“Adalete güveni ne kadar sağlam tesis edersek ekonomi ve demokraside o derece hızlı mesafe alırız.” Bu sözün benzerlerini sıkça yazdığımı okurlarım iyi bilir. Ama bu defa sözü söyleyen ben değilim, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan.
Ekonomi ve demokrasi alanında yaşadığımız sıkıntıların ana sebebinin “adalete güvenin” tesis edilememesi olduğuna dair tespitlerin, artık Beştepe’de de kabul edildiği anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Beştepe Külliyesinde (Adalet Bakanlığında değil!), mesleğe yeni başlayan hakim ve savcıların kura töreninde yaptığı konuşmasında yargı ve hukuk sistemi hakkında değerlendirmeler yaptı.
Erdoğan, “hukuk devleti ilkesinin yaşatılabilmesi için yargının her türlü taassuptan, hizipleşmeden azade tutulmasının şart olduğunu” söyledi.
“Yargıda siyasi ve ideolojik kamplaşmaların tekrarına izin vermeyeceğiz. Yargımızın tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruması ilk ve öncelikli şarttır” dedi.
“Ülkenin aydınlık yarınlara ulaşmasının, ancak adalet sisteminin kusursuz işleyişi, hukukun eksiksiz tecellisi, yargıya güvenin pekiştirilmesiyle mümkün olacağına” işaret etti.
“Adalet sisteminin şeffaflaştırılması, hesap verebilirliğin artırılması, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tahkim edilmesi için yeni adımlar atmayı sürdüreceklerini” vaat etti.
Hazreti Mevlana’nın “adalet her şeyi yerli yerine koymaktır” tanımını hatırlatarak yeni yargıçlarımızdan adaleti, hakkı, hukuku yerine getirmelerini istedi.
Bu sözler doğru ve güzel sözler. Ama bir sözün inandırıcı olması söyleyenin eylemleriyle tutarlı olmasına bağlıdır. Eylem ve söylem birliği olsaydı içimiz ne kadar rahatlardı değil mi?
********************************
Bağımsız ve Tarafsız Yargı İsteniyor mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan yukarıdaki konuşmasının bir bölümünde henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararı hakkında mahkemeleri etki altına alabilecek şekilde yorum yaptı.
Türkiye’de ve dünyada önemli bir gündem maddesi olan “Kobani Davası” diye adlandırılan davada Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu sanıklara yüksek cezalar verildi.
Ceza alanlar hakkında en küçük sempatisi olmayan bir vatandaş olarak sadece adaletin tecelli etmesini temenni ederim. Çünkü yargılanan kim olursa olsun hukuk devleti ilkesinden vaz geçilmemesi gerekir. Kararın doğru veya yanlış olduğunu söyleyebilecek kadar dosya hakkında bilgim yok.
****
Kamuoyunda “Kobani” veya “6-8 Ekim olayları” olarak bilinen, 2014 yılında yaşanan protesto ve şiddet olaylarıyla ilgili yargılamayı yapan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi kararını verdi. Fakat daha istinaf ve temyiz aşamaları tamamlanmadığı için karar kesinleşmiş değil.
Anayasamızın 138. Maddesine göre, “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu davada verilen kararlar hakkında çok net olarak tavrını ortaya koydu. 6-8 Ekim olaylarının asla bir protesto gösterisi olmadığını, bir terör kalkışması, bir isyan girişimi olduğunu söyledi.
“Bu isyan girişiminde 37 insanımız, şehir eşkıyaları tarafından katledilmiştir. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler, azmettirenler bellidir. Karar yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra, geç de olsa, hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da memnuniyet duyuyoruz. Sokakları kan gölüne çevirerek, bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz” dedi.
****
Kesinleşmemiş mahkeme kararı hakkında yapılan bu değerlendirmeyi iki açıdan doğru bulmuyorum:
- Bulunduğu makam itibarıyla emir, talimat, telkin veya tavsiye olarak algılanabilecek kişilerin yaptığı yorum bağımsız ve tarafsız yargı olmadığı izlenimi yaratır.
“Hukuk denetimi yargı tarafından yapılır. Buna yargı denetimi denir. İstinaf ve temyiz aşamasında “yargı denetimi” devam edeceğine göre; “bağımsız ve tarafsız yargı” isteniyorsa mahkemelere “emir, talimat, telkin veya tavsiye” niteliğinde sözler söylememek gerekir.
- Basından okuduğuma göre, “Mahkeme, Kobani olayları sırasında 16 yaşındaki Yasin Börü’nün arasında bulunduğu altı kişinin ölümü ve diğer yaralanmalara ilişkin suçtan beraat kararı vermiş.” Ağır cezalar alan HDP’liler başta eylemleri sebebiyle cezalar almış.
Ayrıca mademki, “Adalet sisteminin şeffaflaştırılması, hesap verebilirliğin artırılmasını” istiyoruz, bu davanın neden 6 yıl sonra açıldığını ve Ağır Ceza Mahkemesi kararının olaylardan 10 yıl sonra verilebildiğini de öğrenmemiz gerekir.
********************************
Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan Davaları
Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi davasında yazılan iddianameyi veya iddianame hakkında yazılanları bir okuyunuz. Veya yayınlanan videoları izleyiniz. İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun “iddianame değil ibraname hazırlamışlar” demesini haklı bulacaksınız.
Cinayetin siyasi ayağında ortaya çıkan her şeyin örtülmeye, adi bir cinayet vakası gibi tetikçileri tutan ve azmettirenlerin kurtarılmaya çalışıldığı iddia ediliyor. Sadece merhum Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in anlattıkları bile dehşet verici. Ayşe Ateş’in ifadesi bile iddianamede yer almamış.
****
Bir de Ayhan Bora Kaplan davası hakkında Gazeteci Timur Soykan’ın yazdıklarını okuyun veya TV’de anlattıklarını dinleyiniz. Kamu görevlilerinin semirttiği, kamu bankalarının kredi verdiği ve her türlü suçunun örtüldüğü bir mafya örgütünü anlatılıyor.
Örgüt lideri aleyhinde ifade vermiş olan tanıklar ya beyanlarını değiştiriyor veya tanıklıktan çekiliyor. Duruşmada son derece rahatlamış olduğu görülen sanık suç örgütü lideri Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan hakime “bir tanem” diye hitap edebiliyor.
Böyle böyle “Adalete güveni tesis edeceğiz” inşallah.