ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki oyunları bir türlü bitmiyor. Zaman zaman iç darbeler yapılıyor, toprak işgalleri sürüyor; Ortadoğu’da milli ve üniter devletlerin kalmaması için elden gelen yapılıyor ve ülkeler etnik mozaik haline dönüştürülerek parçalar bağımsızlığa sürükleniyor. Ufalanan ülkeler böylece kolay yutuluyor. Demokratikleşme adı altında dış güdümlü parçalar şekillendiriliyor.
Filistin üzerine oynanan oyunlar bir türlü bitmedi. En nihayet Filistinlilere siz öldürüle öldürüle bitmiyorsunuz. Vatanınızı terk edip başka topraklara gideceksiniz emri verilmişti. Filistin ve Gazze’de bombalarla öldürülen insanların sayısı yıkılan ve bombalanan binalarla birlikte yüz binleri aşıyor. İnsani yardımı bile İsrail kabul etmiyor. İnsanların aç kalıp öldürülmesi yok edilmenin bir parçası olarak görülüyor. İnsani yardımı mazlum Filistin halkına çok görüp engelleyenler, bilhassa çoluk çocuk ve kadınları tehlike görüp öldürenler, onlara hayat hakkı tanımayan terör devleti ve cinayet şebekesi olan bu ülke patronu ABD’nin talimatıyla Madleen isimli yardım gemisini dronlarıyla vurmuş, kimyasal maddelerle saldırmış ve utanmadan gemiye de el koymuştur. Milletlerarası sularda gerçekleşen bu son olay ile İsrail yönetimi Dünya ile alay etmektedir. Dünya ise gözleri kapalı ve sırıtarak olup biteni, insan hakları ihlallerini seyretmektedir. Batı alışık olduğu gibi üç maymunu oynamaktadır. Türkiye ise şimdiye kadar elinden geleni fazlasıyla yapmış ve yapmaktadır. Cinayetleri destekleyen Trump yönetimi BM’de savaşın sona erdirilmesini reddetmiş ve veto etmiştir. Katil ve soykırımcı İsrail yine ABD desteği ile ortaya çıkmıştır. Katil ve soykırımcı İsrail yönetimi beynine inecek bombalardan, drondan anlar. Bunların maalesef bu açlıklarının giderilmesi şimdilik uzamaktadır. İnsan haklarına saygı ortadan kalkmıştır ve patron ülkelerce boş yere tartıştırılmaktadır. Bir bakıma Ortadoğu’da sınırların değiştirilmesine yol açmamak için İsrail’e karşılık verilmemesi ileri sürülse de ancak bu karşılığı verecek müslümanlar da maalesef kalmamış; ümmet nerede tartışmaları gündeme gelmiştir.
Bütün bunlar olurken malum çevrelerin Lozan Antlaşmasını ortadan kaldırma çabaları var. Bir başka ifadeyle Lozan yerine Sevr Antlaşması hâkim kılınmak isteniyor. Bayramdan ve tatilden yeni çıkmış olmamıza rağmen, milli hassasiyete sahip aydınlarımızın ve bilhassa hukukçularımızın konu üzerinde durmalarında büyük fayda var. Nedense basının da bu konu üzerinde pek durmadığı dikkati çekiyor. Diyarbakır Barosu’ndan da avukat diye geçinen iki kişinin bu yolda çabaları var. Herhalde bunlara ödül verecek değiliz.