Afetlerde Doğru Davranış Şekilleri

123

2020 yılının ilk 11 ayı, ülkemizde afetler açısından oldukça
can yakıcı bir süreç olarak hafızalarımızda kaldı. Yaşanılan depremler, seller,
orman yangınları, düşen çığlar, bulaşıcı salgın (Covid 19 pandemisi) hastalıklar,
tsunami, pistten çıkan uçak, patlayan havai fişek fabrikası derken, ilk 11 ayda
13.373’ü COVID 19 pandemisinden olmak üzere toplam 13.562 kişi hayatını
kaybetti.  Bulunduğu coğrafya yüzünden
doğal afet yaşama olasılığı yüksek olan ülkemizde, 1980’lerin ikinci yarısından
sonra yaşanılan hızlı ve çarpık kentleşme süreci maalesef hiçbir afet tehlikesi
dikkate alınmadan geçirilmiş bir süreçtir. Günümüzde yaşanılan birçok doğal
olayda bu yanlış yönetilen sürecin sonuçları ile karşılaşmaktayız. Bu süreçte yapılan
yanlışlıkların ortadan kaldırılma ihtimalinin yakın zaman içerisinde mümkün
olmadığını düşündüğümüzde, olası bir afette hayatta kalma şansımızı arttıracak
tek şeyin, yaşanılan olay sırasında doğru davranışı sergilememiz olduğu
görülmektedir. 

 

Ülkemizde en sık karşılaşılan doğal afet türü sel ve su
baskınlarıdır.  Son olarak 23 Ağustos
2020 tarihinde Giresun’da yaşanılan sel felaketinde 11 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Sellerin temel sebebi sürekli ve kuvvetli yağışlardır. Özelikle
dere yataklarına yapılan yapılar her kuvvetli yağış sonrasında sel tehlikesi
ile karşı karşıyadır.  Ayak bileklerimize
kadar gelen sel suyu bir insanın dengesini bozup düşürebilecek ve sonrasında da
sürükleyebilecek bir güce sahiptir. Eğer su seviyesi dizlerimize kadar ulaşıyor
ise, bu durumda araçlar sel sularına kapılıp sürüklenmeye başlayacaktır.
Kuvvetli yağışlar sonrasında sel tehlikesinden korunmak için sel bölgesinden
ayrılıp, yüksek yerlere gitmek en doğru davranış olacaktır. Elektrik direkleri
veya elektrikli eşyalar tehlike yaratacağı için elektrik şalterlerini kapatmak
ve elektrik direklerinden uzaklaşmak gerekmektedir.  Sele araç içinde yakalanırsak, en yakın su
kaplı olmayan yollara ulaşmaya çalışmak en doğru davranış olacaktır. Sel
sularının içinde araç kullanmak tehlikeyi arttıracaktır. Özellikle debisi
yüksek sel sularının neler taşıdığını görmediğimiz için, sel sularının içine
girilmemesi doğru bir hareket tarzı olacaktır. Sel sonrasında özellikle içme
sularının kirlenme olasılığına karşın, bulaşıcı hastalıklar için önlem amacı
ile ilk günler şebeke sularının tüketilmemesi yerinde olacaktır.

 

Ülkemizde özellikle Karadeniz Bölgesinin yüksek kesimleri
ile Doğu Anadolu’da sık karşılaşılan bir doğal afet türü de çığ
düşmesidir.  Bu yıl içerisinde Van
Bahçesaray mevkiinde yaşanılan bir gün ara ile gelişen 2 çığ düşmesi olayında
42 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Farklı nedenlerle dağların yüksek
yamaçlarından aşağıya doğru kayan büyük miktarlardaki kar, çığ düşmesi olarak
adlandırılmaktadır. Yoğun kar yağışlarından sonra sıcaklığın aniden düştüğü
durumlarda, yeni yağan kar eski yağan kara iyi işleyemez ve havalar ısındığında
bu üstte kalan yeni kar tabakası farklı etkiler yüzünden yamaç aşağı kaymaya
başlar. Bu yüzden kar yağışından sonra güneşin açtığı ilk gün çok
tehlikelidir.  Bu zamanlarda özellikle
dik yamaçlardan uzak durmak gerekmektedir. Eğer arazide çökme, kırılma
seslerine benzer sesler duyuyor iseniz, bir çığ başlangıcının hemen
öncesindesiniz demektir. Çığa yakalandığınızda çığın geliş yönünü görebiliyor
iseniz hızlıca çığın etki alanının dışında kalabilecek bölgelere kaçmanız
gerekmektedir. Bağırarak çığ oluşumunu haber verip ve eğer çevrenizde bir ağaç
var ise sıkıca ağaca tutunmanız gerekmektedir. Eğer çığın içinde kalırsanız
yüzme hareketleri yaparak akan karın üzerinde kalmaya çalışın. Ağzınızı sıkıca
kapatın. Kar altında kalırsanız başınızı sağa sola çevirerek nefes alabilecek
bir boşluk yaratmaya ve enerjinizi dikkatli kullanıp bağırarak yerinizi belli
etmeye çalışın.

 

 

Etkisi yüksek olan bir diğer afet ise deprem tehlikesidir.
Yıl içerisinde meydana gelen 24 Ocak Pötürge, 23 Şubat Van-İran Sınırı, 14
Haziran Karlıova ve son olarak 30 Ekim Sisam adası depremlerinde toplam 168
kişi hayatını kaybetmiştir. Günümüzde depremleri önceden belirleyebilen bir
teknoloji bulunmadığı için depremler diğer afet türlerine göre çok ani ve çok
daha hızlı gelişirler. Her şey birkaç on saniye içerisinde gerçekleşir. Bu
yüzden kapalı yerlerde (iş yeri, okul, hastahane, ev, vb) depreme
yakalandığımızda yapabileceğimiz tek şey, sağlam olduğunu düşündüğümüz bir
masanın, veya yaşam üçgeni oluşturabilecek bir nesnenin (çamaşır-bulaşık
makinesi, buzdolabı) yanında çök-kapan-tutun yöntemi ile hedef küçülterek
depremin bitmesini beklemektir. Deprem bittikten sonra, elektrik ve gaz akışını
kesip evimizden/işyerimizden çıkmak en doğru harekettir. Açık alanda yakalandı
isek, binalardan, elektrik direkleri gibi yapılardan uzak durmak gerekmektedir.
Eğer enkaz altında kaldıysak ancak hareket edebiliyorsak ve enkazdan
çıkabilecek durumda isek enkazdan çıkmaya çalışmalı, eğer çıkamayacak durumda
ise mutlaka sakin bir şekilde kurtarma ekiplerinin bize ulaşmasını
beklemeliyiz. Dışarıdan bir ses duyduğumuzda, yerimizi belli edecek şekilde ses
çıkarıp, ekipleri yönlendirmeliyiz. Unutmayalım ki, kurtarma ekipleri bize
mutlaka ulaşacaktır.  Denizde meydana
gelen bir deprem sonrasında tsunami tehlikesine karşın sahilden veya deniz
kenarından uzaklaşıp yüksek yerlere gidilmesi gerekmektedir.

 

Her ne kadar doğal afet olarak nitelendirilecek boyutlara
ulaşmasa da her an karşılaşabileceğimiz bir diğer tehlike ise yangındır.  Yangınlar çok hızlı geliştikleri için, böyle
bir tehlike karşısında bizim de oldukça hızlı hareket etmemiz gerekmektedir.
Çıkış yollarımız açık ise zehirli dumanları solumamak için burnumuzu bir ıslak
havlu veya bezle kapatarak, eğer dumanların içinden geçmemiz de gerekiyorsa bu
sefer çömelerek veya eğilerek duman katının altında kalacak şekilde hızlıca
olay yerini terk etmeliyiz. Eğer olay yerini terk edemiyorsanız, yine burnumuzu
ıslak havlu veya bir bezle kapatarak, camlı bir odada kalarak bağırarak veya
112’yi arayarak yardım isteyiniz. Bulunduğunuz odaya duman gelmeye başladığında
kapıyı kesinlikle açmayın. Kapının altını halı, kilim vb malzemelerle kapatarak
duman girişini engellemeye çalışın. Yapabiliyorsanız kapıyı sürekli olarak su
ile ıslatın. Yangında oluşan duman katı havada asılı kalacağı için zehirli
dumanı solumamak için zemine yakın durmaya çalışın.

 

Her ne kadar afetlerde doğru davranış biçimleri önemli olsa
da, aslında yapılması gereken afet zararlarının azaltılmasına yönelik yasa ve
yönetmeliklerin doğru uygulanmasıdır. Yani yaşanılan doğal olay afet boyutunu
almadan gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Ancak özellikle belediyelerdeki
popülist yaklaşımlar, bu yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında zayıflık
yaratmakta, buna ek olarak insanlarımızın vurdumduymazlığı da afet boyutuna
gelmemesi gereken doğal olayları afet boyutuna taşımaktadır. İzmir’e 70 km
uzaklıkta olan bir depremde 116 kişinin, 2-3 saatlik bir yağış sonrasında 11
kişinin hayatını kaybetmesinin başka bir izahatı yoktur. Burada sorumlu
hükümetlere de büyük işler düşmektedir. Bilerek yapılan yasa-yönetmelik
ihmallerinin karşılığında ağır yaptırımlar uygulanmaz ise, yapılan her zaman yapanın
yanına kar kalır ise, bizler bu acıları daha çok yaşar, arama-kurtarma
çalışmalarında ne kadar iyi olduğumuz naralarını atıp, gerçeğin üzerini
kapatmaya devam ederiz…

 

Sağlıcakla kalın…