Acıttı mı Cicim?

54

Hz.
Google’da kısa bir araştırma yaptım. Sorduğum sorular şunlar: 1-Dünyanın en iyi
eğitimli nüfusuna sahip ülkeleri hangisi? 2-Dünyanın en teknolojik ülkeleri
hangisi? 3-Dünyanın en yenilikçi ülkeleri hangisi?

            İsrail
kaça giriyor, biliyor musunuz? İlk 3 yada ilk 5’te.. Siz dua edin de Mescid-i
Aksa’yı bırakıp kıçınızdaki dona göz dikmesinler. Öyle boykot falan da demeyin,
hiç samimi ve inandırıcı değil. Üretemiyorsan mahkûmsun; utansan da, sıkılsan
da kullanacaksın. Aşağıdaki linke de bir tıklayıverin bakalım, İsrail neymiş:
https://itrade.gov.il/turkey/yapay-zeka-son-teknoloji-israil-inovasyonlari/

            Yok
efendim, 9 milyonluk İsrail 1,5 milyarlık İslam Âlemine kafa tutuyormuş da… Yemezler!
Bir ‘adam’ın binlerce ‘koyun’ güttüğünü bilmiyor musunuz hâlâ?

            En
iyi öğrencilerinizi kıyma makinesi gibi bir eğitim sistemiyle öğütürseniz, açılan
imam-hatip sayısıyla övünürseniz; kusura bakmayın, daha çok güden olur
milyarlık İslam Âlemini. Hemen öyle işi siyasete çekmeyin ve biraz eleştiriye
de tahammülünüz olsun canım. Sadece sizin canınız mı yanıyor sanıyorsunuz?

            Allah
aşkına dilinizle dua etmekten vazgeçip Allah’ın Kahhar sıfatına sarılmayı bırakın.
Allah’ı da fanatikliğinize âlet edip sizin taraftarınız saymayı da bırakın. Kesb
etmeyi öğrenin biraz, diliniz değil de eliniz dua etsin biraz. Zihniyetimizin
hatalı olduğunun farkına varın. Hidayet istemenin ne anlama geldiğini idrak edin:
Bizim göremediğimiz, anlayamadığımız, yanlış yaptığımız halde doğru
zannettiğimiz düşüncelerden kurtularak mutlak doğruyu talep etmek değil mi?

            Ben
söylersem tefe koyup çalarsınız da Millî Şairimiz Âkif’in şiirini şimdi okumayacaksak
ne zaman okuyup aklımız başımıza gelecek. Kusuruma bakmayın, bu kafa ve bu
zihniyet değişmedikçe b.kumuzda boncuk aramaya devam ederiz. Arapça sevdalısı,
okuduğunu anlamaktan – araştırmaktan âciz din kardeşim için Yunus 100. âyeti de
buraya iliştirivereyim:

يَعْقِلُونَ لاَ الَّذِينَ عَلَى الرِّجْسَ وَيَجْعَلُ اللّهِ
بِإِذْنِ إِلاَّ تُؤْمِنَ أَن لِنَفْسٍ كَانَ وَمَا
Vemâ kâne li
nefsin en tu’mine illâ biiznillahi ve yec’alur-ricse ale’l-lezîne lâ ya’kılûn.

            Bilim,
bilim, bilim… Öfkeliyim, kızgınım ama hepsinden öte utanç içindeyim; sadece
Mescid-i Aksa için değil Uygur’undan Afrikalısına, dünyadaki tüm haksızlık ve
hukuksuzluk karşısında.. Bu şiiri de buraya koyuyorum; yüreğiniz yetiyorsa sonuna
kadar okursunuz:

                                                           Mütevekkil

“Kadermiş!” Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil
doğru:

Belânı istedin, Allah da verdi… doğrusu bu.

Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,

Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?

“Çalış!” dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,

Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,

Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,

Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken!

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,

Birer birer oku tekmîl edince defterini;

Bütün o işleri rabbim görür; vazîfesidir…

Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir!

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak…

Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak!

Onun hazîne-i in’âmı kendi veznendir!

Havâle et ne kadar masrafın olursa… Verir!

Silâhı kullanan Allah, hudûdu bekleyen O;

Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!

Çekip kumandası altında ordu ordu melek,

Senin hesâbına küffârı hâk-sâr edecek!

Başın sıkıldı mı, kâfî senin o nazlı sesin:

“Yetiş!” de, kendisi gelsin, ya Hızr’ı
göndersin!

Evinde hastalanan varsa, borcudur: bakacak;

Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: her şeyin Allah… Yanaşman, ırgadın o;

Çoluk çocuk O’na âid; lalan, bacın, dadın O;

Vekîl-i harcın O; kâhyan, müdîr-i veznen O;

Alış seninse de, mesûl olan verişten O;

Denizde cenk olacakmış… Gemin O, kaptanın O;

Ya ordu lâzım imiş… Askerin, kumandanın O;

Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O;

Tabîb-i âile, eczâcı… Hepsi hâsılı o.

Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!

Biraz da saygı gerektir… Ne saygısızlık bu!

Hudâ’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;

Utanmadan
da tevekkül diyor bu cürete… Ha?