Afrin’in Düşündürdükleri

45

Afrin’de çatışmada şehit olmuş bir askerimizin evine başsağlığına giden binbaşı anlatıyor: “Şehidimizin ailesine taziyeye gittik. Beş yaşında bir kız vardı, elindeki mavi balonu hiç kimseye vermiyordu. ‘Beraber oynayalım mı?’ dedim. ‘Olmaz, patlarsa ölürüm.’ dedi. ‘Patlarsa ben sana binlerce balon alırım.’ dedim. Ve minik kız bana şu cevabı verdi: ‘Babam şişirdi bu balonu. İçinde onun nefesi var.'”

Baba nefesiyle şişen balona sahip olmak, bir çocuk için ne ifade ediyorsa, Türkiye için Afrin de aynı anlama geliyor. İçinde emek var, kan var, gözyaşı, hasret var, fedakârlık var, ümit var…

Baba, çocuk için sebeb-i hayattır, dayanaktır, sığınaktır, ümittir… Türkiye de Afrin için artık baba olmuştur. O, bizim açımızdan mavi balondur; her birimiz, babasının nefesiyle hayat bulan mavi balonlu çocuğuz.

Afrin, bizden yiğitlerimizi aldı, emeklerimizi aldı, birikimlerimizi aldı… Afrin bizden öfkemizi, hıncımızı da aldı. Afrin, sadece almadı, bize neler verdi? Birlik verdi, özgüven verdi, zafer verdi… Dostlarımızı da düşmanlarımızı da tanıdık Afrin’le. Bir hakikati tekrar öğrendik: Bize dost, yine bizmişiz, dışımızdakiler ya ikiyüzlü, ya sahtekâr ya düşman imiş. Ayakta kalmak için yalnız yaşamak, birbirimizi hep sevmek, dayanışma içinde olmak zorundaymışız. Dünyada gemisini yürüten, kaptan imiş. Zor günler için yaptığımız yatırımlar, kurduğumuz ortaklıklar, bir aldanma ve aldatmacaymış. Kurt, bulanık havaları severmiş, nice kurtla karşılaştık bulanık havada. Öğrendik ki, kurt görünümlü çakallar gerçek kurtlar meydana çıkınca sahayı terk edermiş. Şimdi de “Cephede savaşı kaybettik, ama gerilla savaşıyla zafere ulaşacağız.” diyenlere “yenilen pehlivanın güreşe doymayacağını öğretme vaktidir.

Durup dururken gündeme gelmedi Afrin. Bir beka, var olma, mücadelesi olarak Afrin’e gidildi ve girildi. Global düşman güçler;  yaramaz, aptal çocuklarını orada toplamışlardı. Bizim sırça köşkümüzü taşlıyordu bu toprağın biraz salak ama tam hain çocukları. Nasihat ile uslanmayanlara kötek, gerekti. Dış düşmanların, iç hainlerin dediği gibi bir işgal değildi, şüphesiz, Afrin Harekâtı, nam-ı diğer, Zeytin Dalı Harekatı. Tarih, fetih olarak yazacak bu zaferi, aynen İstanbul’un fethi gibi. Fethin ruhuna uygun hareket etti Türk ordusu. Yıkmadı, yakmadı, sivilleri katletmedi. Güvenlik, huzur için gitti oraya. İnsani değerler için, bir zulmü önlemek için canını verdi, ümidini bağladı, fedakârca davrandı, yaşatmak için öldü orada. Bundan sonra da yapılacak iş, o beldeyi ihya etmek olacak.

Afrin, tarihimiz açısından belki bir Çanakkale değil, ama Kıbrıs’tan ve Yemen’den geri değil. Anadolu insanı, artık türkülerinde Afrin’i anlatacak. Ressamlarımız Afrin’i çizecek, şairlerimiz Afrin’i okuyacak, musikişinaslarımız Afrinli güfteleri besteleyip seslendirecek. Güzel sanatlarımız Afrin’le yeni bir zenginlik kazanacak. Sanatçılarımız, şehit olan babanın, geride kalan çocuklarına verdiği güçlü nefesi, taze gelinlerin yavuklusuna duyduğu özlemi, şehit olması için oğlunu doğurduğunu haykıran annelerin duasını işleyecek eserlerinde. Afrin, suyu kuruyan çoban çeşmesi değil, sabrıyla taşı delen soğuk suların ebedi pınarı olacak bizim için.

Afrin, iç ve dış siyasetle kaybedilmemeli, siyasete kurban edilmemeli. Bir hamasetin değil, aklın, zekânın, insani hassasiyetin, sabrın, milli bilinç uyanmasının örneği olarak tarihte yerini almalı. Uyuyan halkların uyanması için bir kıvılcım olmalı. Bir toplumun, küllerinden nasıl doğabileceğini göstermeli bize. Afrin, dışımızda olsa bile içimizde olmalı.

Duruş sahibi, şahsiyetli birey ve toplum olmak istiyorsak “cenk ü cidal”den kaçamayız. Hayatın iksiri bu.  Atalarımız yine haklı çıktı: “Hazır ol cenk ü cidale istersen sulh u salah.”