Açılım

97

Son günlerde demokrasi açılımı diye gelen gündemde sadece belli bir grubun meseleleri ele alınmamalı. Hazır demokratikleşmeden bahsediyorken bazı önemli konuları da dile getirmeliyiz. Toplumumuzda hala halkımızın örfleriyle, adetleriyle ve inançları ile alakası olmayan bazı uygulamalar dayatılarak yaptırılmaktadır. Mesela resmi törenlerde yapılan bu uygulamaların milletimizle alakası yok. Hıristiyan batının uygulamalarından alınan bu yaptırımların da yeniden gözden geçirilmesi gerek.

Yasaların bile kaynağı örf ve adetlerdir. Mantığa uygun örfler yasaların temelidir. Batıda hakim karar verirken yasada hüküm yoksa örfü esas alır ve ona göre karar verilir. Bilindiği gibi örf ve adetlerin hayata yansıması ile kültür oluşur. Bireylerin günlük yaşantılarındaki davranışları bu kültür anlayışına göre şekillenir. Toplumdan topluma değişen kültürler o toplumların kimlikleridir. Kimliğiniz devam ettikçe varlığımızı sürdürebiliriz.

Cumhuriyet sonrası ne hikmetse batılılaşacağız diye kendi kültürümüzde varolan önemli davranışlarımızı terk etmişiz. Tabandaki halkımız bunları yapmasa da devletin kurumları maalesef bunu yapıyor. Kimse ölen babası ve annesinin mezar başına gidip çelenk koyarak saygı duruşunda bulunmuyor. Bu hıristiyanların adeti. Bizim milletimiz ölünün mezarına gittiğinde elini açıp ona dua okuyor.

Ama aynı insanlar devlet büyüklerinin ölüm günlerinde heykelinin karşısına geçip saygı duruşunda bulunuyorlar.  Yani Türk Toplumunun yaşantısında olmayan bu uygulamalar yaptırımla adet haline getirilmeye çalışılıyor. Bunu da çoğu Atatürkçülük’le özdeşleştiriyorlar. Acaba Atatürk annesinin mezarını ziyaretinde bugünküler gibi saygı duruşundamı bulundu. Yoksa ellerini açıp fatiha mı okudu.

İşte bu demokratik açılım programında Türk Toplumunun tarihten bugüne yaşantısında olmamış onun inançlarına ters düşen bu davranışların tartışmaya açılarak halkın çoğunluğunun saygı duyduğu büyüklerinin anılma şeklini yeniden gözden geçirmek gerekir. Bu programlara halkın değer verdiği önemsediği konuları birilerinin istediği gibi değil, kendi istediği şekle dönüştürülmesi çareleri aranmalıdır. 

Bu uygulamaların en son örneği 30 Ağustos Bayram’ı kutlamalarında yaşadık. Vatan için canını ortaya koyup yaralanan gaziler ile bu uğurda şehit düşmüş kahramanlarımızı bir dakikalık sessiz ve hareketsiz kalarak saygı duruşunda bulunduk. Bu anışımız da elbette mahalli yöneticilerimizin bir kastı yoktu. Onlar da yukardan gelen talimatlar doğrultusunda bu uygulamayı gerçekleştirdiler.