ERİR!..
Yine Bursa’da, bir Uludağ dönüşü, Vali Zekai Gümüşdiş bir öğle yemeği veriyordu. Yemekte, İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli, Turizm Bakanı Mesut YILMAZ, bazı Bürokratlar ve seçkin işadamları da vardı.
Sakıp Bey’in uçağı saat 14.30’da hareket edecekti.
Yemek saat 13.30 sıralarında bitmişti. Ama sohbet derin, konular ilginçti.
Sakıp Bey bana baktı, “Vakit?” diye sordu. “Bir saat,” dedim. Havaalanı 30 dakika mesafede idi. Ve hemen kalkarsak çok rahat yetişecektik.
Bakan Kalemli fark etti, “Hayır, hayır. Kahve içmeden bırakmayız sizi,” dedi ve ekledi, “Hiç merak etmeyin, sizi almadan hiçbir uçak kalkamaz.” Diğerleri de onu tasdik etti. Türkan Hanım da, “Kahve içelim Sakıp,” deyince kaldık. Ve 20 dakika daha geçmiş oldu. Sonunda kahveler de içildi ve veda merasimini mümkün mertebe kısa keserek yola koyulduk.
Bursa’yı hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. Trafik rezaletti. Bir de yağmur vardı. Arabamız ilerleyemiyordu. Sakıp Bey çok sıkılmıştı. Durdu duramadı;
“Türkan Hanım, Türkan Hanım, bir yerde yüzünü kızartmazsan öteki yerde erirsin… erirsin…
Bak ben şimdi eeeriiiiyoooorum.
Ee-rii-yo-rumm. Halbuki, ‘Gardaşım sağol, kahve içmem,’ deyip yüzümü kızartsaydım, şimdi erimezdim.”
“Sofracıoğlu gardaşım, sen de dinle bak: Bir yerde kızaracaksın ki, öteki yerde erimeyesin. Ee-rii-yo-rum ben. Ne gereği vardı!”
Uçağı gerçekten birkaç dakika bekletmişlerdi. Hemen uçağa alındılar ve İstanbul’a uçtular.
Ben de o günden beri, erimemek için önce gerekiyorsa yüzümü kızartır ve kestirmeden isteğimi, gerekeni söyler ve yaparım. Bu olaydan sonra ben de hiç er
ŞİMDİ BİZLER DE BURADA YÜZÜMÜZÜ KIZARTIP SAYIN GENEL MÜDÜRE AÇIK SEÇİK DİLEKLERİMİZ SÖYLEMEZSEK YARIN MÜŞTERİ KARŞISINDA; E—Rİ—RİZ…. E—Rİ—RİZ….
Şaka bir yana; son değişiklikleri; gerek teknolojik değişiklikleri, gerekse YÖNETİM-KADRO DEĞİŞİKLİKLERİNİ beğendiğimizi söylemek istiyoruz.
Hatırlayacaksınız burada; BÜYÜK İŞLERİN ALINAMADIĞINDAN, Acente olarak YALNIZ Kaldığımızdan filan söz ettik. Şu anda bunların düzeldiğine ve daha da düzeleceğine inancımız tamdır.
Bir örneği sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim;
CUMARTESİ GÜNÜ ÖNEMLİ BİR İŞ İLİŞKİSİ FIRSATI ÇIKIYOR..
OFİSE GELİP BİR MESAJ YAZIYORUZ..
PAZARTESİ ilk fırsata BÖLGENİN yardımını almaya çalışıyoruz. İstediğimiz, sadece bir uzman desteği.
ON DAKİKA SONRA Bizzat Bölge Müdürümüzden cevap alıyoruz.. ÇOK NAZİK BİR ŞEKİLDE DİYORLAR Kİ;
- – BU GÖRÜŞMEYE BEN DE KATILABİLİR MİYİM?.
İşte gözlerimizi yaşartan iş anlayışı, dahası var.. Bir kaza geçirmişiz, kolumuz kırık, ama bu ziyareti de yapmak lazım. TAKSİYLE Müşteriye gidiyoruz.. BÖLGE MÜDÜRÜMÜZÜN ARABASI KAPI ÖNÜNDE Bekliyor… Böylesine içten böylesine mütevazi ve işini bilen bir BÖLGE MÜDÜRÜ.. Bu bir şanstır.. İnşallah hep birlikte İYİ KULLANACAĞIMIZ BİR ŞANS Olacak ve BÜYÜK İŞLER DE ALACAĞIZ….
Biz beğenmediğimiz tarafları da her zaman açıkça söyledik ve söyleriz..
Ama bunları da söylemek gerekir. Aksi halde haksızlık olurdu..
TEŞEKKÜR EDİYOR SAYGILAR SUNUYORUM…