ABD Işid ile Neden Masaya Oturmaz?

108

Kurban Bayramınızı kutlar; ülkemize ve milli kurumlarımıza çözüm tuzaklarının ve kumpasların kurulmadığı, resmi kanalca yeni paralel yapılara fırsat verilmediği, yabancıların bu ölçüde at oynatmadığı huzurlu ve istikrarlı bir Türkiye’de sizlere nice güzel bayramlar diliyoruz. Türk Milleti için teröre karşı şehit düşenleri de rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Bizi zorladılar; iktidarın zaafı ile terör örgütü ile müzakere masasına oturttular. Oslo’da arabulucu devlet de İngiltere idi. Bölücü, ırkçı ve eli kanlı terör örgütü ile bizi çözüme ve Yeni Türkiye olmaya zorlayanlar, bu konuda kitaplar yazan sözde dostlarımız; neden eli kanlı bir terör örgütü olan IŞİD’i muhatap alıp müzakere ve pazarlık yapmaktan kaçınırlar? IŞİD ortadan kaldırılmalı diye koalisyonlar kuranlar, PKK terör örgütüne yıllardır her türlü desteği sağladılar. El birliği ile PKK’yı yasallaştırdık, halkı yerel desteğe zorladık ve sonra da PKK eylemlerini gizlemeye çalıştık. Türkiye yıllardır IŞİD önünde bugün bozguna uğrayan bir terör örgütü ile mücadele etmedi. Dost ve müttefik bildikleri ile de savaştı. Bazı sivri akıllıların “Efendim askeri tedbirlerle, silahla olmuyor; barışın ortağı olalım” şeklindeki görüşleri ya gaflettir, ya da ihanettir. Daha üç-dört sene önceye kadar mağaralar ve değişik alanlar terörist cesediyle doluyordu. Dış baskılarla mücadeleyi müzakereye çevirdik. 29 Şubat 2008 tarihinde yasal haklarımızı (mukabele ve takip) kullanarak Irak topraklarına girdik. Sözde dost ve müttefikimiz “çıkın dışarı” talimatını verdi. Hep uyutulduk ve oyalandık. Son yıllarda askere ve polise duyma, görme talimatları verildi. Yeter ki sözde açılım ve çözüm süreci sürdürülebilsin. Hayali bir barış ve çözüm süreci işletildi. Terör örgütü korucu, asker ve kamu görevlisi öldürmeye, çevreyi yakmaya ve yıkmaya devam etti. Sürecin çöktüğünü bizzat Kandil “Savaşı başlatabiliriz. Süreç çökmüştür” şeklinde değerlendirirken bazı yöneticilerimiz Kandil ile görüşmekten bahseder oldu.

Aslında bu garip çözüm süreci, Devlet eliyle yeni paralel yapılar ve devletçikler doğurabilir. Yeni yayınlanan önemli bir araştırmada çözüm süreci tamamlandığında Kürt sorunu tamamen çözülecek diyenler propagandaya rağmen %23,6’dır. İlk hedefte Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyini siyasi bakımdan birleştirmek söz konusu iken, biz BM’de ve değişik yerlerde hala Esad kini güdüyor, Mısır’da sözde demokrasiyi koruma işgüzarlığı sergiliyoruz. “Ortadoğu’da gündemi biz tayin ederiz. Lider ve öncü ülkeyiz.” gibi hayaller birden buharlaşıp uçuverdi. Sözde çözüm süreci ve açılımların faturasını iktidardan Devlete de bulaştırmak için son TBMM’deki teskere görüşmelerinde bunları Devlet politikası olarak ilan ettik. Çözüm kurulları dillendirildi. Örgütün istekleri hemen hemen benimsendi. Devlet otoritesi zaafa uğratıldı.

Türkiye, Yeni Türkiye modeli ve çözüm süreci ile Afganistanlaştırılmakta, dış müdahalelere açık hale gelmeye hazırlanmakta, Ankara Bağdatlaştırılmaktadır. Tezkere ile yabancı askerlerin ülkemize kabulü yerine; bunlar Irak veya Suriye’ye misafir olabilirlerdi! Hiçbir ülke kara askeri göndermiyor. Hava desteği veriyor. Türkiye’nin en değerli ihraç malı askeridir diyenler haklı mı çıkıyor? Türkiye’ye konuşlandırılacak bu askerler çözüm sürecine destek mi olacaklardır? Bu askerler ileride akiller heyeti ile beraber halkı ikna turlarına da çıkacaklar mı? Başımıza durmadan çuvallar geçiriliyor. Çöken Ortadoğu politikasını gözlerden kaçırmak için yine türban gündemde. Sıkıştıkça bu örtü kullanılıyor.

IŞİD bahanedir; asıl hedef Türkiye’dir. Daha sonra da İran.IŞİD içinde de Batı ajanları var. İran açılım ve çözüm süreçleri ile uğraşmıyor. Tuzaklardan uzak duruyor. Batılı ülkelerle ilişki geliştirmesine rağmen, dik duruyor. Bize ise, “Efendim, Güneydoğu ile Irak arasında ticari sınırlar kalktı, şimdi de siyasi sınırlar kalksın” telkinleri var. Sınırdaki olaylar ve sınır ihlalleri sınırları yok saymak içindir.

BM desteği ve yardımı almayacaksak; Suriye’den gelen binlerce insanın bu ülkede ne işi vardı? Kaldı ki, Türk kardeşlerinizi değil, Kürt kardeşlerinizi pasaportsuz alıyorsunuz. Dört milyar dolar masraf yapılmış. Bu mültecilerin önemli bir bölümünün yarın devlet dairelerinin saldırıya uğramasında PKK ile beraber hareket etmeyeceği söylenebilir mi? Yeni Türkiye‘ye dönüşmede ithal militan mı gerekiyor? Evlerinden atılıp sürülen Irak Türkleri evlerine dönebilecekler mi? Tampon ve güvenli bölge talebimiz gerçekleşecek mi?  Ülke çıkarlarını korumak, Devleti kuran iradeyi sürdürmek ve hukuk devletini işletmek için iktidar olunur. Egemenliği dış dayatmalarla birileriyle paylaşmak, siyasi kumar oynamak için iktidar olunmaz. Yanlış yapmazsak bir ve beraber olabiliriz.

 

Önceki İçerikKobani, Telafer ve Bayram Kimin Hakkı?
Sonraki İçerikNasıl Hastalanıyoruz
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)