Ahlâki disiplinlerin ekonomik anlayışa katkıları ve zenginleşme(6)

63

Herkes genellikle Japon mucizesini merak eder. Bu mucizenin onların geleneklerine bağlılıkları ile bu ekonomik mucizeyi gerçekleştirdiğine inanır.

Bizim konumuz ahlaki disiplinler olduğu için bu perspektiften baktığımızda Japonya’da tek bir ahlaki disiplin olmadığını görüyoruz. Dolayısı ile oradaki farklı ahlaki disiplinlere bakıp etkilerini inceleyelim.

Halk kademesinde Budizm’in ağırlığımı, seçkinlerde ise Konfüçyüs akımının hakim olduğunu, ayrıca yüzyıllardan beri gelen halk inanışlarının Japon halkı üzerinde etkilerini görüyoruz. Japonya’da da ilk dönemlerde tüccar sınıfı itibarlı bir sınıf değil..

Tokugawa dönemi (1600-1868) Japonya’da incelenmesi gereken en önemli dönemidir. İlk hanedanlarda Ieyasu için şu tabir kullanılır. ” Ieyasu ülkeyi at sırtında fethetti, fakat aydın ve akıllı bir insan olarak ülkenin at sırtında yönetilemeyeceğini çok çabuk kavradı. Ülkeyi yönetmek ve insanca bir yola girmek için bilgi yolunu takip etmesi gerektiğine akıllıca karar verdi. Bu bakımdan, işin başından itibaren öğrenmeyi teşvik etti.”

Bakıldığında Konfüçyan ahlaktaki toplumdaki hiyerarşik anlayış yönetimi kolaylaştırdı( Oğul babaya, Kadın kocaya, küçük büyüğe,, teba beye olan bağlılık v.b.)  Tokugawa döneminde seçkinlerin ve Budist keşişlerin elinden çıkan Budist öğreti, Samuray ve şehirlerde gelişir oldu ve büyüdü. Japonya’da din ve devlet ilişkisinde konfüçyan bir yol izlenirken, din ve ekonomi konularında da Budist bir anlayışın hakim olduğunu görüyoruz.

Konfüçyan düşüncenin temel felsefesinden biride ” Ekonomi ile siyasetin birliğidir. “Tokugawa döneminde “Keizaı”  kelimesi “İmparatorluğu yönetmek için ahaliyi beslemek” anlamına gelmektedir. Mencius ” Belirli bir geçim kaynakları olmadan sarsılmaz bir kalbe sahip olmayı sürdürebilenler sadece eğitilmiş insanlardır” der. Ayrıca ” Ahaliye gelince, eğer belirli bir geçim kaynakları olmazsa r kararlı bir kalpleri olmaz. Ve eğer kararlı kalpleri yoksa kendini kaybetme, ahlaki sapma, baştan çıkma ve düzene uymama yolunda yapmayacakları şey kalmaz” diye ifade eder. Buradaki politika onun için “Keizaı” esasına göre yapılır, yani ahali beslenir.

Konfüçyan iktisat politikasının ideal ifadesi şu cümlede gizlidir. “Üretimi teşvik et, tüketimi caydır.” Konfüçyüz’ün şu ifadeleri de çok etkin olmuştur. ” İsraf itaatsizliğe yol açar, cimrilik rezilliğe. Rezil olmak itaatsiz olmaktan iyidir.” Bu öğretilerin toplum üzerinde çok etkili olduğunu görüyoruz.

Diğer bir anlayışta Japonya’da iş yapmak “millete olan borcun ödenmesi ” anlamına gelmektedir. Özellikle Tokugawa döneminde bütün halk tabakalarının ülkesine sadakat göstermesi ve milletin sunduğu nimetlerin ödenmesi gerekliliği anlayışı hakim olmuş, yönetim bu beklentisini açık açık hissettirmiştir.

Jodo Şinsu mezhebi, Japonya’nın tüm kesiminde yayıldı. Bu mezhebin kurucularından Rennyo Şonin’e göre iş hayatı yiyecek iç içek gibi idi ” Eğer iş ve ticaretle uğraşacaksak, bunun Budizmin hizmetinde bir şey olduğunu anlamamız gerekir.” der.

Şingaku hareketi ve onun kurucusu olan İshida Baigan Konfiçyüzim, Budizim, Şinto ve taozimden faydalanarak karma bir öğreti üretmişlerdir. (18. Yüzyıl)

Bu öğreti; bilgi, tecrübe ve ahlakın kaynağı kalptir diye ifade eder. Ayrıca “gündelik faaliyetlerin düşünülerek yerine getirilmesiyle kişisel ve toplumsal ahlak geliştirilebilinir” anlayışı hakimdir.

Hayatı boyunca Baigan olağan dışı derecede insiyatif ve risk alma arzusu gösterdi, öğretilerinin içeriği de aynı derece de kayda değerdi. Otoriteye her zaman saygılı olup asla ona isyanı desteklemese de, hangi sınıftan olursa olsun her bireyin saygınlığı ve herkesin ruhsal aydınlanma ve etik erdemleri edinme kapasitesine sahip olduğu iddialarında kararlıydı.

Resmi Tokugawa görüşüne göre samuraylar sırasıyla çiftçilerden, daha sonra zanaatkârlardan ve hele özellikle tüccarlardan daha üstün şerefe sahiptiler. İşte Baigan buna tamamen karşıdır.

“Tüccarın Yolu” savunmasında tüccarların toplumun ütün kesimlerine karşı özel sorumlulukları olduklarını kabul eder. Tüccarların yaptığı işlerin diğer bütün sınıflarınki kadar onurlu olduğunu ifade eder. Nihai olarak tek bir yol vardır:   “Bir Tüccarın Yolu” derken bunu nasıl Samurayınkinden, Çiftçininkinden ya da Zanaatkarınkinden ayırabilirsiniz? Mencius “sadece tek bir yol vardır” demiştir. Ayrıca “Samuray, çiftçi, zanaatkâr ve tüccar cennet yaratıklarıdır. Cennette iki yol mu vardır ?” diyerek bütün sınıfların onurlu olduğundan bahseder.

Shinkogu hocaları çalışkanlık, dürüstlük, itimat, gayret, eli sıkılılık, sözünde durma  gibi tüccar meziyetlerini tüccarların yapmaları konularında vaazler verdiler.. Açlık ve hastalığa maruz kalan insanlara yardıma koştular. Köylerde tarımla uğraşan çiftçilere daha ileri tarım teknikleri konusunda bilgilendirmeler yaptılar. Sadece bilgilendirmelerle kalmayıp onların ana ihtiyaçları konularında ( gübre, tohumluk ve tarım aletleri gibi) konularda yardımcı oldular sıfır faiz veya sıfıra yakın faizli borçlar vererek çiftçilerin gelişimini sağladılar.

Ishida Baiganın çok beğendiğim ve manidar gördüğüm sözü ile bitiriyorum. ” Kalbi tanımak aydınlanmanın (gakumon) başlangıcıdır. Tabiatı tanımak aydınlanmanın özüdür, kalbe ulaşmaksa aydınlanmanın ta kendisidir.”